2017’nin Somut Kazanımları

2014-2016 arası Türkiye’nin güvenlik ve dış politikası için oldukça sorunlu bir dönemdi. 2017 ise tekrar tırmanış yılı oldu. Türkiye son bir yılda en kritik meselelerde oldukça somut sonuçlar aldı. …

2014-2016 arası Türkiye’nin güvenlik ve dış politikası için oldukça sorunlu bir dönemdi. 2017 ise tekrar tırmanış yılı oldu. Türkiye son bir yılda en kritik meselelerde oldukça somut sonuçlar aldı. Çünkü uluslararası düzenin yeni şartlarına uygun bir yaklaşım geliştirdi.
Bu yeni dış politika vizyonu uygulandıkça ortaya başarılı sonuçlar çıkıyor.

​KAZANIMLAR LİSTESİ 
Geçen gün Sabah Gazetesi’nde Fahrettin Altun bu başarıların iyi bir listesini sundu. Fırat Kalkanı, İdlib, Astana, Katar, Barzani, son olarak Kudüs ve hatta Sevakin. Hepsi neredeyse tereyağından kıl çeker gibi temiz ve gayet net. Oldukça rasyonel bir zeminden üretilmiş. Gerçekçi ve gerçek. Söylemden ibaret değil.
Fırat Kalkanı hiç şüphesiz bunların başında geliyor. Rusya gibi bir aktörle bile müzakere etmeyi becerebilen Türkiye Suriye’de DEAŞ’ı sınırından attı. PYD koridorunu kapattı. Kendisine yöneltilmiş en ciddi ulusal güvenlik sorununu bertaraf etti. Ülke içindeki PKK sökülüp atıldı. Tam bir yıldır büyük çaplı terör saldırısı yok. İdlib operasyonuyla bu hareket daha da genişletildi ve Afrin çembere alındı. Yeni adımlar için uygun vakit bekleniyor. Sahada atılan adımlar Astan ile taçlandırıldı. Cenevre’ye alternatif üretildi. Şimdi diplomatik pazarlık şansı çok daha yüksek.
Katar krizinde dengeli bir yaklaşım izlendi. Hem Katar’a yapılan müdahale boşa çıkartıldı hem de Suudi Arabistan’la kavga edilmedi. Üstüne üslük Katar’da üs elde edildi. Hiç şamata çıkarmadan bir somut sonuç daha çıktı ortaya.
Barzani referanduma kalkıştığında ülkedeki bütün Barzanici propagandaya rağmen kafa karışıklığına yer verilmedi.
İran ve Irak’la ortaklık kurulup Barzani’nin Kürt devleti kurma çabası boşa çıkartıldı. Irak merkezi hükümetiyle tekrar sınır kapısı açıldı. Irak siyaseti Barzani’ye mahkûm edilmekten kurtarıldı. Türkiye’nin etrafındaki tuzaklar teker teker çökertildi.
Kudüs olayında ise Türkiye belki de diplomasi tarihinde nadiren elde edilebilecek türde bir başarı elde etti.
Amerikan küstahlığına karşı hem İslam dünyasını topyekûn harekete geçirdi.
Çatlak sesleri kıstı. Hem de BM’de Amerika’yı yalnızlaştırma siyasetine öncülük etti. Dahası Amerika’ya karşı yaptığı bu öncülüğün maliyetini tüm BM üyelerine yayarak aradan sıyrıldı. Eline yüzüne bulaştırmadan halletti.
Son Afrika ziyaretinde ise olmayacak bir şey oldu. Sudan hem sembolik hem de stratejik anlamda son derece kıymetli bir adayı Türkiye’ye tahsis etti. Mekke’nin hemen karşısında. Bu da eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Hangi devlet hangi devlete bir adasını tahsis eder?
Oldu işte.

NASIL BAŞARILDI?
Nasıl oldu peki? Bütün bu başarılar nasıl kazanıldı? Çok basit. Dış politika paradigması değişti. En iyi günlerinde bile kazanç üretmeyen ve patinaj yapan fakat son birkaç yıl büyük sorunlar çıkaran bir yaklaşım terk edildi ve yerine yeni bir vizyonun temelleri atılıyor. Türkiye yeni dönemin gerçeklerine kendini uyumlu hale getirdikçe sonuç alıyor.
Ölçek ayarlandı. Kafa karışıklığı terk edildi. Duygusallık bırakıldı. Yerine rasyonalite geldi. Sadeleştirme yapıldı.
Öncelikler netleştirildi. Yöntem odaklı yaklaşım terk edildi. Yerine sonuç odaklı yaklaşım geldi. Çok koşup sonuç üretmeyen bir strateji yerine doğru hedefe koşan ve nereye gittiğini bilen bir strateji sayesinde adım adım kazanç üretildi. Gösteriş yerine iş yapıldı.
Bunları Türkiye’nin son dönem politikalarını övmek adına yazmıyorum.
Türkiye’nin yeni güvenlik paradigmasına uyum sağladığı müddetçe ve değerlendirmelerini doğru düzgün yaptıkça kaybetmeyeceğini ve hatta kazanacağını göstermek için yazıyorum.
Düşmanları her ne yaparsa yapsın, Türkiye kendi stratejik imkanlarına uygun adım attıkça somut kazanımlar üretebiliyor. Böyle devam ederse, bu karmaşık dönemden çok güçlü bir ülke olarak bile çıkabilir. Yükseliş başladı.
İnşallah devam eder..

[Takvim, 30 Aralık 2017]

Etiketler: