5 Soru: COP26 Gündemi

COP neden önemlidir? COP26’yı önemli kılan nedir ve konferansta öne çıkan başlıklar nelerdir? Konferansta gelişmiş ülkelerin öne çıkan argümanları nelerdir? Konferansta az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öne çıkan argümanları nelerdir? Genel itibarıyla COP26 nasıl değerlendirilebilir?

26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP26) Roma’da gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi’nin ardından 1 Kasım’da Birleşik Krallık’ın ev sahipliğinde Glasgow’da başlamıştır. 12 Kasım’a dek sürecek olan COP26 zirvesi öncekilere kıyasla iki sebepten dolayı ayrı bir öneme sahiptir. Birincisi koronavirüs (Covid-19) pandemisi ile sarsılan dünyanın ekonomik canlanma ve sürdürülebilir büyüme hedeflerine giden yolda iklim değişikliği önemli bir rol oynuyor. İkincisi de 2015’te Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı COP21’in ardından 2020’de düzenlenmesi planlanan ancak koronavirüs nedeniyle 2021’e ertelenen COP26’da net hedefler koyulması bekleniyor.

1.    COP neden önemlidir?

Taraflar Konferansı (Conference of the Parties, COP) Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin en yüksek karar alma organıdır. Sözleşmenin uygulanmasını gözden geçirme amaçlı toplanan COP’larda sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler temsil ediliyor. Sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanmasını teşvik etme amaçlı kurumsal ve idari tüm düzenlemeler taraf devletlerce COP’ta belirleniyor. Genellikle her yıl düzenlenen COP ilk kez 1995’te Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenmiştir.

COP’u önemli kılan bir diğer özellik de Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması’nın COP’un ev sahipliğinde kabul edilmiş olmasıdır. 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde düzenlenen protokol, COP3’te; Paris İklim Anlaşması ise 2016’da Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen COP21’de kabul edilmiştir.

2.    COP26’yı önemli kılan nedir ve konferansta öne çıkan başlıklar nelerdir?

COP26 dönem başkanı Alok Sharma’nın konuşmasının temasını oluşturan “Paris söz verdi, Glasgow yerine getirmeli” mottosundan da anlaşılacağı üzere COP26’da iklim değişikliği ile mücadele için net adımlar atılması bekleniyor. 2015’te Paris İklim Anlaşması ile küresel ısınmanın 2 °C’nin altında, mümkünse 1,5 °C’de sınırlandırılması hedeflenmiştir. Ancak anlaşmanın taraf olan tüm ülkelerce “göreceli kabiliyetler” ilkesi uyarınca uygulanmaması 2021 itibarıyla hedefin erişilmez olmasına neden olmaktadır.[1] Bu doğrultuda COP26’nın öncelikli konuları arasında yüzyılın ortasında net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın tüm ülkelerce taahhüt edilmesi yer alıyor. Bu hedefe ulaşmak için de 2030 için başta karbondioksit ve metan olmak üzere sera gazı emisyon azaltım hedeflerinin daha iddialı hedeflerle güncellenmesi, enerji dönüşümünün hızlandırılması ve iklim değişikliği ile mücadelede gelişmekte olan ülkelere finansal yardım sağlanması beklenmektedir.

3.    Konferansta gelişmiş ülkelerin öne çıkan argümanları nelerdir?

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden oluşan G7 ülkelerinin devlet ve hükümet başkanları COP26’ya eksiksiz katılım sağlamıştır. Konferansta genel olarak gelişmiş ülkeler 1,5°C hedefine bağlılıklarını yinelerken iklim değişikliğiyle mücadelede az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerin yardımıyla sürece katkı yapmaları gerektiği belirtilmiştir.

Konferansın ev sahibi İngiltere Başbakanı Boris Johnson açılış konuşmasında az gelişmiş ülkelere “Sizi destekleyeceğiz” çağrısı yapmış ve diğer gelişmiş ülkelerin bu çabalarına destek vermesini umduğunu dile getirmiştir. Şansölye Angela Merkel iklim finansmanı konusunda Dünya Bankası’na büyük sorumluluk düştüğünü öne sürmüş ve AB’nin 2005’ten bu yana uygulamakta olduğu Emisyon Ticareti Sistemi’nin (ETS) örnek teşkil ettiğini vurgulamıştır.[2] Merkel gelişmekte olan ülkelere de iklim değişikliği ile mücadele finansmanının en az yüzde 50’sinin adaptasyon faaliyetlerine aktarılacağı mesajını vermiştir. ABD Başkanı Joe Biden açılış günü yaptığı konuşmasında bir önceki yönetimin Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılması nedeniyle özür dilemiştir. Biden, hükümetlerin iklim değişikliği ile mücadele sürecini tek başına yürütemeyeceğini belirtmiş, ABD’nin küresel bir net sıfır emisyon girişimi başlatmayı hedeflediğini ve bu girişimle gelişmekte olan ülkelere enerji dönüşümü sürecinde dünya standartlarında teknik destek sağlamayı planladıklarını söylemiştir.

4.    Konferansta az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öne çıkan argümanları nelerdir?

COP26’nın anlamı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için daha farklıdır; çok sayıda ada devleti, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileriyle karşı karşıya gelmiş durumdadır. Ağırlıklı olarak Güney Yarım Küre’de yer alan ülkeler son elli yılda aşırı hava olayları nedeniyle yaşam standartlarının gittikçe daha kötüye gittiğini ifade ediyor. Aşırı yağışlar ve beraberinde gelen sel baskınları ve yükselen sular yerleşim bölgelerine doğrudan tehdit oluştururken kuraklık olan bölgelerde açlık sınırının da arttığı vurgulanıyor.

Ağırlıklı olarak Afrika ülkelerinden oluşan En Az Gelişmiş Ülkeler Bloku’na başkanlık eden Butan Kraliyet Hükümeti Ulusal Çevre Komisyonu Sekreteri Sonam Phuntsho Wangdi iklim değişikliği ile mücadelede emisyon azaltımı kadar iklim krizine uyuma da öncelik verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. Wangdi yalnızca en az gelişmiş ülkelerin değil aralarında gelişmiş ülkelerin de yer aldığı dünyanın dört bir yanından çok sayıda ülkenin iklim değişikliğinin etkilerine maruz kaldığına vurgu yaparak ortaya çıkan kayıp ve zararların daha fazla gündemde tutulması gerektiğini ve küresel ısınmayı yavaşlatmak kadar küresel ısınmaya adaptasyon faaliyetlerine de finansal kaynak aktarılması gerektiğini belirtmiştir.[3]

5.    Genel itibarıyla COP26 nasıl değerlendirilebilir?

12 Kasım’da sonlanacak olan COP26’nın ilk haftası devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla geride kalmıştır. Konferansın ilk günlerinde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yüz otuz üç ülkenin[4] ormansızlaşma ile mücadele ve orman varlıklarının artırılması için Orman ve Arazi Kullanımı Deklarasyonu’nu imzalanması, Birleşik Krallık ve İtalya’nın öncülüğünde yirmiye yakın ülkenin ve beş kamu finansmanı kurumunun bir araya gelerek 2022 sonuna dek fosil enerji kaynaklarına yatırımı sonlandırma kararı alması[5] önemlidir. Bunun yanı sıra aralarında dünyanın en fazla kömür kullanan ülkelerinin de yer aldığı yirmi üç ülkenin elektrik üretiminde kömür kullanımını sonlandırma kararı alması COP26’nın en önemli başarılarından biri olarak gösterilmektedir.[6]

Dünyanın en fazla kömür tüketen dört ülkesinin (sırasıyla Çin, Hindistan, ABD ve Japonya) ve en büyük kömür üreticilerinden biri olan Avustralya’nın henüz kömür kullanımını sonlandırma taahhüdünde bulunmamış olması ise emisyon azaltım ve yeşil dönüşüm çabalarını baltalamaktadır. Ayrıca COP26’ya ev sahipliği yapan İngiltere’nin Mart’tan bu yana elektrik üretiminde ciddi oranda kömür kullanması verilen taahhütlerin inandırıcılığının sorgulanmasına neden olmaktadır. Çin ve Rusya’nın COP26’ya devlet ve hükümet başkanları düzeyinde katılım göstermemesi ise başta ABD olmak üzere pek çok ülkenin eleştiri konusu olmuştur.

Konferansta en fazla konuşulması beklenen meselelerden biri olan iklim finansmanı konusunda da çelişkili bir durum söz konusudur. Paris İklim Anlaşması ile birlikte gelişmiş ülkelerce 2020’ye dek yıllık 100 milyar dolarlık finansal destek oluşturulması hedeflenmiştir. Ancak bu hedefin 80 milyar doların dahi gerisinde kalması az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerce konferans boyunca sıklıkla eleştirilmiştir. Teknoloji transferi ve finansal yardımların az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için daha ulaşılabilir kılınması talep edilmiştir. Aralarında ABD, Birleşik Krallık, Almanya ve Japonya’nın da bulunduğu çok sayıda gelişmiş ülke de COP26’da iklim finansmanına aktardıkları payı artıracağını açıklamıştır. Buna karşılık Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rishi Sunak COP26’nın finansman temalı gününde yaptığı açıklamada 100 milyar dolar hedefine yakın zamanda ulaşılmasının zor olduğunu ancak yine de beş yıl içerisinde söz konusu kaynağın 500 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini ifade etmiştir.

Son olarak konferans kapsamında gerçekleştirilen çok sayıda müzakerenin önceki yıllardan farklı olarak koronavirüs önlemleri ileri sürülerek uluslararası sivil toplum kuruluşlarından gözlemcilere kapalı olarak gerçekleştirilmesi iklim değişikliği ile mücadelenin şeffaf ve tutarlı sürdürülmesi gerektiği ilkesinin çiğnendiği eleştirilerine neden olmuştur.

[1] Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) geçtiğimiz Ağustos’ta yayımladığı Altıncı Değerlendirme Raporu’nda mevcut durumda küresel ısınmanın 1,5 °C sınırına yaklaştığını ve bu durumdan bir geri dönüş olmadığını ifade etmiştir. IPCC’ye göre artık hedef 2 °C sınırını aşmamak olmalıdır. Bkz. Büşra Zeynep Özdemir Daşcıoğlu, “IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporu Ne Anlama Geliyor?”, SETA Perspektif, Sayı: 316, (Ağustos 2021).

[2] “Üst sınır ve ticaret” ilkesiyle çalışan Emisyon Ticareti Sistemi (Emission Trading System), sistem kapsamındaki kuruluşlar tarafından her yıl salınabilecek belirli sera gazlarının toplam miktarı için bir sınır belirler ve bu üst sınır toplam emisyonların azaltılması için zamanla azaltılır. Düzenleme kapsamındaki kuruluşlar birbirleri arasında her yılın sonunda tüm emisyonlarını karşılayacak ölçüde emisyon salma hakkı alır veya satar. Daha fazla bilgi için bkz. “Questions and Answers – Emission Trading – Putting a Price on Carbon”, European Commission, 14 Temmuz 2021, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/qanda_21_3542, (Erişim tarihi: 10 Kasım 2021).

[3] OECD tarafından yayımlanan bir rapora göre 2019’da iklim finansmanının yalnızca yüzde 20’si adaptasyon faaliyetleri için ayrılırken geri kalan kısmı sera gazı emisyonlarının azaltılması için tahsis edilmiştir. Bkz. “Climate Finance Provided and Mobilised by Developed Countries”, OECD, (2021), https://www.oecd-ilibrary.org/sites/03590fb7-en/index.html?itemId=/content/publication/03590fb7-en, (Erişim tarihi: 8 Kasım 2021).

[4] Bahse konu yüz otuz üç ülke yaklaşık 3,6 milyar hektar ile küresel orman varlıklarının yüzde 90’ını oluşturmaktadır.

[5] Söz konusu ülkeler Kanada, Kosta Rika, Danimarka, Finlandiya, Yeni Zelanda, Portekiz, Slovenya, İsviçre, Birleşik Krallık, ABD, Etiyopya, Fiji, Marshall Adaları, Moldova, Güney Sudan, Gambia ve Zambiya iken kamu finans kurumları ise Minas Gerais Kalkınma Bankası (Brezilya), Doğu Afrika Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Gelişmekte Olan Ülkeler için Finansman Şirketi (FMO) ve Fransız Kalkınma Ajansı’dır (AFD).

[6] Bahsi geçen yirmi üç ülke arasında Endonezya, Vietnam, Polonya, Güney Kore, Mısır, İspanya, Singapur, Ukrayna, Nepal ve Şili yer almaktadır. Gelişmiş ülkeler 2030’larda, geri kalan ülkeler ise 2040’larda kömürle elektrik üretmeyi sonlandırma kararı almıştır.

Etiketler: