İngiliz Sterlini

Üçüncü Dünya Savaşı mı?

Karamsar bir senaryo olduğunu düşünebilirsiniz. Ama uluslararası ilişkilerde en kötü senaryoya hazırlıklı olmakta fayda var.

İngiliz Genelkurmayı açıklama yapmış. Üçüncü Dünya Savaşı çıkabilir demiş. Analizi de dünya ekonomisinin küçülmesine bağlamış. Daha önceki dünya savaşlarını da örnek göstermiş. Gittiği yol hatalı olsa da vardığı sonuç kısmen doğru diyebiliriz. Evet küresel bir savaş ihtimali artıyor ama bunu Üçüncü Dünya Savaşı olarak nitelendirmek çok doğru olmaz.

Uzun süredir dilimin döndüğünce dünya siyasetinin savaş koşullarında ilerlediğini anlatmaya çalışıyorum. Ama buna Üçüncü Dünya Savaşı demezdim. Büyük savaş da demezdim. Asıl sorunun ekonomik küçülme olduğunu da düşünmüyorum. Hele hele dünya savaşlarının her ikisine birden benzediğini hiç düşünmüyorum.

Sadece İkinci Dünya Savaşı öncesine benzer bir uluslararası düzen içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu Birinci Dünya Savaşı öncesi şartlardan oldukça farklıdır.

Hatta taban tabana zıttır. Birinci Dünya Savaşı güç konsantrasyonundan çıkmıştı.

Yükselen Almanya ve İtalya gibi aktörler dünya pastasından pay istiyordu. Avrupa’nın göbeğinde güç yoğunlaşması vardı. Herkes tetikteydi. Çıkacak bir kıvılcımın büyük bir savaşa dönüşeceği bekleniyordu. Ordular seferberlik emrini bekliyordu. Küçük bir kıvılcım büyük bir savaş çıkardı.

İkinci Dünya Savaşı öncesi ise tam tersine bir güç boşluğu vardı. Dünya siyasetinin en büyük iki aktörü olan Sovyetler Birliği ve ABD sistemin dışındaydı. İngiltere ve Fransa ekonomik ve askeri olarak çökmüştü. Almanya yükselmeye ve etrafını tehdit etmeye başladığında karşısında duracak kimse yoktu. Herkes Almanya gibi agresif güçlerin karşısına dikilme görevini birbirinin üzerine atıyordu. Ordular doğru düzgün hazırlık bile yapmıyordu. Hazırlıksızlık savaşın temel sebebi oldu.

Bugün de benzer şartları yaşıyoruz. ABD başta olmak üzere birçok büyük güç, kriz alanlarından kaçmakla meşgul. Avrupalı devletler askeri ve siyasi varlık göstermenin çok gerisinde. Uluslararası sistem tam anlamıyla bir güç boşluğunda. Biden’ın ABD başkanlığına seçilmiş olması da bunu tersine çevirecek gibi görünmüyor. Biden Amerikan askeri gücünü dünyanın herhangi bir bölgesinde kullanamadığı müddetçe Amerikan merkezli dünya düzeninin dönmesi zor. Biden’ın askeri müdahale seçeneği yok denecek kadar az. Bu da güç boşluğunun devam edeceği anlamına geliyor.

Bu nedenle dünyanın koşar adım küresel bir savaşa veya çatışmalara gittiği söylenebilir. Fakat bu savaşın devletler arasında olması ihtimali içerdiği felaket senaryoları nedeniyle düşüktür diyebiliriz. Nükleer silahların olduğu bir dünyada İkinci Dünya Savaşı tarzı bir savaş olmaz. Olsa da sonunu kimse göremez. O nedenle devletlerin vekalet savaşlarına dönme eğilimi hız gösterebilir. Nasıl Soğuk Savaş soğuk kalmışsa bu yeni küresel savaş da yeni tür savaş teknikleriyle yapılabilir. Vekalet savaşları dönemi de vekiller üzerinden onlarca yıl sürebilir.

Karamsar bir senaryo olduğunu düşünebilirsiniz. Ama uluslararası ilişkilerde en kötü senaryoya hazırlıklı olmakta fayda var.

[Sabah, 10 Kasım 2020]

Etiketler: