Türkiye Hedeflerinden Şaşmıyor

Türkiye'nin yakın zamanda Karadeniz'den yeni müjdeli haberler alabileceği son zamanlarda daha fazla dillendirilir oldu. Hem son keşfedilen rezervin yeni katmanlarının olabileceği hem de başka sahalarda yeni keşifler yapılabileceği söyleniyor. Şüphesiz bu müjde topluma aktarılmadan önce uzmanlar ve siyasetçiler kılı kırk yarıyorlar. Hayal kırıklığı yaşanmaması için temkinli ve gerçekçi olmak zorundalar. Öte taraftan da bazı haber sızıntıları oluyor. En iyisi bekleyip görmek.

Türkiye’nin yakın zamanda Karadeniz’den yeni müjdeli haberler alabileceği son zamanlarda daha fazla dillendirilir oldu. Hem son keşfedilen rezervin yeni katmanlarının olabileceği hem de başka sahalarda yeni keşifler yapılabileceği söyleniyor. Şüphesiz bu müjde topluma aktarılmadan önce uzmanlar ve siyasetçiler kılı kırk yarıyorlar. Hayal kırıklığı yaşanmaması için temkinli ve gerçekçi olmak zorundalar. Öte taraftan da bazı haber sızıntıları oluyor. En iyisi bekleyip görmek.

Yeni bir müjde gelmese bile Türkiye’nin mevcut keşfi elini rahatlatacak cinsten. Türkiye’nin son yıllardaki konumu düşünülünce keşfin önemi daha fazla artıyor. Türkiye son yıllarda talepleri ve kapasitesi artan bir ülke. Coğrafyasında daha etkili olmak ve artan etkinliğini küresel düzleme taşımak istiyor. Suriye’de Rusya, ABD, İran, Fransa gibi farklı sıkletteki ülkeler planlar yaparken kenardan bir yerden izlemek istemiyor. Masadan dışlanmak şöyle dursun kendi masasını kurmak istiyor. Bu isteği hayata geçirecek kapasiteye de sahip. Askeri harekatlar yapıyor, Rusya ve ABD gibi Suriye meselesinin güçlü tarafları ile diplomatik süreçleri yürütebiliyor. Sonuçta kendi güvenliği ve çıkarı için hayati gördüğü konularda hedeflerine ulaşıyor.

Benzer bir süreç Libya’da yaşandı. Ülkemiz Akdeniz’deki çıkarları için Libya’da istikrarın bir an önce sağlanmasını hayati olarak değerlendirdi. Tam da bu nedenle Libya’daki meşru güçleri hem diplomatik hem de askeri olarak destekledi. Oyuna ağırlığına koyarak kendi çıkarlarına uygun bir netice elde edilmesi için çabalıyor. Henüz hiçbir şey bitmiş değil ama önemli kazanımlar elde edildi. Doğu Akdeniz’de yaşadığımız da bundan farklı bir süreç değil. Türkiye’nin çıkarları var, çıkarların korunması için atılması gereken adımlar var ve Türkiye’nin bu adımları atacak kapasitesi var.

Tüm bunlar beraberinde bir maliyet getiriyor. Evet Türkiye’nin kapasitesi var ama hiçbir kapasite sınırsız değildir. İlginizin, ekonomik imkanlarınızın, dikkatinizin bir tarafa yoğunlaşması ister istemez diğer tarafta azalması anlamına gelir. Taki ilginiz, çabanız, dikkatiniz sonuç verip kapasiteniz artana kadar. Türkiye’nin yürüttüğü doğalgaz arama faaliyetleri de, askeri harekatlar da hepsi maddi ve manevi kaynakla oluyor. Karar vericinin dikkati bu meselelere yoğunlaşıyor. İnsan kaynağının ciddi bir kısmı bu işe ayrılıyor. Ve tabii ekonomik olarak karşılanması gereken ciddi bir maliyet ortaya çıkıyor.

Ancak orta ve uzun vadede bu maliyet bir külfet olmaktan çıkıp bir rahmete dönüşüyor. Gaz aramak için milyonlarca dolar yatırım yapıyorsunuz ama keşfedilen bir gaz kaynağı yatırdığınızı misliyle kazanma imkanı veriyor. Askeri harekatların siyasi ve ekonomik maliyeti var ama sonucunda ülkeye kazandırdıkları kat kat fazlası oluyor. Yatırım ile sonuç arasında geçen süreçte zaman zaman sıkıntılar yaşanabiliyor. Tam da onun için büyüme süreçleri uzun ince ve maalesef bir miktar da külfetli oluyor. Yolun sonunda selamete ulaşana kadar biraz yorulmak hatta bazı durumlarda düşüp kalkmak da var. Türkiye şua bu uzun ince yolun yolcusu. Yolda olmaktan, kapasite arttırma çabasından kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşayabilir. Ama önemli olan yolun sonunda kazanacakları. Toplum da bu gerçeğin farkında. Onun için ülkenin geleceğinden oldukça umutlu. Tezviratlara kulak asmıyor. Sabırla kendi payına düşen yükü omuzluyor ve yolun sonunda ulaşacağı rahatlığı bekliyor.

[Takvim, 11 Eylül 2020]

Etiketler: