Zorunlu din eğitimine AB modeli

Sivil anayasa taslağı hazırlık süreci ve bunun etrafında gelişen tartışmalar gündemdeki en sıcak konular arasında yer alıyor. Yeni anayasanın birçok alanda yenilikler getireceği beklentisi var. Ön çalışmalara ilişkin medyaya yansıyan haberlerden anlaşıldığı kadarıyla din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılmasının da taslakta bir öneri olarak yer alacağı anlaşılıyor. Gerek din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılarak isteğe bağlı bir derse dönüştürülmesine, gerekse yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler kamuoyunda uzun uzun tartışılacağa benziyor. Bu tartışmalara kısmen de olsa katkıda bulunması amacıyla Avrupa Birliği'nin (AB) din eğitimi konusuna bakışının ana hatlarıyla ele alınmasında yarar var.

Sivil anayasa taslağı hazırlık süreci ve bunun etrafında gelişen tartışmalar gündemdeki en sıcak konular arasında yer alıyor. Yeni anayasanın birçok alanda yenilikler getireceği beklentisi var. Ön çalışmalara ilişkin medyaya yansıyan haberlerden anlaşıldığı kadarıyla din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılmasının da taslakta bir öneri olarak yer alacağı anlaşılıyor. Gerek din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılarak isteğe bağlı bir derse dönüştürülmesine, gerekse yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler kamuoyunda uzun uzun tartışılacağa benziyor. Bu tartışmalara kısmen de olsa katkıda bulunması amacıyla Avrupa Birliği’nin (AB) din eğitimi konusuna bakışının ana hatlarıyla ele alınmasında yarar var.

AB kurum ve organları ile bu kurum ve organların kabul ettiği belgeler, yasalar ve düzenlemeler karmaşık bir özellik taşıyor. AB mevzuatında din eğitimi ve öğretiminin yerinin anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesi bu karmaşık yapının çözümlenmesine bağlıdır. AB mevzuatında din eğitimi ve öğretimini tartışan bu yazıda önemli konu kuşkusuz dolaylı ya da doğrudan din eğitimi ve öğretimini düzenleyen veya düzenlediği var sayılan yasa, yönetmelik ve mevzuat gibi belgelerin ortaya konmasıdır. Konuya bu açıdan bakıldığında AB’nin yasal dayanakları ile ilgili olarak karşımıza ilk çıkan belgelerin üye ülkeler arasında yapılan anlaşmalar olduğunu görüyoruz. Bu anlaşmalara ilaveten üye ülkelerin tümü tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile üye ülkelerin kabulüne sunulan Avrupa Anayasası’nın başlıca belgeler olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Yasal düzenlemeler, yönetmelik ve mevzuatın tümüne birden AB müktesabatı adı verilmektedir.

Yazının konusu açısından burada sorulması gereken temel sorular şunlar: AB müktesebatında din eğitimi ve öğretimini düzenleyen bir yasa, yönetmelik veya mevzuat var mıdır? AB müktesebatını oluşturan belgeler kapsamlı bir şekilde gözden geçirildiğinde, din eğitimi ve öğretimini düzenleyen özel bir yasa veya yönetmelik olmadığını, yani AB mevzuatının bu konuyu doğrudan ele almadığını söylemek mümkün.

AB müktesebatında konuyla ilgili doğrudan düzenleyici bir organ veya belge olmadığına göre, AB ve din eğitimi tartışmalarında hangi bilgi ve belgelerden yararlanmak mümkün olacaktır? Kanaatimizce bu sorunun cevabı, yani AB’de din eğitimi ve öğretiminin düzenlenmesi ve uygulama biçimlerinin anlaşılması, birbirleriyle iç içe geçmiş bulunan üç bağlamın çözümlenmesinde yatmaktadır. Bunlar;

1. AB ülkelerinde din-devlet ilişkisi modelleri

2. Evrensel insan hakları belgeleri ve Avrupa’da insan hakları ve din özgürlükleri

3. Yurttaşlık, çok kültürlülük ve kültürlerarası etkileşim eğitimi

AB ÜLKELERİNDE DİN-DEVLET İLİŞKİSİ

1. AB ülkelerinde din-devlet ilişkisi modelleri: Kamuoyundaki yaygın kanaatin aksine AB ülkeleri tek tip din-devlet ilişkisi modeline sahip değil. 25 AB üyesi ülkenin her biri kendi tarihsel deneyimleri, toplumsal yapıları ve siyasal tercihleri doğrultusunda kurgulanmış ve kurumlaşmış din-devlet ilişkisi biçimine sahip. Kuşkusuz ülkelerin tercihleri, onların din eğitimi ve öğretimine bakışlarını da doğrudan veya dolaylı biçimde etkilemektedir. Gerek devlet okullarında gerekse özel okullarda din derslerinin yer alması, finansmanı ve uygulaması söz konusu ülkelerin siyasal ve kültürel gelenekleri ile yakından ilintilidir.

Bu açıdan bakıldığında somut olarak AB ülkelerinde geniş bir çeşitliliğin olduğu görülür. Örneğin Fransa’da, din-devlet ilişkilerinin diğer pek çok ülkeye göre daha keskin hatlarla ayrıldığı, bu nedenle kamu okullarında din eğitimi ve öğretimi dersi olmadığı görülmektedir. Ancak din veya dini topluluklar hakkında felsefe, edebiyat ve coğrafya gibi derslerde bilgiler verildiği görülmektedir. Öte yandan İngiltere gibi Devlet Başkanı’nın aynı zamanda İngiliz Kilisesi’nin (sembolik dahi olsa) başı olduğu bir ülkede ise laikliğin daha farklı yorumlandığı ve uygulandığı görülmektedir. Bu tercih İngiltere’deki din eğitimi ve öğretimi politikasına da yansımaktadır. İngiltere’de kamu okullarında din dersi okutulması zorunludur. Ancak isteyen veliler çocuklarını bu dersten çekme yetkisine sahiptir.

İÇ HUKUKUN BAĞLAYICILIĞI

AB üyesi olan Yunanistan’da ise din-devlet ilişkilerinin daha yakın ve iç içe olduğu görülmekte, bu da din eğitimi ve öğretimi politikalarına yansımaktadır. İtalya’da din-devlet ilişkileri daha farklı algılanmakta, Almanya’da kilise hâlâ bazı ayrıcalıklardan yararlanmaya devam etmektedir. Bütün bunlar bize şunu göstermektedir: AB tek tip din-devlet ilişkisi empoze etmemektedir. Ayrıca din eğitimi ve öğretimini de her üye ülke için düzenleyen ortak bir mevzuat mevcut değildir. Bu konuyla ilgili düzenlemeler, üye ülkelerin iç hukukuna bırakılmıştır. Devlet, okul ve farklı inançlar arasındaki ilişkiler, AB bünyesinde üye ülkelerin hakimiyetine bağlı bulunmaktadır.

2. Evrensel insan hakları belgeleri ve Avrupa’da insan hakları ve din özgürlükleri: AB mevzuatında din eğitimi ve öğretimi konusunda belirleyici bir düzenleme olmadığı için bu konuyla ilgili çıkarımlar insan hakları, din ve vicdan özgürlükleri sözleşmelerinden çıkarılmaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950), Din ya da Kanaate Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Bildirge (1981) gibi belgeler, çağdaş uluslararası hukukta evrensel düzeyde inanç özgürlüğünün korunması yolunda ciddi adımların atıldığını gösteriyor. Din ve vicdan özgürlüğü, bireylerin kendi dinlerini öğrenme ve çocuklarına öğretme gibi eğitim ve öğretim içerikli özgürlükleri de kapsamaktadır. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu konuda şunu söylemektedir: “Hiç kimsenin eğitim hakkı reddedilemez. Devlet, ebeveynlerin kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olarak bu eğitim ve öğretimi sağlama haklarına saygı gösterir”. Diğer taraftan Amsterdam Sözleşmesi’nin 11. maddesi “AB, üye ülkelerdeki kilise ve dini kurum ve toplulukların tâbi olduğu statüye saygı duyar” ifadesine yer vermektedir. AB ülkelerindeki din eğitimi ve öğretimi doğrudan ve bağlayıcı bir mevzuata değil işte bu belgelere dayalı olarak sürdürülmektedir. Ancak her ülke bu özgürlüklerin hayata geçirilmesi konusunda kendi iç hukukunu uygulamaktadır.

3. Yurttaşlık, Çok Kültürlülük ve Kültürlerarası Etkileşim Eğitimi: AB ülkeleri geniş bir kültürel zenginliğe sahiptir. 25 ayrı ülkenin üye olduğu bu topluluk farklı dinleri, kültürleri ve etnik toplulukları içinde barındırırken, mevcut farklılıklara saygı gösterilmesi, bireylerin öteki din ve kültürler hakkında bilgi edinerek iyi ve uyumlu birer yurttaş olarak yetişmeleri amaçlanmaktadır. Bu nedenle son yıllarda doğrudan din öğretimi dışında farklı dinleri ve kültürleri de tanıtan yurttaşlık ve kültürler arası ilişkiler dersleri de okutulmaktadır.

Özellikle 11 Eylül’den sonra gittikçe yükselen İslam fobisi bu tür derslere duyulan ihtiyacı daha belirgin hale getirmiştir. Çünkü AB ülkelerinde sayıları 12-15 milyon olduğu tahmin edilen Müslüman nüfus yaşıyor. Ne var ki, Müslümanların inanç ve kültürlerine ilişkin bilgiler oldukça sığ ve çoğunluk yanlış bilgilere dayanmakta, kalıp yargıların etkisi her geçen gün artmakta ve bu gelişmeler toplumsal barışı tehdit etmektedir. İşte böylesine çeşitli unsurları barındıran sosyo-kültürel ve sosyo-politik ortamda, okullarda farklı din ve inançlara saygıyı hedefleyen derslerin konulması yönünde ciddi adımlar atılmaktadır. Din eğitim ve öğretiminin bir dayanağını da işte bu eğilim oluşturmaktadır.

Yeni Şafak – 14.09.2007  

Etiketler: