Yeni Yasa Teklifi: Doktor Öğretim Görevlisi Mi, Doktor Öğretim Üyesi Mi Veya…?

Yeni Yasa teklifinde bu yapısal soruna çözüm getirilmesi en büyük beklentidir.

Bu yazıda akademik hiyerarşi konusunu tartışmaya devam edip yasa teklifinde “doktor öğretim görevlisi” şeklinde atıfta bulunulan doktorasını bitirmiş akademisyenlere odaklanacağım. Geçen yazımda Cumhurbaşkanın konuşmalarındaki perspektifinin ana noktalarını tespit etmiştim. (Cumhurbaşkanının Açıklamaları Ve Akademik Hiyerarşi). Bunlar üniversitelerde akademik kalitenin arttırılması, Türkiye’nin “bilim ekonomisi” seviyesinin güçlendirilmesi ve ülkenin ihtiyaç duyduğu doktoralı yetişmiş eleman ihtiyacının karşılanmasıdır. Türkiye’nin doktoralı öğretim üyesi hala OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Diğer taraftan özellikle eski köklü üniversitelerde çok fazla doktorasını bitirmiş araştırma görevlisi olgusu bulunmaktadır. Başka bir yazımda bu durumu açıklamıştım. (Akademik Hiyerarşi: Dr. Araştırma Görevlileri Olgusu)

Dr. araştırma görevlilerinin bir üst kadroya atanamayıp eğitim ile araştırma süreçlerine katılamamasının ise toplam beş sebebi bulunmaktadır. Bunlar;

  1. Üniversitesinde yeterince kadro bulunmayışı veya aynı dalda yetişmiş yeterli akademisyenin bulunması,
  2. Üniversitelerin atanma kriterleri,
  3. YÖK’ün belirlemiş olduğu dil barajı.
  4. Kadro ihtiyacı bulunan üniversitelerin ise genelde sosyal networkler üzerinden akademisyen istihdam etmeleri,
  5. Dr. Araştırma görevlisinin ve ailesinin bulundukları şehirden ayrılmak istememeleridir.

Yeni Yasa teklifinde bu yapısal soruna çözüm getirilmesi en büyük beklentidir.

Yeni Yasa teklifinde bu konuda getirilen düzenlemelerin özeti ise şudur:

Yasanın gerekçe kısmında yardımcı doçentlerin doçent öğretim üyelerinin yardımcısı gibi yanlış bir anlayış bulunduğu ve bunun giderilmesinin hedeflendiği belirtilmektedir. Gerekçede öğretim üyesinin itibarının, değerinin korunması ve yükseltilmesi çabası değerlidir. Fakat zikredilen olumsuz bir algı çok az örnekte ortaya çıkıyor. Çünkü 1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı yasa ile uygulamaya konulan yardımcı doçentlik algısı oturmuş durumdadır. Yardımcı doçentler açısından yeni yasa teklifi özü itibariyle yardımcı doçentlik unvanını doktor öğretim görevlisine çevirmekte ve özlük haklarını büyük ölçüde koruyup maddi açıdan biraz daha iyileştiren düzenlemeler içermektedir.

YENİ YASA TEKLİFİNİN ZAAF NOKTALARI

Yeni Yasa 2547 sayılı kanunun 23. Maddesini değiştirerek Doktor Öğretim görevlisi atama maddesini yeniden düzenlemektedir. Doktor öğretim görevlisi kadrolarının ilan yetkisini Üniversitelerden alarak Yüksek Öğretim Kurulu başkanlığına aktarmaktadır. Bu YÖK’ün “merkeziyetçilikten uzaklaşıp üniversiteler yetki devri” iddiasını zayıflatmaktadır. Ayrıca YÖK’te bürokrasi artacağından dolayı atanma süreçlerinin daha fazla uzaması çok muhtemeldir. Yeni yasada Doktor öğretim görevlisinin nasıl atanacağını, atamadan sorumlu amir, atamaya dair iş ve işlemleri kimin yürüteceği ve atama emrinin kimin imzalayacağı müphemdir. Hâlbuki 2547 sayılı kanun 23. Maddesinde bunlar açıkça tanımlanmıştı. Bu bağlamda Doktor öğretim görevlisinin atanmasında Ana Bilim Dalları, Bölüm ve Dekanlıklar atama prosedüründe gözükmemektedir. Bu eksikliğin ve zaafların genel hükümlere (13. Madde) dayanılarak veya yönetmelik düzenlemesiyle giderilebileceği söylenebilirse de önceki düzenlemeye göre bir eksiklik veya boşluk oluşmaktadır.

“DOKTOR ÖĞRETİM GÖREVLİSİ” UNVANIN KULLANIMININ SAKINCALARI

Yasa teklifinde Dr. Öğretim görevlisi ifadesinin kullanılması büyük karışıklıklara yol açacaktır. Çünkü aynı ifade ile birden fazla kişi ve kadro kast edilmektedir. Hali hazırda Yüksek öğrenim sisteminde “öğretim görevlisi” ifadesi kullanılmaktadır. Kullanılan yaygın anlamı eğitim ve öğretime yardımcı eleman olup prestij ve konum itibariyle öğretim üyeliğinin altındadır. 2547 sayılı yasada da öğretim üyesinin altında bir konum olarak tasarlanmıştır. Üstelik öğretim görevlisi kadrosunda olup doktorasını bitirmiş kişiler de bulunmaktadır. Ayrıca tıp doktor olup öğretim görevliliği yapanlar da bulunmaktadır. YÖK’ün yeni yasa teklifine göre Dr. Öğretim görevlisi ile tüm bunların dışında yeni bir anlam yani hali hazırdaki yardımcı doçentlik statüsü kast edilmektedir. Yasanın çıkmasından sonra yürütmede, iş ve işlemlerde yanlış anlamaların ve aksaklıkların çıkması çok muhtemeldir.

İkinci önemli sakınca ise yardımcı doçentler bu yeni unvanı kendileri açısından bir itibar düşüklüğü ve değersizleştirme olarak algılamaktadırlar. Çünkü hâlihazırda Dr. Öğretim görevlisi yukarıda da işaret edildiği gibi yardımcı eğitim elemanı anlamında kullanılmaktadır.

Üçüncüsü sakınca da şudur: Yasa Dr. Araştırma görevlilerinin öğretim üyeliğine geçişini hızlandırmak veya “Dr. Araştırma Görevliliği” sorununu çözmek için ek bir iyileştirme öngörmemektedir. Hâlbuki bu noktada öncelikli yapısal sorun Dr. Araştırma görevlilerinin acil bir şekilde Üniversitelerdeki eğitim ve araştırma süreçlerine katılabilmeleridir ki, yasak teklifinin sebebi vücudu da esasen budur. Eski, köklü ve büyük şehirlerin dışında kurulan üniversitelerde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayı oranları Türkiye ortalamasının çok üstündedir. Bölge ve üniversite bazlı değerlendirildiğinde durum daha da kötüleşmektedir.

Dr. Araştırma Görevliliğinden Öğretim Üyeliğine Geçişte Yeni Mekanizma İhtiyacı

Yasanın gerekçe kısmının 6. Maddesinde de belirtildiği gibi Doktorasını bitiren akademisyenlerin derse girebilme imkânlarının güçlendirilmesi veya mali haklarının iyileştirilmesi olumlu adımlardır. Fakat bu noktada YÖK’ün ilave çözümler ve mekanizmalar üretmesi daha faydalıdır. Çünkü Üniversitelerde akademik atamalar büyük ölçüde sosyal networkler üzerinden olmaktadır. Tüm Dr. Araştırma görevlileri aynı imkâna sahip değillerdir. YÖK bu noktada mekanizma üretebilir. Mesela YÖK, Tıpta Dr. uzmanların atanmalarında olduğu gibi Üniversitelerden ihtiyaç duydukları alanlardaki ihtiyaç taleplerini alabilir. Dr. Araştırma görevlilerine de başvurabilecekleri üniversiteleri sunup belli sayıda online tercih yaptırabilir. 2, 3 veya belli bir sene yardımcı doçentliğe denk gelen bir statüde veya tanımlanabilecek başka bir statüde aday tercih ettiği üniversitede çalışabilir. Bu süre içerisinde kurum ve aday akademisyen birbirini tanır. Sözleşme sonunda taraflara devam veya başka bir üniversiteye geçebilme imkânı getirilmesi faydalı olur. Benzeri yeni mekanizmaların getirilebilmesi YÖK’ün iç beslemeyi önleyebilmek için çıkarmış olduğu yeni düzenlemeye de katkı verir.

Yeni yasa teklifinin üniversitelerin en büyük yükünü çeken doktor araştırma görevlilerini ve yardımcı doçentleri motive etmesi, üniversite camiasına ve ülkemize umut, heyecan ve enerji vermesi ümidiyle…

[Fikriyat, 22 Ocak 2018]

Etiketler: