Devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörleri, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın "acil toplantı" çağrısının ardından, millet iradesine ve demokrasiye yönelik düzenlenen darbe girişimini görüşmek üzere cübbeleriyle YÖK Konferans Salonu'nda bir araya geldi. ( Gökhan Balcı - Anadolu Ajansı )

YÖK, FETÖ İle Mücadele Ediyor mu?

Sanırım, akademik camiayı tebrik etmek gerekiyor. Tarım müdürlüklerinde bile kadrolaşan FETÖ, bütün çabalarına rağmen üniversitelerde kadrolaşamamış.

Bazı yazılar zor yazılır. Keşke bunu yazmak zorunda kalmasam dersiniz. Bu yazı da onlardan birisi. Bu yazıyı yazmak çok zor, çünkü eleştirdiğim akademik camianın bir parçasıyım. Bir diğer zorluk ise görünürde FETÖ ile mücadele eden bir kurumu eleştirip, yıpranma ihtimaline kapı açmak istemeyişim. 15 Temmuz darbe girişiminden beri gazeteme üç yazı yolladım. Her birisinde, bu yazıyı yazmak istedim ancak belki YÖK’te ve üniversitelerde olumlu yönde bir hareketlenme olur diye vazgeçtim. Fitneye sebep olmamak için bu konuyu köşeme taşımadım. Bugün gelinen noktada, susmanın vebal olacağını düşünerek, bu yazıyı yazmaya karar verdim.

***

Sanırım, akademik camiayı tebrik etmek gerekiyor. Tarım müdürlüklerinde bile kadrolaşan FETÖ, bütün çabalarına rağmen üniversitelerde kadrolaşamamış. Örümcek ağı gibi her yeri saran Paralel Yapı, üniversitelere sadece 3-5 rektör ve 15-20 öğretim üyesi yerleştirebilmiş. Durumun böyle olmadığını herkes biliyor! Üniversiteler güvenlik görevlisinden, idari memuruna, öğretim üyesinden yönetici kademesine kadar FETÖ’nün örgütlenmeye çalıştığı en önemli alanlardan birisi oldu.

Peki, YÖK şimdiye kadar bu konuda ne yaptı?

Koca bir hiç!

Akademik camiada haberler hızlı yayılıyor. Ankara’daki rektörler toplantısında neler konuşulduğunu toplantıya katılan rektörlerden direkt ve dolaylı yollardan öğrenmek mümkün; dişe dokunur hiçbir karar alınmadı! İcraat olarak ortada, sadece dekanların istifasının istenmesi kararı var. Suçlu-suçsuz ayırt etmeden bütün dekanların istifasının istenmesi, FETÖ ile mücadeleye nasıl bir katkı sağlayacak? Bunu kimse anlamış değil. İdari tecrübesi olan kıdemli meslektaşlarımız ve hocalarımız, dekanların görevden alınmasının bir işe yaramayacağını, aksine bu hamlenin üniversite mekanizmasını işlemez hâle getireceğini söylüyorlar. Yani; kendi inisiyatifi ile üniversitesini FETÖ’den temizlemek isteyen rektörlerin işi zorlaşmış durumda!

Neden böyle oluyor? FETÖ darbesinin üzerinden bir hafta geçip tüm kamu kurumları bünyelerindeki örgüt mensuplarını temizlerken, YÖK’ün açıklama yapmakla ve ne işe yarayacağını kimsenin anlamadığı dekanların istifasını isteme hamlesi ile yetinmesinin, başka bir açıklaması olmalı.

Evet var!

FETÖ’cü olmadığı hâlde üniversitelerdeki FETÖ’cü yapılanma ile mücadele etmeyen idareciler korkuyorlar.

Bir kısmı konforunun bozulmasından korkuyor. Kurumlarını “idare-i maslahat” mantığı ile yönetmeye, “aman ağzımızın tadı bozulmasın” demeye, kendi koltuklarını sağlama almak için gözlerinin önünde cereyan eden bir sürü gelişmeyi görmezden gelmeye alıştılar. Üzerlerindeki ölü toprağını silkelemek istemiyorlar. Arı kovanına çomak sokarlarsa artık üniversiteyi, fakülteyi ve bölümü yönetemeyeceklerini düşünüyorlar. Kurulu düzen devam etsin istiyorlar. Millet üç-beş gün daha sokaklarda durur, üzerinden zaman geçer, biz de arada kaynarız diye düşünüyorlar. Soran olursa “bildiri yayınladık”, “yürüyüş düzenledik”, “3-5 kişiyi de kurumdan uzaklaştırdık ya” der, geçer gideriz diyorlar.

Bazıları ise kınanmaktan korkuyor. Üniversite camiası, yıllardır devam eden engellerden dolayı yerli ve millî kişilerin en az etkin olduğu alanlardan birisi. Birçok üniversitede FETÖ’cüsünden, PKK’lısına, bildiricisinden, radikal gruplarla irtibatta olan kişilere kadar farklı grupların yoğunluğu var. Hâl böyle olunca buralarda yönetici pozisyonunda olanlar, ellerindeki yetkileri kullanmaktan korkuyorlar. Yıllardır kendi kimliklerinden utanan akademisyenler, kendilerini hâlâ saklamaya ve başkalarına yaranmaya çalışıyorlar. Mahalle baskısına boyun eğen akademisyenler “yandaş” değiliz görüntüsü vermek için hâlden hâle giriyorlar.

Son grupta ise suç ortakları yer alıyor. FETÖ’cü olmasalar bile yıllardır akademide FETÖ’ye alan açmış, yani örgütle iyi geçinmiş, karşılığında bölüm başkanı, dekan, enstitü müdürü olmuş; doçentlik jürilerinden, dil sınavlarından kolaylıkla geçmiş olanlar var. Suça ortak oldukları için, cin şişeden çıkarsa ucunun kendilerine dokunmasından korkuyorlar.

Üniversitelerin hâli böyle! Kararlılıkla üzerine gidilmedikçe, FETÖ ile mücadele konusunda olumlu bir gelişme beklemek zor.

[Türkiye, 23 Temmuz 2016]

Etiketler: