Türkiye’nin Gücü ve Fırsatlar III: Cari Açıkta İrtifa Kaybı

Türkiye'nin cari açığı 2014'te, yüzde 29,3 oranında gerileyerek, son dört yılın en düşük seviyesine geldi. Açığın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı 2,2 puan düşüşle yüzde 5,7'ye geriledi.

Ödemeler dengesini, ekonominin dış dünyayla olan ilişkisinin bir portresi olarak nitelendirebilir, cari işlemler hesabındaki dengesizliklerin, sermaye ve finans hesapları, rezervler ve net hata noksan kalemleriyle nasıl giderildiğini gösteren bir bilanço olarak düşünebiliriz. Bu doğrultuda bilindiği üzere, ödemeler dengesinin Türkiye özelinde iki ana sorunu var: Cari dengenin verdiği açık ve bu açığın finansman kalitesi.

Özellikle ithalata bağlı bir yapısal sorun olarak, 2000’li yıllardaki ekonomik büyümeyle birlikte tırmanış sergileyen cari açığımız, büyük ölçüde dış ticaret dengesinden etkileniyor. Bu anlamda en basitçe ifade edecek olursak, cari dengenin makul olması için, ihracatın coşması, ithalatın ise durulması işimize geliyor.

FİNANSMAN KALİTESİ ÖNEMLİ

Tabii dengenin sürdürülebilir olmasında, cari açığın indirgenmesi önemli olduğu kadar, finansmanının da uzun soluklu ve düşük riskli kanallar tarafından sağlanması kritik. İşte bu bağlamda gönlümüz, doğrudan yatırımlar gibi daha kalıcı, kaliteli ve volatilitesi düşük sermayenin ülkeye çekilmesinden yana…

2004’ten global krize kadar uzanan dönemde, ülkemizde doğrudan yatırımların tarihi düzeylere erişmesinin bir sonucu olarak, uzun vadeli yatırımların açığın finansmanında önemli bir araç olduğunu görüyoruz. Öte yandan, son yıllarda bu eğilimin zayıfladığını ve finansman tarafında kısa vadeli sermaye girişlerinin daha etkin bir rol aldığını söyleyebiliriz. Açığı finanse ediyoruz etmesine ancak daha kaliteli bir finansman yapsak fena olmayacak.

O halde, Türkiye açısından genel çerçevesini bu şekilde çizebileceğimiz ödemeler dengesinde ve özellikle cari açıkta ne durumda olduğumuza ve nelere ihtiyacımız olduğuna yakından bakalım.

AÇIĞIN ORANI %5,7’YE GERİLEDİ

2014 yılında cari açıkta ciddi bir toparlanma var: 19 milyar dolar civarı… Nitekim açık 2013 yılındaki seviyesine göre %29,3 oranında gerileyerek, 45,9 milyar dolar olarak kaydedildi.

Bu, son 4 yılın en düşük seviyesi anlamına geliyor. Ve aynı zamanda, cari açığın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranının, 2014 yılında 2,2 puan düşüşle %5,7’ye gerilemesi demek oluyor. Önemsenmesi gereken, makro riskleri azaltan olumlu bir gelişme!

Peki, hep cari açıktan şikâyet eden Türkiye nasıl oldu da böyle ciddi bir toparlanma gerçekleştirdi derseniz; birkaç farklı faktör saymak mümkün. Bunlardan biri, 2014 yılında iktisadi aktivitenin ılımlı seyretmiş olması ve böylece ithalatı coşturmaması. Öte yandan, yılsonuna doğru dış dünyadaki kaostan etkilense de, ihracatımızın 2014 yılında açığın düşüşüne katkılar yaptığını eklemeden geçmeyelim. Bunun yanı sıra, malumunuz dünyayı çalkalayan petrol fiyatlarındaki düşüş de, enerji bağımlılığından mustarip cari açığımıza biraz nefes aldırttı.

ENERJİ HARİÇ CARİ DENGE FAZLA VERDİ

Şu enerji konusuna vurgu yapmadan geçemem. Zira Türkiye’de cari açığın en belirleyici unsuru enerji kalemidir. Bakın; enerjiyi hariç tuttuğumuzda, cari işlemler dengemizin 2014 yılını pozitif seviyede bitirdiğini tespit ediyoruz. Bir diğer deyişle, enerji hariç cari dengemiz fazla vermiş!

Bu, şu anlama geliyor: Mütevazı ekonomik büyümemizle cari açığı kontrol altında tutmuşuz ancak enerji bağımlılığımızı çözmezsek açığı kalıcı anlamda düşük seviyelerde tutmamız zor olacak. Bağımlılık durumu, belli başlı hammaddeler ve teknolojik ürünler için de geçerli. Bu durumda, ca

Etiketler: