Zorunluluk ve Endişe Kıskacında ABD

ABD yönetimi, müdahalenin gerekliliğine kendisini inandırmış gibi görünse de ciddi endişelere de sahip. Çarşamba günü Senato ve Kongre'nin Dış İlişkiler Komiteleri'nde gerçekleşen Suriye tartışmalarına baktığımızda, ABD'nin müdahale konusunda endişeler taşıyan önemli bir kesiminin olduğu anlaşılıyor.

Suriye rejiminin 21 Ağustos’ta Şam’ın banliyölerinden Guta’ya yönelik gerçekleştirdiği kimyasal saldırı sonrasında ateşlenen askeri müdahale tartışmaları devam ediyor. Bu tartışmalarda daha önce “kırmızı çizgiyi” çok vurguladığı için doğal olarak ABD ön plana çıktı. Müdahaleyi destekleyen kesim Senato’da güçlü, fakat Kongre’de maç ortada. Tezkere geçse bile müdahalenin kapsamı, hedefleri ve süresi hâlâ tartışılıyor, sınır ötesi pazarlıklar devam ediyor.

Aslında hem yönetimden hem de Cumhuriyetçiler’den müdahaleyi çok önceden beri destekleyenler var. Yakın zamanda ABD’nin Milli Güvenlik Danışmanı olan Susan Rice ve BM Büyükelçisi olan Samantha Power, kapsamlı müdahaleye sıcak bakanlardan. Fakat ABD’nin Libya Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı sonrası bu ikilinin Obama üzerindeki etkileri azalmış durumda.

Suriye’deki en aktif aktörlerden birisi Senatör John McCain oldu. McCain muhaliflere askeri destek verilmesi teklifiyle yetinmeyip, savaş ortamında Suriye’nin kuzeyini ziyaret etti ve birçok muhalif cepheyle-çok bilinmese de Nusra’yla da- görüşmeler yaptı.

OBAMA’NIN İTİBARI

Her ne kadar Obama “Benim değil dünyanın itibarı test ediliyor” dese de aslında ABD’nin Rusya ve İran’a karşı bölgede ne kadar kararlı durabileceği test ediliyor. Ayrıca, ABD bölgedeki kendi varlığı için de tehdit teşkil eden kimyasal silah kullanımına bir müdahalede bulunmasının zorunlu olduğunu düşünüyor.

ABD kamuoyunu ve özellikle Kongre’yi razı etmek için “İsrail’in güvenliği” argümanlarının kullanılması çok önemli. Çünkü Suriye, İsrail için daha önce olduğu gibi tahmin edilebilir bir ülke olmaktan çıktı. Esed Suriye’yi kontrol edebildiği oranda İsrail tarafından zımnen desteklendi; Suriye’yi kontrol edemeyen bir Esed’in İsrail için bir kullanım değeri de kalmadı. Bu sebepten özellikle İsrail’in güvenliği için Suriye’nin bir an önce kontrol edilebilen bir ülke olması gerekiyor.

ABD yönetimi, müdahalenin gerekliliğine kendisini inandırmış gibi görünse de ciddi endişelere de sahip. Çarşamba günü Senato ve Kongre’nin Dış İlişkiler Komiteleri’nde gerçekleşen Suriye tartışmalarına baktığımızda, ABD’nin müdahale konusunda endişeler taşıyan önemli bir kesiminin olduğu anlaşılıyor.

İSLAMİ CEPHE FOBİSİ

Öncelikli endişe müdahalenin destek çıkacağı muhaliflerin ABD’nin güvenemeyeceği aktörler olması. Özellikle Kerry’nin verdiği cevaptan anlaşılıyor ki ABD Özgür Suriye Ordusu KomutanıSelim İdris’le yakın bir ilişki kurmuş ve İdris’in İslami cephelerden gelecek tehdidi savurabileceğini düşünüyor. Asıl tehdidin kimden geldiği sorusunu bir kenara bırakırsak İdris’in Askeri Konseyi’nin Suriye’de sahada bir askeri tekel oluşturabileceğini öngörmek biraz naiflik olur.

ABD’nin İslami cepheleri en büyük tehlike olarak gördüğünü söylemek mümkün. İslami cepheler derken sadece Irak Kaidesi ve Nusra’dan da bahsetmiyoruz. Gördüğü her sakallıyı Kaideci sanan ABD için Ahrar’uş-Şam, Liva’ul-Tevhid veya Liva’ul-İslam gibi cepheler de endişe kaynağı. Bu konuda ABD, Irak Kaidesi gibi karanlık bağlantılı gruplarla diğerleri arasında bir çizgi çizmezse yapılacak çok da bir şey yok. Zira sahada mücadelenin önemli bir kısmı bu cepheler tarafından veriliyor.

Olası saldırının kapsamını, zorunluluk ve endişelerin birleşim noktası belirleyecek. ABD için en iyi çözüm uyarı atışlarıyla Esed ile muhaliflerden desteklediklerini masaya oturtmak ve İsrail’in güvenliği ve İslami cepheler “tehlikesini” dikkate alarak bir ara formül üretmek. Tabii bu süreçte karşılaşacağı en sert kaya, sahadaki aktörleri dikkate almadan Suriye’yi şekillendiremeyeceği gerçeği olacak.

[Akşam, 06 Eylül 2013]

Etiketler: