YÖK’ün Yetkileri Kısıtlanmalı

Türkiye'deki üniversitelerin önemli sorunları var ve bunların başında merkeziyetçilik, katılık ve yükseköğretim kurumlarında farklılaşmanın azlığı geliyor. SETA raporu yükseköğretimdeki sorunları ortaya koyuyor. Üniversiteler toplumsal talebi karşılamaktan neden uzak? "1974'te 37 bin olan kontenjan toplamı örgün eğitimde 600 bini geçti. Açık öğretim fakültesiyle birlikte 1 milyon kişi yüksek öğretim programına girebilir. Tercih yapmamak şartıyla herkes için yükseköğretim şansı var" diyor Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Ünal Yarımağan. Ama insanı doğada farklı kılan biraz da tercih yapabilmesi değil mi? Türkiye'deki üniversitelerin çok önemli sorunları var ve bunların başında merkeziyetçilik, katılık ve yükseköğretim kurumlarında farklılaşmanın azlığı geliyor. Üstelik bu saptama herhangi bir öğretim üyesine değil; Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'ndan (SETA) Prof. Mahmut Özer, Yrd. Doç. Bekir Gür ve Prof. Dr. Talip Küçükcan'ın Temmuz 2010'da hazırladığı ve Türkiye'de yükseköğretimdeki sorunları ortaya koyan raporda yer alıyor.

Türkiye’deki üniversitelerin önemli sorunları var ve bunların başında merkeziyetçilik, katılık ve yükseköğretim kurumlarında farklılaşmanın azlığı geliyor.

SETA raporu yükseköğretimdeki sorunları ortaya koyuyor. Üniversiteler toplumsal talebi karşılamaktan neden uzak?
“1974’te 37 bin olan kontenjan toplamı örgün eğitimde 600 bini geçti. Açık öğretim fakültesiyle birlikte 1 milyon kişi yüksek öğretim programına girebilir. Tercih yapmamak şartıyla herkes için yükseköğretim şansı var” diyor Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Ünal Yarımağan. Ama insanı doğada farklı kılan biraz da tercih yapabilmesi değil mi?
Türkiye’deki üniversitelerin çok önemli sorunları var ve bunların başında merkeziyetçilik, katılık ve yükseköğretim kurumlarında farklılaşmanın azlığı geliyor. Üstelik bu saptama herhangi bir öğretim üyesine değil; Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndan (SETA) Prof. Mahmut Özer, Yrd. Doç. Bekir Gür ve Prof. Dr. Talip Küçükcan’ın Temmuz 2010’da hazırladığı ve Türkiye’de yükseköğretimdeki sorunları ortaya koyan raporda yer alıyor.

Öncülleri gibi AK Parti Hükümeti’nin hedeflerinden biri, her ile bir üniversite kurmaktı. Bu amaçla yeni yükseköğretim kurumları açılıyor ve kadro veriliyor. Nitekim SETA’nın henüz taslak aşamasında olan bir raporunda da Türkiye’deki yükseköğretimin büyük oranda hâlâ büyüyen bir endüstri olduğuna işaret ediliyor. Ama rapor, yükseköğretimde okullaşma oranlarının hâlâ yüzde 60’ların çok altında olduğunu ve mevcut yükseköğretim programlarının toplumsal talebi karşılamaktan çok uzakta bulunduğunu vurguluyor.

Raporda sorunların çözümü için kalite güvencesi konusunda yapılması gerekenler de yer alıyor. Gür’e göre kalite güvencesi ihtiyacının sebebi, yükseköğretimin seçkin yapısının ortadan kalkıp kitle eğitimine geçilmesi. Gerek Türkiye’de gerek dünyada öğrenci profilindeki farklılaşma ve çeşitlenme kaliteyle ilgili sorunlara neden oluyor. Nitekim raporda da dünyadaki bu dönüşümün karar vericileri kalite güvencesine daha fazla önem vermeye yönelttiği belirtiliyor. ÖSYM Başkanı Prof. Yarımağan, “Türkiye’nin gecikmeli olsa da kitle eğitimi noktasına geldiğini” vurguluyor.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, yükseköğretim kurumlarındaki öğretimin planlanması, düzenlenmesi, yönetilmesi, denetlenmesi ve yönetmeliklerin hazırlanması görevini YÖK’e (Yükseköğretim Kurumu) veriyor. Yükseköğretim Denetleme Kurulu da YÖK adına yükseköğretim kurumlarını denetlemekten sorumlu. YÖK’ün kalite denetiminde kullandığı mekanizmalardan biriyse lisans programı açma ölçütleri. Raporda lisans programı açmanın temel ölçütlerinin program bilgisiyle akademik ve fiziki altyapı olduğu belirtiliyor ama program açıldıktan sonra YÖK Denetleme Kurulu sadece tam kadrolu öğretim üyesi sayısını denetliyor. “Öğretim üyesi sayısı asgari sayının altına düşerse, programa öğrenci alımı durduruluyor. Bunun dışında, YÖK’ün programlarla ilgili işleyen bir denetim mekanizması bulunmuyor” deniyor raporda. Bu durumun ne anlama geldiğiniyse “Her İle Bir Üniversite – Türkiye’de Yüksek Öğretim Sisteminin Çöküşü” kitabının yazarlarından (Paragraf Yayınları) öğretim üyesi Mete Kaan Kaynar açıklıyor: “Üniversite kapısında bekleyenlere üniversiteli olma hayali satılıyor.”

Konunun sosyoek

Etiketler: