Samet Günek

Bingöl Üniversitesi
Bingöl Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olan Samet Günek, bir süre çeşitli basın kuruluşlarında muhabir olarak görev yaptı. Günek, yüksek lisansına ODTÜ Uygulamalı Etik Anabilim Dalında, ‘Jurgen Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı’ konusundaki tez çalışması ile devam etmektedir.
İlgi alanları: İletişim felsefesi, bilgi ve iletişim teorileri, küresel ve bölgesel medya ağları, medyada kimlik temsili, medya etiği, medya politiği, söylem kuramları ve çözümlemesi.
  • Resim Yok
    Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği tarihten bu yana, bölge barışına en somut katkıda bulunan ülke hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Küresel bir aktör olarak Türkiye, barışa sadece söylem düzeyinde değil, eylem düzeyinde de aktif katkıda bulunuyor. Dahası, bunu, bir takım insani ve etik kaygılarla temellendiriyor. Ancak, bu dış politikanın amaçlanan olumlu sonuçları doğurabilmesi ve “Türkiye’nin yumuşak ‘insani’ gücünün” etkili olabilmesi, özellikle de Ortadoğu’nun mevcut yapısı göz önüne alındığında, birçok parametrenin eş güdümlü olarak kullanılmasına bağlı görünüyor. Bu araçlardan biri de medya.
  • Kürt sorunu, Alevilik, asker-sivil ilişkileri ve laiklik gibi konularda işlerin daha da karmaşıklaştığına yönelik algı bu alanlardaki sorunların görünürlük kazanmasından kaynaklanmaktadır.Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor.
  • Resim Yok
    Türkiye sahip olduğu genç nüfus potansiyeliyle, kalkınması adına her ülkenin tarihinde bir kez yakalayabildiği demografik fırsat penceresini yakalamış durumda. Bu tarihi fırsatı kullanabilmesi için ise önünde yaklaşık 15 yılı var. Anayasa’sında gençlerine tek bir madde ayırarak gençlere ideolojik bir formasyon sağlamaktan öte gidemeyen, bürokratik, devletçi ve kalkınmacı mantıkla bu tarihî fırsatın değerlendirilebilmesi ne kadar mümkün?
  • Resim Yok
    Obama seçim çalışmalarına “evet, yapabiliriz” sloganıyla başlamıştı. Bu söylem sosyo-ekonomik sarsıntı yaşayan Amerikan toplumuna 'Amerikan idealizminin' yeniden inşa edileceğine dair bir umut aşılıyordu. Kuşkusuz bu söylemin tecellileri ABD merkezli bir dünyada yalnızca iç kamuoyunu etkilemekle kalmayacaktı. Obama nihayetin de bu söylemle aynı zamanda bütün bir dünyaya mesaj veriyordu. Bu mesaj Bush yönetimi altında küresel ölçekte tahrip olan ABD imajını da yeniden inşaa etmeyi vaat ediyordu.
  • Resim Yok
      20 Mart 2003 Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Irak’ı işgal etti.’ İşgalin üzerinden tam altı yıl geçti. Batı menşeli kaynaklarca Irak, insan yaşamının istatistiğe indirgendiği; yıllık, aylık, haftalık, günlük ölüm sayılarının çıkarıldığı, oranların tutulduğu bir coğrafya olarak kodlandı.
  • Resim Yok
    Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği tarihten bu yana, bölge barışına en somut katkıda bulunan ülke hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Küresel bir aktör olarak Türkiye, barışa sadece söylem düzeyinde değil, eylem düzeyinde de aktif katkıda bulunuyor. Dahası, bunu, bir takım insani ve etik kaygılarla temellendiriyor. Ancak, bu dış politikanın amaçlanan olumlu sonuçları doğurabilmesi ve “Türkiye’nin yumuşak ‘insani’ gücünün” etkili olabilmesi, özellikle de Ortadoğu’nun mevcut yapısı göz önüne alındığında, birçok parametrenin eş güdümlü olarak kullanılmasına bağlı görünüyor. Bu araçlardan biri de medya.
  • Kürt sorunu, Alevilik, asker-sivil ilişkileri ve laiklik gibi konularda işlerin daha da karmaşıklaştığına yönelik algı bu alanlardaki sorunların görünürlük kazanmasından kaynaklanmaktadır.Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor.
  • Resim Yok
    Türkiye sahip olduğu genç nüfus potansiyeliyle, kalkınması adına her ülkenin tarihinde bir kez yakalayabildiği demografik fırsat penceresini yakalamış durumda. Bu tarihi fırsatı kullanabilmesi için ise önünde yaklaşık 15 yılı var. Anayasa’sında gençlerine tek bir madde ayırarak gençlere ideolojik bir formasyon sağlamaktan öte gidemeyen, bürokratik, devletçi ve kalkınmacı mantıkla bu tarihî fırsatın değerlendirilebilmesi ne kadar mümkün?
  • Resim Yok
    Obama seçim çalışmalarına “evet, yapabiliriz” sloganıyla başlamıştı. Bu söylem sosyo-ekonomik sarsıntı yaşayan Amerikan toplumuna 'Amerikan idealizminin' yeniden inşa edileceğine dair bir umut aşılıyordu. Kuşkusuz bu söylemin tecellileri ABD merkezli bir dünyada yalnızca iç kamuoyunu etkilemekle kalmayacaktı. Obama nihayetin de bu söylemle aynı zamanda bütün bir dünyaya mesaj veriyordu. Bu mesaj Bush yönetimi altında küresel ölçekte tahrip olan ABD imajını da yeniden inşaa etmeyi vaat ediyordu.
  • Resim Yok
      20 Mart 2003 Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Irak’ı işgal etti.’ İşgalin üzerinden tam altı yıl geçti. Batı menşeli kaynaklarca Irak, insan yaşamının istatistiğe indirgendiği; yıllık, aylık, haftalık, günlük ölüm sayılarının çıkarıldığı, oranların tutulduğu bir coğrafya olarak kodlandı.