Yine Yeni Yeniden: Lübnan’da Kriz

Hükümetin dağılması Lübnan'da aylar sürebilecek bir hükümetsizliğin başlangıcı olacaktır. Bu süreçte Türkiye Lübnan'a azami destek verecektir.

Hükümetin dağılması Lübnan’da aylar sürebilecek bir hükümetsizliğin başlangıcı olacaktır. Bu süreçte Türkiye Lübnan’a azami destek verecektir.

Lübnan’da eski Başbakan Refik Hariri suikastını soruşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler desteğiyle kurulan Lübnan Özel Mahkemesi’nin yarattığı gerginlik sürüyor. Çarşamba günü muhalefetteki 8 Mart İttifakı’na mensup bakanlar, kabinedeki görevlerinden istifa edip Lübnan hükümetinin düşmesine sebep oldu. Şii Hizbullah ve Emel Partileri ile Marunî Özgür Vatansever Hareketi’nin ön plana çıktığı koalisyon, Başbakan Saad Hariri’den Özel Mahkeme’yi tartışmak için 18 Aralık’tan beri toplanamayan kabineyi acilen toplamasını ve mahkemeden desteğini çekmesini talep ediyorlardı. Hariri’nin önünde iki tane seçenek vardı. Birincisi, Lübnan’da iç karışıklığı engelleyecek ve Hariri hükümetinin yıkılmasını önleyecekti. Bunun için Hariri, 8 Mart’ın çağrısına mukabele edecek ve Suudi-Suriye girişimini destekleyip Özel Mahkeme’yi askıya alacaktı. İkinci seçenekte ise hükümet yıkılacak ve ülke siyasi kaosa sürüklenecekti. Bunun için de Hariri’nin ABD’yi hesaba katıp mahkeme sürecini desteklemeye devam etmesi gerekiyordu. Hizbullah’ı baskı altında tutmak isteyen ABD, Özel Mahkeme’nin askıya alınmasını hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini vurgulayarak Suudi Arabistan- Suriye girişimini başarısızlığa uğrattı. Bunun üzerine Hariri, mahkeme Hizbullah’ı suçlasa bile Hizbullah’a sahip çıkacağını söylediyse de bu konuda tavizsiz bir tavır takınan ABD’yi karşısına almak istemedi ve başbakanlığı kaybetmek pahasına ikinci seçeneği kabul etmek durumunda kaldı. Hariri bu tercihiyle aslında üzerindeki iki tane külfetten en azından şimdilik kurtulmuş oldu. Öncelikle babasının öldürülmesini araştıran komisyonu rafa kaldırmayarak özellikle ABD’nin “adaletin üstünü örtme” eleştirisinden kurtulmuş oldu. Diğer yandan ise Hizbullah yetkililerinin tutuklanmasıyla sonuçlanabilecek bir mahkeme sürecindeki sorumluluğunu hafifletmiş oldu. Bir diğer deyişle Hariri, mahkemeyi rafa kaldırmayarak Hizbullah’la arasını açtıysa da mahkemenin kararlarını uygulayacak Başbakan olmaktan vazgeçerek Hizbullah’la direk çatışma ihtimalini de azaltmış oldu.

Bundan sonra ne olacak? Hükümetin dağılması Lübnan’da aylar sürebilecek bir hükümetsizliğin başlangıcı olacak. Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman parlamentoda görüşmeler yapacak ve hükümet kurmaya en yakın koalisyona hükümeti kurma yetkisini verecek. Hariri ve Lübnan Ordusu’nun lideri Samir Geagea’nın başını çektiği 14 Mart İttifakı, Hariri aksini istemedikçe Hariri’yi tekrar aday gösterecek; 8 Mart İttifakı ise İsrail’e direniş ile ön plana çıkmış bir ismi aday göstermeyi planlamakta. Hariri 2009’da hükümeti kurduğunda 61 milletvekiline sahip 14 Mart İttifakı, Dürzî Velid Canpolat liderliğindeki 10 milletvekilli İttihatçı Sosyalist Parti’nin (İSP) desteğiyle 128 sandalyeli parlamentoda çoğunluğa sahip olmuş ve hükümeti kurabilmişti. Fakat yaşanan mahkeme krizi sürecinde Canpolat’ın Hariri’yi dış güçlerin etkisinde kalmakla eleştirmesi ve hükümetin dağılmasının sorumluluğunu da Hariri’ye yüklemesi, İSP’nin bu sefer 8 Mart İttifakı’nı destekleyebileceğinin sinyallerini vermekte. Bu durumda ise Hizbullah’ın başını çektiği 8 Mart İttifakı çoğunluğa sahip olacak ve adaylarını başbakan olarak seçtirebilecek. Yine de Hizbullah’ın işi kâğıt üstünde göründüğünden daha zor olacak. Zira Doha Anlaşması’yla belirlendiği gibi 30 bakanlığın 11’inin muhalefet partilerine verilmesi gerekmekte. Bu da Hariri’siz ve muhalefetle mutabakata varılmadan bir kabinenin kurulmasını zorlaştırmakta. Ayrıca, yine muhalefetin sahip olduğu bu 11 bakanlık muhalefete 8 Mart İttifakı’nın daha yeni başvurduğu gibi kabineden çekilerek hükümeti yıkma kozunu da vermekte. An itibariyle Hariri’nin Lübnan Özel Mahkemesi konusunda geri adım atması ve bir mutabakatla bağımsız, yeni bir mahkemenin kurulması dışında devam ettirilebilir bir çözüm görünmemekte. Bu süreçte Türkiye, yüksek düzeyli stratejik işbirliği içinde olduğu Lübnan’a azami destek verecektir. Suudi-Suriye girişiminin başarısızlığa uğramasıyla birlikte Türkiye’ye özel bir önem atfedilecektir. Çatışmanın tüm taraflarıyla konuşabilme özelliği ve Lübnan halkının Türkiye’ye olan itimadı, Türkiye’yi bu süreçte Lübnan meselesinde fazlasıyla görünür kılacaktır. Hariri’nin sürpriz Ankara ziyareti de bu yolda atılmış önemli bir adımdır. Lübnan’ın fazlasıyla alışık olduğu bu siyasi kaos 8 Mart ve 14 Mart İttifaklarından birisi taviz verene kadar devam edecek ve Lübnan bağlamında bu aylar boyunca sürebilecektedir. Bu süreçte muhtemelen taviz verecek taraf ise 14 Mart İttifakı olacaktır. Hariri aylar sonra vermek zorunda kalacağı bir tavizi şimdi verip Lübnan’daki siyasi kaostan medet uman bölgesel aktörlere fırsat vermemeli. Zira, Hizbullah’ın İsrail’in her tarafını vuracak binlerce füzeyi temin ettiği haberlerinin gazetelerde sıklıkla yer bulduğu şu günlerde ortaya çıkacak siyasi kaos, Sünni-Şii çatışması ve Hizbullah’ın hedefe konulması Lübnan’a yeni bir saldırının zeminini hazırlayacaktır.

Sabah, 15.01.2011

Etiketler: