Yüzbinlerin Yürüyüşü Neyi Değiştirir?

Fransa'da Ulusal Cephe, Hollanda'da Özgürlük Partisi, İngiltere'de UKİP, Almanya'da PEGIDA açık ve net biçimde İslam karşıtlığı yapıyor ve İslamofobiyi teşvik ediyor.

Avrupa, yürüyüş-karşı yürüyüş, gösteri-karşı gösteri, protesto-karşı protesto eylemlerinin ön plana çıktığı bir siyasal ve toplumsal sahaya döndü. Siyasetin çözemediğine inandıkları konularda şikayet ve beklentileri olanlar bayrak ve flamalarını alıp sokağa çıkarak tepkilerini ortaya koyuyor. Kamu düzeni bozulmadığı sürece izin verilen bu gösterilerde yavaş yavaş bir örüntünün ortaya çıktığı görülüyor. Avrupa’daki geniş katılımlı gösteriler ‘öteki’, ‘farklı’ ve ‘başka’ olan ile birlikte yaşama konusunda ciddi kuşku ve isteksizliğin olduğuna dair izler taşıyor.

Batı merkezli düşünce ve siyaset, Batı dışı toplumları ve uygarlıkları şekillendirme ve yönlendirme konusunda uzun bir tecrübeye sahip. Batı, kurduğu küresel egemenliği sürdürmek için elinden yaparken bugünün liberal, çağdaş ve modern sayılan ülkeleri de sömürgeleştirme projesinin ortağı durumundaydı. İslam coğrafyası ve uygarlığı ise içine girdiği krizlerden çıkamamış, mağlup ve teslim olmuştu.

BATI KENDİSİNİ HİÇ ÖZELEŞTİRİYE TABİ TUTUYOR MU?

Görünürde bağımsızlıkların kazanılması ve ulus devletlerin kurulması sürecinde Batı yeni sömürge ve bağımlılık biçimleri yaratarak kontrolünü sürdürdü. Bu sürecin galibi olan Batı aşırı özgüveninden dolayı kendisini ve izlediği politikaları eleştiri dışı bıraktı. Özeleştiriyi hep hiyerarşik bir bakışla gördüğü öteki uygarlıklardan bekledi. İslam ülkeleri ve toplulukları da kendi medeniyetlerini özeleştiri süzgeçinden geçirmeleri konusunda sürekli uyarıldı ve azarlandı.

Paris’teki Charlie Hebdo isimli mizah dergisine yapılan saldırı sonrasında da aynı beklenti depreşti. Saldırı Fransa’da ve Fransız vatandaşlarınca gerçekleştirildi ama medya ve aydınların hemen hepsi koro halinde İslam ve şiddet, müslümanlar ve terör arasında ilişkiler kurmaya, özcü bakış açıları ile müslümanları doğrudan veya dolaylı özür dilemeye ve kendilerini sorgulamaya davet ettiler. Yani özeleştiri yapması gerekenlerin yine müslümanlar olduğu ilan edildi. Avrupa sosyolojisindeki derin yarılmalar ilişkin tek kelime eden olmadı.

Paris’te onlarca siyasi lider ve yüzbinlerin katıldığı birlik ve dayanışma yürüyüşü yapıldı. Hollande, Merkel ve Cameron gibi Avrupa’nın güçlü ve önemli ülkelerinin devlet ve hükümet başkanları kol kola görüntüler verdi. Ancak bunların hiçbiri Avrupa’daki siyasal ve sosyolojik kırılmaların nasıl tamir edileceğine ilişkin bir proje olup olmadığına ilişkin fikir vermiyor.

‘ÖTEKİLER’ ŞİDDETE MARUZ KALINCA SUSUYORLAR

Charlie Hebdo saldırısı kuşkusuz bir şiddet hareketidir ve meşrulaştırılamaz. Hele hele bu eylemin din adına, İslam adına yapıldığını iddia etmek asla kabul edilemez. Bir ülke veya toplum şiddet kendisine yöneldiğinde feveran edip başkaları şiddete maruz kaldığında susmayı tercih ediyorsa burada ciddi bir etik sorun ve ilkesel çifte standard var demektir. Batı’daki müslümanlar uzun yıllardır çeşitli biçimlerde şiddete maruz kalıyor. Siyasal, sosyolojik ve psikolojik şiddete son zamanlarda fiziksel şiddet de eklendi. Camiler ve dernekler basılıyor ve yakılıyor.

Siyaset ve medya müslümanlara yönelik nefret söylemi kullanmaktan çekinmiyor. Fransa’da Ulusal Cephe, Hollanda’da Özgürlük Partisi, İngiltere’de UKİP, Almanya’da PEGIDA açık ve net biçimde İslam karşıtlığı yapıyor ve İslamofobiyi teşvik ediyor. Bu söylemler sadece söylem olarak kalmıyor, okulda, sokakta ve işyerinde şiddete dönüşüyor. Peki ilgili devletler ve hükümetler nefret söylemi ve suçunu önlemek için ne yapıyor? Hangi yasal önlemleri alıyor ve hukuki mekanizmaları hayata geçiriyor İslam karşıtlığını ve buna dayalı şiddeti önlemek için?

Hollande ve Merkel hükümetleri müslümanlara yönelik ötekileştirme, şeytanlaştırma, nefret söylemi ve suçlarını önlemek için hukuki adım atmıyor. Kol kola yürüyorlar ve yüzbinler de onlara eşlik ediyor. Yürümek yetmiyor ve başarılı bir imaj çalışmasının ötesine de geçmiyor. Avrupa’nın kendi içindekileri dininden, inancından ve renginden dolayı ötekileştirmesi hala sürüyor ve isosyal mesafe de gittikçe derinleşiyor. Holland ve Merkel ise hala yürümekle yetiniyor.

[Haber 10, 14 Ocak 2015]

Etiketler: