1 Nisan Üzerine Belirlenimler

Yakın dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı'na yönelik geliştirdiği diplomatik açılımlar, Suriye ve Irak'taki terör örgütleriyle askerî mücadelesi, Gazze'deki insanlık dramına karşı duruşu ve savunma sanayii hamleleri ekseninde uluslararası kamuoyunun radarına giren Türkiye, 2023 yılında hem sosyo-ekonomik hem de siyasal kazanımlarını koruyup geliştirme hususunda kritik görülebilecek bir Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçimleri'ne sahne oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı, seçimlerde şüpheye yer bırakmayacak şekilde başarılı sonuçlar elde etti. 100. yıldönümünü kutlayan Türkiye'de Erdoğan'ın karizmatik liderliği ve Cumhur İttifakı'nın ortaya koyduğu stratejik akıl bir kez daha karşılık buldu. Dolayısıyla 2023 seçimlerinden siyasal gücünü koruyarak çıkan Cumhur İttifakı bileşenleri 31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere sosyo-psikolojik üstünlükle giriyor.

Yakın dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı’na yönelik geliştirdiği diplomatik açılımlar, Suriye ve Irak’taki terör örgütleriyle askerî mücadelesi, Gazze’deki insanlık dramına karşı duruşu ve savunma sanayii hamleleri ekseninde uluslararası kamuoyunun radarına giren Türkiye, 2023 yılında hem sosyo-ekonomik hem de siyasal kazanımlarını koruyup geliştirme hususunda kritik görülebilecek bir Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçimleri’ne sahne oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı, seçimlerde şüpheye yer bırakmayacak şekilde başarılı sonuçlar elde etti. 100. yıldönümünü kutlayan Türkiye’de Erdoğan’ın karizmatik liderliği ve Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu stratejik akıl bir kez daha karşılık buldu. Dolayısıyla 2023 seçimlerinden siyasal gücünü koruyarak çıkan Cumhur İttifakı bileşenleri 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimlere sosyo-psikolojik üstünlükle giriyor.

Genel seçimler ile yerel seçimlerin farklı dinamiklerden beslendiğine dair yaygın kanaate rağmen Türkiye’de 2023 yılında beliren uzun soluklu seçim atmosferi 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri’ne gidilen süreçte siyasal iklimi şekillendirdi. Seçim sonuçları, Cumhur İttifakı’ndaki birlik ruhunu ve uyumlu görüntüyü pekiştirdi; muhalefet kanadında ise parti içi ve partiler arası hesaplaşmaları masaya getirdi. Zaten bu manzara karşısında muhalefetin birlik görüntüsünü koruyabilmesi siyasetin doğasına aykırı bir durumdu. Meral Akşener-Kemal Kılıçdaroğlu denkleminde vücut bulan ayrışma; Gelecek, DEVA, DP ve SP ortaklığının ittifak siyasetine katkı sunmadığı gerçeğiyle birlikte derinleşti. Üstelik iki seçim arası dönemde muhalefet, siyasi açmazlarına işaret eden buhranları da aşamadı. Haliyle yaklaşan yerel seçimlerde CHP’li belediyeler liderlik tartışmalarının ve şahsiyetçi arayışların gölgesinde seçmen karşısına çıkacak.

Türkiye, yerel seçimler için 31 Mart’ta sandığa gitmeye hazırlanıyor. Aday çalışmaları nihayete ermek üzere. Kampanyalar, yukarıda kısaca betimlenen gelişmelerin etkisinde, 2019’a göre çok daha farklı bir seyir izledi. AK Parti, bu seçimde kampanyasını “Gerçek Belediyecilik” ve “Hazırız Kararlıyız” sloganları üzerine inşa etti. CHP, “İşimiz Gücümüz Türkiye” mesajıyla sahaya inerken MHP ise ittifak vurgusu yaparak, “Cumhur Bizim Türkiye Hepimizin” söylemini geliştirdi. CHP ile arasındaki ipleri 2023 seçimlerinin ardından tamamen koparan İYİ Parti, seçmene üçüncü bir yol vadederek “Mecbur Değilsin” mesajını verdi. DEM Parti “Dem Gelir Devran Döner”, Saadet Partisi “Saadet İş Başında Haydi Bismillah”, Yeniden Refah Partisi ise “Ahlaklı Belediyecilik” sloganlarını kullandı.

İttifaklardan Geriye Kalan

Yerel seçim stratejilerinin ana hatları siyasal partilerin genel merkezlerince belirlense de kampanya sürecinde esas sorumluluk adaylara yükleniyor. Bu noktada stratejik hedefleri yerele entegre etmek ve yerel ölçekte karşılık bulacak bir vizyon ortaya koymak başarının anahtarı haline geliyor. Ancak muhalefet partilerinin parçalı görüntüsü hem kampanya stratejilerinden hem de adaylardan bağımsız olarak başarının önündeki en büyük engeli teşkil ediyor. Zira 2019’da ittifak oyları, CHP’li adayların elde ettiği sonuçlarda kritik etkendi. İstanbul, Ankara, Antalya ve Adana gibi büyükşehirlerde gösterilen başarının kilit faktörü muhalefetin blok olarak hareket etmesiydi. Ve fakat bugün muhalefetin stratejik hedefler belirleyip blok halinde adaylarını destekleme kapasitesi bulunmuyor. Gelinen noktada CHP’nin elindeki tek koz ise DEM Parti’nin oy tabanı.

CHP, İstanbul ile birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde DEM Parti’yle ittifak yaparak seçime giriyor. Özellikle İstanbul’da aday açıklayan DEM Parti’nin sönük bir kampanya yürütmesi bu minvalde dikkat çekici. İstanbul, Adana ve Mersin’de CHP adaylarını destekleyen DEM Parti; İstanbul’un Esenyurt, Tuzla, Eyüp, Üsküdar ve Kartal ilçelerinde on dokuz meclis üyesiyle CHP listelerinde yer alıyor. Bu bağlamda CHP’nin pazarlık siyasetiyle ikbal arayışı seçmen nezdinde ciddi bir hassasiyet oluşturmuş durumda. Bu gerçek, Ekrem İmamoğlu özelinde eski ittifak seçmenlerine hitap etmek için geliştirilen “tabanda birlik/kent uzlaşısı” söylemini sakatlıyor. Dolayısıyla CHP’li belediyelerin 2019’daki oy oranlarına tekrar ulaşabilmesi zor görünüyor.

Öte yandan CHP, adaylarının stratejik açılımları ve vizyonlarıyla değil, “kupon” belediyelere genel merkez tarafından “atanan” isimlerle kamuoyunda yer işgal ediyor. Nitekim parti içi bölünmeyi imleyen ve seçmen tabanında rahatsızlık uyandıran adaylık süreçleri, kaotik bir ortamda neticelenmişti. İzmir, Hatay, Eskişehir ve Antalya adaylarının tespiti hususunda gözlemlenen yüksek erimli tartışmalar da CHP’nin yerel seçimlerdeki önceliğine işaret etmesi bağlamında dikkate değer. Bu yönde CHP, kıyı şehirleriyle birlikte İstanbul, Ankara ve İzmir’deki seçmen tabanını konsolide etmeye çabalıyor. Lakin ilkesiz ittifak kurma biçimi ve ideolojisiz/kimliksiz siyaset tarzı bir önceki yerel seçimlerde kazanılan on bir büyükşehir belediyesinin 31 Mart’ta korunamayacağına açıkça işaret ediyor. Ek olarak İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Hatay gibi seçim çevrelerinde oy potansiyeli gözetilerek sosyolojik gerçeklerden uzaklaşan kampanya formatları ise bir yandan CHP’yi Türkiye siyasetinden yalıtıyor, diğer yandan da ana muhalefet siyasetinin açmazları ekseninde partilerin üçüncü yol arayışını önemli kılıyor.

Türkiye Siyasetinde “3. Yol”un Güzergâhı

Türkiye’de muhalefet partileri, özellikle güncel tartışmalara milat teşkil eden 2019’dan bu yana, “seçim siyaseti” kavramsallaştırması haiz bir cephe ittifakı içerisinde varlık gösteriyor. Ancak 2023 seçimlerinden sonra bu cephe ittifakının sürdürülmesi iyiden iyiye olanaksızlaştı. Gerçekten de 28 Mayıs’ın hemen ertesi günü çeşitli sebeplerden cephe terkedildi. Dahası Gelecek, DEVA, DP ve SP ortaklığının genel seçimlere kayda değer bir katkı sunmadığı gerçeğiyle yüzleşildi. Buna mukabil karşılıklı eleştiriler son derece sert ithamlarla muhataplarına iletildi. Haliyle CHP’nin başını çektiği seçim siyasetinde çok derin bir kırılmanın yaşanması malumun ilamıydı. Aslında İYİ Parti ile DEM Parti’nin üçüncü yol söylemleri tam da bu temelden yükseldi.

İYİ Parti, seçim siyasetini sonlandırıp müstakil hareket etme tercihini en açık şekilde ortaya koyarak üçüncü yolun öncülüğünü üstlendi. Partisindeki istifalara ve CHP çevrelerinden gelen eleştirilere rağmen Akşener çizgisini korudu. Bu doğrultuda İYİ Parti’nin İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde yerel düzeyde iddialı adaylar çıkarması, 31 Mart seçimlerine yönelik matematiksel hesapları değiştirdi. Böylelikle Akşener, CHP-DEM arasındaki pazarlık siyasetinin dışında konumlanmayı başardı. 31 Mart stratejisi cesur bir karar üzerine kurulu olan İYİ Parti bir önceki yerel seçim sonuçlarına ulaşabilirse başarılı sayılabilir ve üçüncü yol söyleminin taşıyıcısı olur, aksi durumda genel başkanın ve/veya partinin geleceği tartışmaya açılabilir.

Üçüncü yol anlayışına kapı aralayan kampanya formatları DEM Parti tarafından da benimseniyor. Muhalefet partileri üçüncü yol söylemi ekseninde hem Cumhur İttifakı’nı hem de CHP siyasetini eleştirerek kampanya yürütüyorlar. Popülist söylemlerin yön verdiği kampanya stratejileri seçim atmosferini etkileme potansiyeline sahip değil. Ancak DEM, bu tablodan ayrışıyor. Zira 2019 ve 2023 seçimlerinde ittifakın -resmî olmasa da- fiili üyeleri arasında yer alan DEM, kazanımlarını artırmak için pozisyon değiştirdi. 2019’dan 2023’e seçim siyasetine verdiği desteği lehine sonuçlar doğurmadığından, 31 Mart’taki yerel seçimler için farklı bir taktik izliyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeriyle birlikte bazı İstanbul ilçelerindeki kampanyalara yoğunlaşan DEM, birçok il ve ilçede göstermelik adaylar çıkardı. Büyükşehirlerde ise “kent uzlaşısı” adı altında CHP ile ittifak kurdu. Bu strateji; CHP ve DEM açısından “üçüncü yol” anlamına gelse de gerçek bir üçüncü yol mahiyeti taşımaktan uzak.

Kazanma Alışkanlığı

2023 seçimlerinin akabinde Türkiye siyasetinde üçüncü yol arayışı sadece muhalefet kanadıyla sınırlı kalmadı. Hatırlanacağı üzere 31 Mart seçimlerine yönelik aday belirleme takviminde kamuoyunda yankı bulan konulardan biri de AK Parti ile YRP arasındaki görüşme trafiğiydi. 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyen YRP, genel seçimlere kendi listesiyle katıldı ve ülke genelinde yüzde 2,9 oy oranına ulaştı. Aslında bu sonucun ortaya çıkmasında SP’nin CHP ile birlikte hareket ediyor oluşu kritik faktördü. Fakat seçmen davranışını biçimlendiren dinamikleri göz ardı etmeyi yeğleyen YRP yönetimi, Cumhur İttifakı’yla kurduğu ilişkiyi pazarlık siyasetinin konusu yaptı. Genel seçimlerdeki oy oranını yerel seçimlerde belediye adaylıklarına dönüştürmek isteyen YRP, ilkeli siyaset normlarından uzaklaşarak toplumsal karşılığını tartışmalı hale getirdi. Ek olarak yerel seçimlerde üçüncü yol söylemi geliştirerek adaylarını açıklayan parti yönetimi sadece AK Parti tabanına hitap ediyor, muhalefet siyasetine ilişkin bir stratejik açılım sunamıyor. Hal böyleyken diğer muhalefet partilerinin üçüncü yol arayışı ile arasındaki mesafe dikkat çekiyor.

Daha önce ifade edildiği gibi üçüncü yol arayışı muhalefetteki kırılmayı derinleştirirken aynı durum Cumhur İttifakı için geçerli görünmüyor. Son derece yapıcı şekilde seyreden uyumlu ve kontrollü ittifak bu tespiti kanıtlıyor. AK Parti ile MHP’nin yerel seçimlerdeki temel stratejisi halihazırda kazanılmış belediyelerde mevcut partiyi ön plana çıkaran, muhalefette olan belediyelerde de seçmen profili doğrultusunda ortak adayların belirlenmesini sağlayan bir mahiyete sahip. Bu bağlamda geliştirilen “Cumhur İttifakı Protokolü”nün, AK Parti ile MHP arasındaki işbirliğini bir üst seviyeye taşıdığı ifade edilebilir. Zira protokolün esasları karşılıklı güven ve ilkeli siyaset düsturları etrafında şekillendi.

Muhalefetin parçalı görüntüsü karşısında Cumhur İttifakı’nın sergilediği birlik ruhu, ortak kazanımları koruyup geliştirecek bir anlam ihtiva ediyor. Bu durum, 2023 seçimlerindeki moral avantajla birleşerek, 2019 sonuçlarından farklı bir tabloyu mümkün kılıyor. Şüphesiz Cumhur İttifakı’nın ilk hedefi, bir önceki seçimde yönetim değiştiren İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirleri yeniden kazanmak. Aslında kendi oylarını alması, Cumhur İttifakı adaylarının seçimleri kazanması için yeterli olacak. Nitekim İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Hatay gibi büyükşehirlerde AK Parti adaylarının yerel talep ve beklentilere dokunan etkili kampanyaları ön plana çıktı. AK Parti, yaklaşık elli seçim bölgesinde kazanmaya oldukça yakın. Ayrıca ikisi büyükşehir olmak üzere toplam 5 ilde de MHP’nin kazanma şansı yüksek adayları destekleniyor. Bu doğrultuda ortak kazanımlarda ilerleme kat edileceği aşikâr.

Son tahlilde 31 Mart yerel seçimleri muhalefet nazarında sürpriz sonuçlar ortaya çıkarabilir. Genel seçimler ile yerel seçimler arasındaki süre zarfında Türkiye’de oluşan siyasal atmosfer, partilerin ulusal düzlemdeki oy oranlarında dikkate değer değişimlerin yaşanacağını gösteriyor. Buna karşın ülke genelinde AK Parti’nin neredeyse bütün seçim çevrelerinde birinci veya ikinci parti olacağı ve bölgesel karakteristik gösteren diğer tüm siyasal partilerden bu yönüyle ayrışacağı malûm. Dolayısıyla AK Parti’nin 1 Nisan gününe “en çok belediye kazanan parti” unvanıyla kendini taşımasına kesin gözüyle bakılabilir.

[Sabah, 23 Mart 2024]

Etiketler: