5 Soru: İç Güvenlik’te Özgürlük ve Kamu Düzeni Tartışmaları

SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmacısı Cem Duran Uzun, TBMM İçişleri Komisyonu'nda kabul edilen ve Genel Kurul'da tartışılacak olan İç Güvenlik Reformu Paketi'nin ayrıntılarını değerlendirdi.

1. Jandarma, Emniyet ve nüfus idaresinin görev alanlarına ilişkin yenilikler içeren “İç Güvenlik Reformu Paketi”nde ne gibi düzenlemeler bulunuyor?

Yasa tasarısına yakından bakıldığında dört bölümden oluştuğunu görüyoruz. Birinci bölümde ağırlıklı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşleri, kolluk kuvvetlerinin yetkileri ve ceza muhakemesi hukukuna ilişkin öneriler bulunmakta. Bunlar içerisinde göze çarpan düzenlemeler; istihbari dinlemeye yönelik olarak Başbakanlık Teftiş Kurulu ve TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu dâhil edilerek üçlü denetim getirildiği; müşteki, tanık ya da mağdurların karakola çağrılmak yerine konutlarında ya da işyerlerinde ifadelerinin alınması imkanı; sentetik uyuşturucu maddelere (bonzai) yönelik cezaların artırılması; savcı ya da hâkim kararı gerekmeksizin kolluk amirinin emri ile kişinin üstünün, eşyasının ve aracının aranması; polisin kendisine ya da başkalarına karşı molotof vb. patlayıcı ve yanıcı madde ile saldırıda bulunanlara karşı etkisiz kılacak şekilde silah kullanma yetkisi; toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde molotof, demir bilye, sapan gibi yaralayıcı silah taşıyanlar ve yüzünü gizleyenlere yönelik cezaların artırılarak 2,5 yıldan 5 yıla kadar ceza verilmesi, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin diğer bazı cezaların artırılması, savcı veya hakim kararı olmaksızın suçüstü hali olmak kaydıyla kolluk amirlerine 24 saate kadar ve bazı hallerde 48 saate kadar gözaltı kararı verme yetkisi, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde devlete verilen zararlarla, kişilere verilip de devletçe karşılanan zararların sorumlularından tazmin edilmesi; toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde suç işlenmesi gibi çeşitli durumlarda tutuklama nedenlerinin artırılması; vali ve kaymakama kolluk memur ve amirlerine suçun aydınlatılması için emir verme yetkisi tanınarak adli kolluk amiri sıfatı verilmesi; valilerin mahalli idareler dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ait ambulans, itfaiye aracı ve iş makinalarını toplumsal olaylarda ihtiyaç halinde kullanma imkanı verilmesidir.

İkinci bölüm genel olarak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yapılanmasına ilişkin önerilerden oluşmaktadır. Bu bölümde polis amirlerinin rütbe terfilerinde kıdeme dayalı sistemden liyakata dayalı yeni bir sisteme geçilmekte, polis amirlerinin kadrolarına ilişkin piramidin bozulması sebebiyle kadrolara ilişkin yeni düzenlemeler yapılmakta ve emniyet teşkilatına bağlı eğitim ve öğretim kurumları -bazıları kapatılarak- yeniden yapılandırılmaktadır.

Üçüncü bölümde, Jandarma Genel komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının İçişleri Bakanlığı ile ilişkileri yeniden düzenlenmektedir. Bu kurumlar aslında kolluk yetkisine sahiptirler. Kamu düzeninin sağlanması için kolluk yetkilerinin kullanılması konusunda TBMM’ye karşı asıl sorumlu ve yetkili olan makam İçişleri Bakanlığı’dır. Bu açıdan bu kurumların üzerindeki İçişleri Bakanlığı’nın yetkileri ve denetimi parlamenter demokratik bir rejimin temel gereklerine uygun olarak artırılmaktadır. Bu kurumlardaki general ve amiral rütbesinde olmayan albay rütbesine kadar olan yetkililer ile il ve ilçe jandarma komutanlarının atanması, denetlenmesi ve görevden uzaklaştırılması gibi işlemler İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Sonuçta Jandarma ve Sahil Güvenlik askeri konular hariç tamamen İçişleri Bakanlığı’na bağlanmaktadır diy

Etiketler: