Yunanistan Yol Ayrımında

Avrupa Birliği'nin ortak parası Euro'ya geçişte, Yunanistan'ın ulusal hesaplarında oynama yaparak ülke ekonomisinin durumunu gizlemesi karşılığında AB sessiz kaldı.

Yunanistan’ın Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’yla borç ve kredi görüşmeleri, tüm dünyada merakla ve ilgiyle takip ediliyor. Sonuç alınamayan, bir çözüm bulunamayan toplantıların ardı arkası kesilmiyor.
Son olarak Yunan Başbakanı Tsipras, Troyka tarafından önerilen çözümü referanduma götürmeye karar verdi. Şimdi referandumdan çıkan sonuç bekleniyor. Referandum sonucuna göre, tarafların öne sürecekleri kozlar değişecek. Ancak sonuca göre şekillenecek olasılıklardan önce Yunanistan’ı iflasa sürükleyen süreci analiz etmek gerekiyor.

YUNANİSTAN, AB’YE SIRTINI DAYADI

AB üyesi olmasıyla birlikte, üyeliğin sağladığı tüm faydaları fazlasıyla kullanan Yunan hükümetleri, yüksek bütçe açığını borçlanma yoluyla azaltmaya çalıştı. Zaten başlı başına yanlış olan bu yöntemde ısrar ederken, bir taraftan da yapısal reformları erteledi. Yunan halkının alıştığı hayat standartlarında ısrarcı olması da, kamu harcamalarını artıran ve dolayısıyla krizi derinleştiren diğer bir faktör.

Ancak suçu yalnızca Yunanistan’a yüklemek de haksızlık olur. Avrupa Birliği’nin ortak parası Euro’ya geçişte, Yunanistan’ın ulusal hesaplarında oynama yaparak ülke ekonomisinin durumunu gizlemesi karşılığında AB sessiz kaldı. Euro sayesinde borçlanma imkânını artıran Yunan hükümetleri, herhangi bir yaptırımla karşılaşmadı. Böyle bir durumda Yunanistan’ın AB’ye sırtını dayaması çok normal.

Bir de 2010 yılındaki krizden sonra, Troyka’nın dayattığı reçetelere, borç ödeme programlarına rağmen 320 milyar Euro olan Yunanistan’ın borcu, milli gelirin yüzde 177’ine karşılık geliyor. Üstelik 2010’dan sonra toplam 240 milyar Euroluk bir mali yardım alan Yunanistan’da durum, 2010’dan daha da kötü.

Bu yüzden Troyka’nın dayattığı kemer sıkma politikalarına tepki olarak Tsipras’ı iktidara getiren Yunan halkının 5 Temmuz’daki referandumda ne karar vereceği çok önemli. Çünkü referandumda Yunanistan halkı kendi geleceğini oylarken Tsipras’ın iktidarının ne olacağını da belirleyecek.

Tsipras’ın iktidara gelmesinin nedeni, mevcut ekonomik düzene meydan okuyan tavrıydı. Tsipras seçim söylemini giderek artan borç yükü altında ezilen Yunanistan’ın borçlarının silinmesi veya yeniden yapılandırılması üzerine kurarken, aynı zamanda Euro bölgesinde kalacağını vaat etmişti.

Ama alacaklı ülkelerin ve kurumların talepleri ile Tsipras’ın vaatleri ortak bir noktada buluşmadı. Asıl kördüğüm de burası aslında. Şimdi bu ikilemden kurtulmak için Tsipras topu halka attı. Son sözün halk tarafından söylenmesi kozunu ileri sürdü.

REFERANDUM YUNANİSTAN VE AB’NİN GELECEĞİNİ ETKİLEYECEK

5 Temmuz tarihinde yapılacak referandum aslında Yunanistan için yol ayrımı demek. Referandumda “evet” çıkarsa, AB tarafından uygulanmak istenilen kemer sıkma önlemlerinin devamı onaylanacak. Bu durum Tsipras hükümetinin kendini inkar etmesi anlamına geliyor. Süreç Tsipras’ın istifa etmesiyle, hatta ülkenin erken seçime gitmesiyle sonuçlanabilir. Böylelikle Yunanistan AB içinde kalır ve kurtuluşunu yine AB içinde arar.

Halkın “hayır” demesi ise, Yunan halkının Tsipras liderliğindeki Syriza hükümetine desteğinin sürmesi ve AB’ye meydan okuması demek. Bu meydan okuma ülkenin borçlarını kendisinin ödemesi, AB’den ayrılması ve tekrar kendi para birimi olan Drahmi’ye geçişin de başlangıcı olacak. Ama bu şartlarda nasıl bir meydan okuma olacak, orası birçok soru işaretleri ile dolu.
Örneğin Yunanistan olmayan üretimiyle, temerrüde düşerek uluslararası piyasalardan dışlanmış bu haliyle tek başına 320 milyar Euro borcunu nasıl ödeyecek? Yıllarca AB yardımları ve hibeleriyle yüksek hayat standardına kavuşan Yunanistan halkı böyle bir fedakârlık yapabilir mi?

Yalnız referandumda Yunan halkı, Yunanistan’ın geleceğiyle birlikte AB’nin bundan sonraki sürecini de oylayacak. Çünkü hayır çıkmasıyla Euro bölgesinden çıkacak olan Yunanistan’ın durumu, İspanya, Portekiz ve İtalya için örnek oluşturacak. Böyle bir olasılık bile, AB’nin ekonomik bütünlüğü için ciddi bir risk oluşturuyor.
Bu yüzden ilerleyen günler yalnızca Yunanistan için değil, AB ülkeleri için de zorlu bir sürecin habercisi.

[Yeni Şafak, 2 Temmuz 2015]

Etiketler: