Türkiye-Sırbistan İlişkilerinde Yeni Yüzyılda Yeni Bir Adım

Türk-Sırp ikili ilişkilerinin geleceği Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenen “21. Yüzyılda Türkiye ve Sırbistan” başlıklı konferansta ele alındı.

Üç ayda bir SETA Vakfı tarafından İngilizce yayımlanan akademik dergi Insight Turkey’nin düzenlediği ve üç oturumdan oluşan konferans Belgrad Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin işbirliğiyle gerçekleştirildi.

16 Nisan’da düzenlenen konferansın açılış konuşmasını yapan Başbakanlık Başdanışmanı Gökhan Çetinsaya son iki asırda Türkiye’nin üç önemli zorlukla karşı karşıya kaldığını söyledi. Çetinsaya, Rus İmparatorluğu ile yaşanan bölgesel sıkıntılar, milliyetçiliğin ortaya çıkışı ve mali yönden Batı’ya bağımlılık, şeklinde sıraladığı sözkonusu zorlukları Türkiye’nin zamanla daha aktif bir dış politika ve değişen güvenlik ortamında gerçekleştirdiği reformlarla alt ettiğini kaydetti. Türk-Sırp ikili ilişkilerine odaklandığı konuşmasında Çetinsaya bölgesel istikrar bağlamında Balkanlar’daki ilişkilere ışık tutarken “Türk-Sırp ikili ilişkileri, bölgesel ve uluslararası girişimler geleceğimizde kritik rol oynayacak” öngörüsünde bulundu.

Konferansın “Parti Politikaları, Türkiye ve Sırbistan’da Siyasi Dönüşüm” konulu ilk oturumunda El Şark Forumu Araştırma Direktörü Galip Dalay Türkiye’nin 2002 yılında başlattığı yeni bir siyasi model bulunduğunu ve “Yeni Türkiye” kavramının bu yeni siyasi modelin bir sonucu olduğunu söyledi. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde herhangi bir sıkıntı bulunmadığını ileri süren Dalay bütün siyasi partilerin 7 Haziran, 2015’te yapılacak genel seçim için hazırladıkları aday adayı listelerinin demokratikleşme sürecinin devam ettiğine dair bir delil olabileceğini sözlerine ekledi. Dalay, “Siyasi partiler Türkiye tarihinde ilk kez partilerde çoğulculuğun göstergesi olarak Kürt, Alevi, Roman asıllı aday adayları ve keza azınlıklardan adaylar belirlemiştir. Eleştirilere rağmen bu örnek bile tek başına Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin gelişmeye devam ettiğini göstermektedir,” şeklinde konuştu.

SETA Genel Koordinatörü ve İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Burhan Duran ise yapılan açıklamalarla ilgili yorumunda, Türkiye’nin yeni bir sesle demokrasisini sağlamlaştırırken aynı zamanda bölgesel bir güç olmaya devam ettiğini kaydetti. 

Öte yandan, Sırbistan’ın siyasal dönüşümü konusunda Active Serbia (Aktif Sırbistan) Başkanı ve Siyasi Analist Dusan Janjiç siyasi dönüşümün başrol oyuncularının siyasi partiler olmadığını söyledi. Kosova konusuna değinen Janjiç, Sırbistan’ın bu meseleyle yüzleşmesi gerektiğini sözlerine ekledi: “Kosova, Sırbistan için ciddi ve zorlu bir görev. Sırbistan’ın Kosova sorunuyla yüzleşmesi gerekir. Sırbistan’ın hayatta kalabilmesi için tek yol budur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Hizmetleri Başkanı Ahmet Yıldız ise aynı konferansta Türkiye’de Kürt sorunu ve bu sorunla bağlantılı uzlaşma süreci üzerine konuştu. Yıldız uzlaşma sürecini “Türk demokrasinin en köklü adımı” olarak tanımlarken toplu hakların düşünülmesi gerektiğine dikkat çekti.

Konferansın “Türkiye ve Sırbistan Dış Politikaları: Benzerlikler, Farklılıklar ve Muhtemel İşbirliği” başlıklı ikinci oturumu SETA Araştırmacısı Dr. Mehmet Uğur Ekinci’nin sunumuyla başladı. Türkiye’nin Batı Balkanlar ve Sırbistan’a yaklaşımına değinen Ekinci, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin iç krizler nedeniyle Balkanlar’a ilişkin vizyonunu yerine getiremediğini ancak bölgedeki etkinliğinin Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) döneminde arttığını kaydetti. Ekinci Türkiye-Sırbistan-Bosna Üçlü Mekanizması’nın sağlam bir temele oturduğunu fakat mekanizmanın bazı ilgisiz ve zaman zaman siyaset dışı olaylardan olumsuz etkilendiğini söyledi. Ekinci yakın gelecekte siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda ikili ilişkilerde dikkate değer gelişme kaydedileceği bilgisini verdi.

Belgrad Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Profesörü Dragan Simiç konuşmasında Sırbistan’ın çağdaş dış politika vizyonu ve önceliklerine odaklandı. Sırp dış politikasının ekonominin hizmetinde olduğunu belirten Profesör Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin ülkenin dış politikadaki en önemli hedeflerinden biri olduğunu kaydetti.

Ayrıca, Türk Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Profesör Mesut Özcan Türkiye’nin çağdaş dış politika vizyonu konulu konuşmasında Türkiye’nin Balkanlar dış politikasının genel dış politikasının bir yansıması olduğunu, Balkanlar’da ekonomik ve kültürel köprüler kurmak için ilişkilerini çeşitlendirdiğini ve vizelerin kaldırılmasının “önemli bir adım” olduğunu söyledi.

Öte yandan, Türkiye’nin Sırbistan’daki imajı ve Sırbistan’ın Türkiye’ye yaklaşımı hakkında bilgi veren Sırbistan’ın Politika gazetesi köşe yazarı Bosko Jaksiç, Sırplar arasında Türkiye’nin siyasi imajının Yugoslavya’daki savaş ve Kosova çatışması sonrasında şekillendiğini söyledi. Jaksiç değişim unsurlarına dikkat çekerek Türkiye ile ilişkilerin gelişimine Belgrad ve Priştina arasında devam eden müzakerelerin de katkıda bulunacağını kaydetti.

“21. Yüzyılda Türkiye ve Sırbistan” konulu konferansın “Türkiye ve Sırbistan’ın AB Katılım Süreçleri” başlıklı üçüncü oturumun ilk konuşmacısı Londra Ekonomi Okulu’ndan Dimitar Beçev, Batı Balkanlar ve Türkiye’nin de katılımıyla AB genişlemesinin geleceğine dair görüşlerini dile getirdi. AB’nin Euro krizi ve Ukrayna’daki büyük jeopolitik krizle mücadele etmeye çalıştığını söyleyen Beçev, Türk ve Sırp dış politikaları arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları karşılaştırdığı konuşmasında, Türkiye’nin kendini bağımsız bir dış politika aktörü olarak ortaya koyduğunu Sırbistan’ın ise dış politika seçeneklerini dengelemeye çalıştığını sözlerine ekledi.

Konferansın bir diğer konuşmacısı Stratejik Araştırma Merkezi (SAM) Başkanı Profesör Ali Resul Usul Türkiye’nin AB katılım süreci ve bu sürecin geleceği hakkında bilgi verdi. Profesör Usul AB’nin farklı şartlar ortaya getirdiğini ve “kuralları değiştirdiğini” iddia etti. AB sürecinin meritokratik (liyakate dayalı) bir süreç olması gerektiğine dikkat çekerek Kıbrıs sorununun Türkiye’ye AB yolunda büyük bir engel teşkil ettiğini kaydettiği konuşmasında SAM Başkanı, AB yetkililerinin Kıbrıs konusunda bazı ciddi hatalar yaptıklarını ortaya attı.

Usul, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Türkiye’nin üzerinde Kıbrıs sorununu çözmesi için büyük bir baskı mevcut; fakat Türkiye bunu tek başına yapamaz. Müzakerelerin iki tarafı var. Kıbrıslı Türkler 2004’te Annan Planı’nı kabul ettiler ama Kıbrıslı Rumlar planı reddetti. Buna rağmen, AB bütün adanın temsilcisi olarak tek bir tarafı kabul etti. Rum tarafının barış görüşmelerinde kayıtsız davranmasının en önemli sebeplerinden biri budur.”

Bir diğer konuşmacı, merkezi Belgrad’da bulunan Uluslararası İlişkiler ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Program Direktörü Nikola Jovanoviç serbest ticaret anlaşmaları ve vizelerin kaldırılmasıyla birlikte Türkiye ile jeo-ekonomik bir güç zemini oluştuğunu kaydetti. Jovanoviç, “Türkiye Balkanlar’da büyük bir memnunlukla karşılanıyor ve Ortadoğu’da önemli bir oyuncu olacak; dolayısıyla farklı sonuçlar beklenebilir. Türkiye son dönemlerde Azerbaycan ve Rusya’dan AB’ye uzanan ana gaz koridoru hâline geldi; keza Balkanlar da önemli bir köprü olarak görülebilir” dedi.

1999’den beri yayın hayatında bulunan üç aylık dergi “Insight Turkey” SETA Vakfı tarafından yayınlanmaktadır. Şu anda 16. sayısıyla okurlarıyla buluşan dergide Türk iç ve dış politikası yanı sıra Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Avrupa gibi komşu bölgelerdeki gelişmelerle ilgili konular ele alınmaktadır. Birçok önemli veri tabanı ve dizinlemede yer verilen Insight Turkey politika-merkezli perspektifiyle hakemli ve akademik bir dergidir. Insight Turkey daha önce iki kez Washington D.C. olmak üzere Kahire ve Brüksel’de yıllık konferanslar düzenlemiştir.

[Daily Sabah, 17 Nisan, 2015]
Çeviri: Handan Öz

Etiketler: