Yemen: Güç Savaşlarının Kurbanı Bir Ülke

İşin acı tarafı savaşın bir ucunda İran'ın, öbür ucunda Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez ülkelerinin olması.

Yemen bugün sessiz sedasız bir şekilde harap oluyor. Türkiye’de basın pek ilgi göstermese de gün geçmiyor ki yabancı basında dünyanın en ilkel hastalıklarından kolera sonucunda kaç kişinin öldüğüne dair haberler çıkmasın.

Arap dünyasının en fakir ülkesi Yemen. Petrol geliri yok. Doğalgaz kaynakları ise yapılan “özel anlaşmalar” çerçevesinde başta Fransa olmak üzere Batılı bir çok ülke tarafından piyasa fiyatının çok altında satın alınıyor. 2012 yılında Türkiye piyasa koşullarında Yemen’den doğalgaz alma teklifi bile bu “özel anlaşmalar” nedeniyle kabul edilmemiş.

Ülkenin önemli bir kısmının kullandığı Kat bitkisi ülkenin su kaynaklarını kurutuyor. Buna rağmen kullanıcılar ne bu durumu önemsiyor ne de bu alışkanlıklarını terketme niyetindeler.

Ülkenin yaklaşık % 35’i Şiiliğin Zeydi koluna mensup. Zeydilik “Şiiliğin Sünniliğe en yakın kolu” olarak bilinir ve on iki imam Şiiliğinden doktriner olarak ayrılır. Zeydiliğe mensup bir aşiret olan Husiler ise 1980’lerin ortasından itibaren İran’la yakın temas kurmuş. Özellikle 2004 yılından itibaren hem Yemen merkezi güçleri hem de Suudi Arabistan’la lokal çatışmalarda bulunan Husiler, bugün iç savaşın en önemli aktörü.

2011 yılından itibaren siyasal değişim ümitleri ile başlayan toplumsal ve siyasal dinamizm, iktidar savaşına kurban olmuş durumda. Tıpkı Libya’da, Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi. Çatışmaların kapsamı ve maliyeti ise siyasi alanın çok daha ötesinde gitmiş durumda.

İşin acı tarafı bu savaşın bir ucunda İran’ın, öbür ucunda Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez ülkelerinin olması. ABD’nin El-Kaide’ye yönelik insansız hava araçlarıyla gerçekleştirdiği saldırılar ise çatışmaya ayrı bir boyut katıyor.

2011 sonrasında siyasi geçişin en kolay sağlanabileceği ülkelerden birisi Yemen’di. Kısa süreli gösterilerden sonra kırk yıldır ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih, Suud’un baskısı ile iktidardan çekilmiş ve görevini yardımcısı Hadi’ye bırakmıştı. İki yıllık geçiş döneminin ardından Anayasa yapılacak ve 2014 yılında hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktı. Bütün tarafların katılımı ile BMGK’nin kararı ve geniş bir Uluslararası gözlemci heyetin izleyeceği Ulusal Diyalog Konferansı kuruldu. Bu Konferansın temel amacı geçiş sürecinin Yemen’deki aktörler ve uluslararası heyetler tarafından müzakere edileceği bir platform oluşturmaktı.

2014 yılının başında Yemen’e yaptığım bir seyahatte bu platforma dair hem ümit hem de karamsarlığın olduğunu gözlemlemiştim. 2014 yılının başında geçiş sürecinin bir yıl daha uzatılmasına yönelik alınan karar tepki doğurdu. Geçiş sürecinin sonunda deklare edilen bildiriye tepki gösteren Husiler’in UDK’dan çekilmesi uzun sürecek çatışma döneminin başlangıcı oldu.

Bu gelişmelerin de etkisi ile 1999’dan beri S. Arabistan’la yakın ilişkilere sahip olan eski Cumhurbaşkanı Salih devrildikten sonra Husilerle işbirliği içine girdi. Geleneksel tabirle eski dostlar düşman oldu. Düşmanlıklar ise ittifika dönüşmüş oldu.

2014’ün Mayıs ayında ülkenin en kuzeyindeki Sa’da’yı ele geçiren Husi/Salih işbirliğindeki güçler, Eylül’da başkent Sana’yı kontrol altına aldı. Bir kaç ay içinde de en güneydeki Aden’in kapısına dayandı. Bu süre içinde Husi ve Salih güçlerinin kısa süre içinde bu kadar ilerlemeleri, aslında çatışmaya önceden hazırlandıkları anlamına geliyor. İran gemilerinin Husilere silah taşıdığı iddiaları da bu sürede sıkça tekrarlandı.

Bu denklemde 2011 devriminin aktörleri ise kenarda kaldı. İhvan’ın Yemen kolu olarak bilinen Islah hareketi, Mısır’da gerçekleşen 3 Temmuz darbesi dolayısıyla tedirgin oldu. 3 Temmuz darbesine en büyük desteği veren Suudi Arabistan’ın Husiler’e karşı Islah’ı harekete geçirme stratejisi doğal olarak tutmadı.

Başta Suud olmak üzere Körfez ülkelerinin siyasi ve askeri desteği yetersiz kalınca 2015 yılı başında KİK Yemen’e doğrudan müdahale etti. Bu operasyonun başlamasının üzerinden iki yıldan fazla zaman geçti. Husiler bir miktar geriletilmiş durumda. Ancak Yemen’in içinden Riyad’ı vurabilecek silahlara sahip oldukları biliniyor.

Kısacası Yemen İran ve Suudi Arabistan’ın iktidar hırslarına kurban olmuş durumda. Dünyanın en özgün mimari yapısına sahip çarşısının bir kısmı harap olmuş durumda. Küçük maliyetli önelemlere engellenebilen ve tedavi edilen kolera en yaygın hastalık.

Trajediye dönüşen savaşın kazananı da yok; buna rağmen bitecek gibi de durmuyor.

[Fikriyat, 24 Temmuz 2017]

Etiketler: