29 Eylül 2020 | Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, bakanlığın Ataşehir'deki yerleşkesinde Yeni Ekonomi Programı'na (YEP) katılarak 2021 yılı merkezi yönetim bütçesini açıkladı.

YEP’te Öne Çıkanlar

Yeni Ekonomi Programı (YEP) bu Salı günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklandı. Programın öne çıkan başlıkları "yeni dengelenme", "yeni normal" ve "yeni ekonomi". İlk kavramdaki "yeni" vurgusunun arka planında 2018'de yaşanan finansal şok akabinde ekonominin "dengelenme" sürecinin bu yıl yaşadığımız pandemi ile birlikte kesintiye uğraması bulunuyor. Son iki kavram ise bir taraftan pandemi ile birlikte ekonomide yaşanan/yaşanacak kalıcı değişimlere atıf yaparken diğer taraftan Türkiye'nin ekonomik potansiyelinde yaşanması beklenen nicel ve nitel iyileşmelere işaret ediyor.

Yeni Ekonomi Programı (YEP) bu Salı günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklandı. Programın öne çıkan başlıkları “yeni dengelenme”, “yeni normal” ve “yeni ekonomi”. İlk kavramdaki “yeni” vurgusunun arka planında 2018’de yaşanan finansal şok akabinde ekonominin “dengelenme” sürecinin bu yıl yaşadığımız pandemi ile birlikte kesintiye uğraması bulunuyor. Son iki kavram ise bir taraftan pandemi ile birlikte ekonomide yaşanan/yaşanacak kalıcı değişimlere atıf yaparken diğer taraftan Türkiye’nin ekonomik potansiyelinde yaşanması beklenen nicel ve nitel iyileşmelere işaret ediyor.

Gelelim programdaki ekonomik hedeflere… En baştan belirtmek gerekir ki hedefler bu sonbahar/kışta pandemide ciddi bir ikinci dalga yaşamayacağımız varsayımına dayanıyor. Bu varsayımın gerçekleşmemesi yani kötümser senaryonun gerçekleşmesi durumunda plandaki hedeflerin de hatırı sayılır ölçüde güncellenmesi gerekecek.

Genel olarak değerlendirildiğinde hedeflerin görece gerçekçi ve kendi içinde tutarlı bir yapıya sahip olduğu görülüyor.

Planda 2020 büyüme hedefi yüzde 0,3 ile pozitif. 2021 hedefi yüzde 5,8 iken sonraki iki yılın hedefi yüzde 5. Kötümser senaryonun gerçekleşmemesi durumunda bu hedeflerin tutturulmaması için bir neden görünmüyor. Bu hedeflerin “desteklenmesi” noktasında atılacağı ifade edilen birçok adım arasında öne çıkanlar ise; odak sektörlerde Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı’nın geliştirilerek uygulanmaya devam edilmesi, Sanayileşme İcra Komitesi’nin kurulması, ileri teknoloji içeren sektörlere yönelik olan serbest bölge uygulamasının yaygınlaştırılması ve kritik öneme sahip sektörlerde teknoloji geliştirilmesi noktasında koordinasyonu sağlayacak “Yüksek Teknoloji Platformları Çağrısı” bulunuyor.

Programda bu yıl için işsizlik oranı hedefi yüzde 13,8. Bu oranın gelecek üç yılda kademeli bir şekilde gerileyerek yüzde 10,9’a düşmesi bekleniyor. İstihdamın ise yılda ortalama 1,3 milyon artması hedefleniyor. Bu hedefler gerçekçi olmakla birlikte işsizlik oranının yüzde 4-5 gibi arzu ettiğimiz seviyelere gerileyebilmesi için yapısal reformların gerçekleştirilmesinin gerekliliğini ima ediyor. İstihdamda yaşanması hedeflenen artışları destekleyebilmek adına programda uygulanacağı ifade edilen politikalar arasında; “İstihdam Kalkanı Paketi”nin hayata geçirilmesi, kısmi süreli işlerin desteklenmesi, gençler ve yaşlıların istihdam imkanlarını artırabilmek adına istihdam piyasasının esnekleştirilmesi, aktif iş gücü programlarının daha sofistike hale getirilmesi, mesleki ve teknik eğitimin desteklenmesi öne çıkıyor.

Programda ayrıca enflasyonla “tavizsiz bir şekilde mücadele” edileceği vurgulanıyor.

Bu yıl için enflasyon hedefi yüzde 10,5 iken enflasyonun gelecek üç yılda kademeli bir şekilde yüzde 4,9’a kadar gerileyeceği tahmin ediliyor. Bu hedefin gerçekleşmesinin kolay olmadığını vurgulamak gerekiyor. Enflasyonun 34 yıllık aradan sonra 2000’lerde tek haneli rakamlara gerilemesi akabinde 2004-2017 döneminde ortalama enflasyon oranı yüzde 8,5 olarak gerçekleşti. Şu anda ise yüzde 11-12 civarında bir enflasyon oranına sahibiz. Enflasyon 2009 ve 2011’de sırasıyla yüzde 6,3 ve 6,5 ortalama ile en düşük düzeylerini gördü. Geri kalan yıllarda ise genel olarak yüzde 7 ilâ 9 civarında dalgalandı. Şu halde enflasyonun yine ortalama olarak yüzde 8’ler civarına gerilemesi zor olmayacaktır. Fakat, yüzde 5 civarının görülebilmesi için ekstra politik adımların atılması gerekiyor.

Uygulanması planlanan politikalar arasında kamunun yönlendirdiği fiyat ve ücretlerde geçmiş enflasyon oranlarının değil, YEP hedeflerinin baz alınacağının ifade edilmesi dikkat çekiyor. Yapay fiyat dalgalanmalarıyla etkili bir şekilde mücadele edileceği de belirtiliyor. Yine, programda gıda fiyatlarında yaşanan artışı kontrol altında tutabilmek amacıyla çeşitli politikaların uygulanacağı ifade ediliyor.

Pandemi nedeniyle bu yıl kamu gelirlerinde önemli düzeyde bir gerileme yaşanırken kamu harcamalarında ciddi bir artış yaşandı. Reel ekonomiyi ve vatandaşları pandemi döneminde destekleyebilmek amacıyla yürürlüğe sokulan ekonomik paketlerin toplam büyüklüğü neredeyse 500 milyar TL düzeyine ulaştı. Bu yekûnun 33 milyar TL’si sosyal destek programı (6,2 milyar TL), kısa çalışma ödeneği (18,7 milyar TL), nakdi ücret desteği (4,4 milyar TL) ve işsizlik ödeneği (3,6 milyar TL) şeklinde nakdi ödemelerden oluştu. Geri kalan 459 milyar TL’si ise sağlanan kredilerden (267,4 milyar TL), vergi ertelemelerinden (29,4 milyar TL) ve kredi ertelemelerinden (122,3 milyar TL) oluştu. Pandemi sürecinde bütçe açığının ciddi ölçüde artması kaçınılmazdı. Programda da bu genel resim ile uyumlu bir şekilde bu yıl merkezi yönetim bütçe açığının yüzde 4,9’a yükselmesi bekleniyor.

Bütçe açığının gelecek üç yılda ise kademeli olarak ve yavaş bir şekilde yüzde 3,5 düzeyine gerilemesi hedefleniyor. Bu genel tablo, kamunun reel ekonomiyi pandemi süreci ve sonrasında yaşanacak toparlanmada hatırı sayılır ölçüde desteklemeye devam edeceğini gösteriyor.

Belirtmek gerekir ki Türkiye’nin bu tarz bir politika uygulamak için yeterince hareket alanı bulunuyor. Kamu borcunun milli gelire oranı hususunda Türkiye (yüzde 32,5) dünyada en iyi durumda bulunan ülkelerden birisi. Yani, Türkiye kamu borcunda pandemiye “en hazırlıklı” yakalanan ülkelerden birisi oldu. Bu oranın bu yıl yüzde 41,1’e yükselmesi bekleniyor. Gelecek üç yılda da bu düzeyin korunması hedefleniyor.

Programda cari açığın bu yıl yüzde 3,5 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Gelecek üç yılda ise kademeli bir şekilde azalarak nihayetinde yüzde 0,1 ile pozitife dönmesi hedefleniyor. Geçen yıl verilen yüzde 1,2’lik cari fazladan sonra bu yıl önemli düzeyde cari açık verilecek olmasının arka planında ise pandemi dolayısıyla ihracat pazarlarında yaşanan daralma, turizm gelirlerinde yaşanan gerileme ve altın talebinde yaşanan artış bulunuyor. Petrol fiyatlarında yaşanan gerilemenin ve ithalatta yaşanan düşüşün de cari dengeyi olumlu yönde etkilemiş olduğunu belirtmek gerekir.

Programdaki cari denge hedeflerinin gerçekleşebilmesi için ise hem ihracat pazarlarımızı genişletmemiz hem de teknolojik seviyemizi iyileştirmemiz gerekiyor.

TL’nin rekabetçi konumunun bu konuda bize ciddi bir destek sağlayacağını da vurgulamak gerekir.

[Sabah, 3 Ekim 2020]

Etiketler: