Erhan Elaldı - Anadolu Ajansı

Türkiye’nin Sahra-Altı Politikası

Türkiye son 10 yılda izlemiş olduğu istikrarlı politikalar sayesinde Sahra-altı Afrika bölgesinde yumuşak gücünü en hızlı artıran ülke olmayı başarmıştır.

Türkiye son 10 yılda izlemiş olduğu istikrarlı politikalar sayesinde Sahra-altı Afrika bölgesinde yumuşak gücünü en hızlı artıran ülke olmayı başarmıştır. 2-3 Kasım 2016 tarihleri arasında düzenlenen “Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu” taraflar arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesine katkı sunacaktır.

Soğuk Savaş döneminin dayatmış olduğu konjonktürel sebeplerden uzun süre dünya siyasetine açılamayan Türkiye, 1990’lıyılların sonlarına doğru Sahra-altı Afrika bölgesine yönelip, dış politikasını genişletmeye ve geliştirmeye başlamıştır. Bunun için 1998 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından “Afrika Eylem Planı” başlıklı bir yol haritası hazırlanmıştır. Özünde Afrika ülkeleri ile olan düşük düzeyli ilişkilerin her alanda geliştirilmesi yatan bu plan, ne yazık ki Türkiye’nin 2000’li yılların başında yaşadığı siyasi bunalım ve ekonomik kriz sebebiyle hayata geçirilememiştir.

YUMUŞAK GÜÇ ARTIYOR

2002 yılında iktidara gelen Ak Parti Hükümeti’nin izlemiş olduğu istikrarlı politikalar neticesinde, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile olan çok boyutlu ilişkilerinde gözle görülür bir iyileşme gerçekleşmiştir. Bu dâhilde, öncelikle 2003 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından “Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkileri Geliştirilme Stratejisi” hazırlanmış; sonrasında 2005 yılı Türkiye’de “Afrika Yılı” ilan edilmiştir. Takip eden süreçte Afrika Birliği İcra Konseyi’nin 25-29 Ocak 2008 tarihlerinde Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da yapılan olağan toplantısında Türkiye, Afrika’nın stratejik ortaklarından biri olarak kabul edilmiştir. Aynı yılın 18-21 Ağustos tarihlerinde İstanbul’da “I. Türkiye-Afrika Devlet ve Hükümet Başkanları Zirve Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Bu zirve sonucunda kabul edilen belge ile Türkiye; Afrika’ya sağlık, eğitim, altyapı, iletişim, ulaştırma, küçük ve orta boy işletmeler, tarım gibi birçok sektörde yatırım yapmayı ve Türkiye’nin iş çevrelerini Afrika ile yakınlaştırmayı hedeflediğini ilan etmiştir.

2008 yılından bugüne Türkiye, Afrika kıtasındaki diplomatik misyon sayısını yaklaşık üç kat artırmıştır. Zira 2009yılında Türkiye’nin Sahra-altı Afrika bölgesinde sadece yedi mukim büyükelçiliği bulunurken bugün bu sayı 35’eyükselmiştir. Hakeza 2008 yılında Ankara’da beş Sahra-altı Afrika ülkesinin Büyükelçiliği bulunurken, bugün bu sayı 32’yeyükselmiştir.Bu zaman diliminde Türkiye, Sahra-altı Afrika bölgesinde yer alan ülkelere, özellikle Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) aracılığıyla kapsamlı kalkınma yardımlarında bulunmuş; farklı kurum ve kuruluşları ile bu bölgeden yüzlerce öğrenciyi burslu olarak Türkiye’ye getirmiştir. Bununla yetinmeyen Türkiye bölgedeki çatışmaların çözümünde de arabulucu olarak yer almaya başlamıştır. Özellikle 2010 yılı Mayıs ayında Birleşmiş Milletler desteğiyle İstanbul’da düzenlenen Somali Konferansı’na ev sahipliği yapan Türkiye, bölgedeki çözümsüz denklemlerin de bir parçası olmaya başlamıştır. 19-21 Kasım 2014 tarihlerinde ise Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da “II. Türkiye-Afrika Devlet ve Hükümet Başkanları Zirve Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Bu zirve Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile olan işbirliğinin daha ileri seviyelere taşınması yönündeki kararlılığının bir tezahürü olarak görülmüştür. Yakın zamanda ise yukarıda bahsedildiği gibi 2-3 Kasım 2016 tarihleri arasında İstanbul’da DEİK tarafından “Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu” organize edilmiş ve taraflar arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesi amaç edinilmiştir.

Türkiye son 10 yılda izlemiş olduğu istikrarlı politikalar sayesinde Sahra-altı Afrika bölgesinde yumuşak gücünü en hızlı artıran ülke olmayı başarmıştır. Bu başarının arkasında aşağıda bahsedileceği gibi birçok kurumun katkısı bulunmaktadır. Birinci olarak, kurulduğu 1992 yılından itibaren kendisinden beklenen performansı uzun bir süre sergileyemeyen TİKA, 2010 yılında Somali’de baş gösteren insani dram sonrasında başlattığı atılım ile yeni bir çehreye bürünmüştür. Bugün 12 Sahra-altı Afrika ülkesinde ofisi bulunan TİKA’nın bu ülkelere yaptığı kalkınma yardımları Türkiye’nin ve Türk insanının bölgedeki görünürlüğünü arttırmaktadır. Bugün gelinen nokta itibariyle sadece Sahra-altı Afrika ülkelerine yılda 1 milyar dolara yakın kalkınma yardımı yapan TİKA’nın faaliyetleri, 2015 yılında Financial Times tarafından hazırlanan rapora göre, bölgedeki kalkınma yardımları arasında en fazla istihdam yaratan faaliyetler olmuştur. Türkiye’nin bu kalkınma yardımlarını yaparken ülkelerin içişlerine müdahale etmemesi ve ülkelere yapılan yardımlarda herhangi bir şart koşmaması,Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin gerçek amacını göstermektedir. Bunun yanı sıra, Osmanlı’nın bölgede miras bıraktığı eserlerin restorasyonu için yürütülen faaliyetler de hesaba katıldığında TİKA’nın faaliyetleri bölge insanın tarihsel ve kültürel hafızasının dinç tutulması adına kıymet arz etmektedir. Bu minvalde, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik pozisyonu geliştikçe TİKA’nın saha faaliyetleri de aynı oranda gelişecektir.

İkinci olarak, özellikle Avrupa’daki Türk kökenlilerin anavatan ile bağlarının korunması için 2010 yılında kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Sahra-altı Afrika’sında diaspora faaliyetlerinden ziyade eğitim faaliyetlerine ağırlık vermektedir. “Türkiye Bursları” kapsamında her sene yüzlerce Afrikalı öğrenciye burs veren YTB, bu sayede Türkiye’nin yumuşak gücüne eğitim perspektifinden katkı sağlamaktadır. 2009 yılında faaliyetlerine başlayabilen Yunus Emre Enstitüsü ise, az sayıda Sahra-altı Afrika ülkesinde faaliyet gösterdiği merkezlerle Türkçe’nin öğretilmesi ve Türk kültürünün tanıtılması adına saygın faaliyetler yürütmektedir. Bölgedeki birçok ülkede faaliyet gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı da bölgede dini diplomasi faaliyetleri yürütmektedir. TİKA aracılığıyla inşa edilen camiler; din adamları arasında kurulan platformlar ile bölgedeki din ve mezhep pratiklerinin araştırılması için gönderilen araştırmacılar Türkiye’nin yumuşak gücüne dini perspektiften katkı sağlamaktadır.

ARABULUCUK FAALİYETLERİ

Dışişleri Bakanlığı son dönemde bölgedeki çatışmaların çözümünde aktif olarak yer almaya başlamıştır. Bakanlık örneğin Somali’de merkezi hükümet ile çatışan taraflar arasında 2010 yılında arabuluculuk faaliyetleri yürütmüştür. Bu arabuluculuk faaliyetlerinden sonra Somali devletinin yeniden yapılandırma sürecinde de Türkiye önemli rol oynamıştır. Bunun yanı sıra, Milli Eğitim Bakanlığı bölgedeki ülkelerde okullar açarak Türkiye’nin eğitim diplomasisine; Sağlık Bakanlığı sağlık yardımlarını arttırarak Türkiye’nin sağlık diplomasisine katkı verebilir. Anadolu Ajansı ve TRT, siyasi ve ekonomik açıdan ön plana çıkan ülkelerde ofisler açarak birincil elden basın-yayın faaliyetleri yürütebilir. Türk medyasının bu bölgede yaşanan gelişmeleri eski sömürgeci ülkelere ait medya organlarından takip etmesi,Türkiye’nin bu ikinci hususta ne kadar geç kaldığını göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de Sahra-altı Afrika bölgesine yönelik akademik literatür oldukça zayıftır. Türkiye’nin bölgedeki politikasının sürdürülebilir olması için akademik camiadaki bu boşluğun da doldurulması gerekmektedir. Uzun vadeli bir projeksiyon çizildiğinde bu açığın kapatılması için devlet desteğiyle bölgeye yükseköğrenim görebilecek öğrencilerin gönderilmesi ve karşılıklı öğrenci değişim programlarının başlatılması gerekmektedir.

Özetle  Türkiye Sahra-altı Afrika bölgesinde yumuşak gücünü artırmayı başaran ülkeler arasında şüphesiz ön sıralarda yer almaktadır. İnsani yardımlardan kalkınma yardımlarına, Türkçe dil eğitiminden arabuluculuk girişimlerine kadar her alanda faaliyet gösteren Türkiye’nin yukarıdaki politika önerilerini de hayata geçirmesiyle Sahra-altı Afrika politikası daha istikrarlı hâle gelecektir

[Star Açık Görüş, 13 Kasım 2016]

Etiketler: