Türkiye Enerji Üssü Olabilecek mi?

Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri olan enerji ihtiyacının son 10 yılda gerçekleşen büyüme oranlarının sonucu olarak artması, Türkiye'nin enerji faturasını da artırdı.

Enerji tüketiminin yüzde 71’ini ithal eden Türkiye, enerji ürünleri için yıllık yaklaşık 60 milyar dolar ödemektedir. Bu maliyet dikkate alındığında enerji faturasının daha da kabarık hale gelmesi kaçınılmazdır.

Enerji ihtiyacında doğal kaynaklardan yoksun olunması hem enerji tüketiminde dışa bağımlılığı artırmakta hem de dış piyasalardaki fiyatların yükselme olasılığı ülkedeki ekonomik göstergeleri etkilemektedir. 2002 yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde, 2009 yılı hariç, pozitif yönde büyüyen Türkiye, enerji konusundaki bu açmazlarından dolayı büyüme potansiyelinde fren yapmak zorunda kalmıştır. 2012 yılında, cari açığın sürdürülebilmesi için büyüme aşağı yönlü revize edilmiştir. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisine girmeyi hedefleyen Türkiye, bu hedef önündeki en büyük engel olan enerji sorununa çözüm bulmak zorundadır.

Dünya’nın kanıtlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçünün Türkiye’ye komşu ülkelerde yer alması, Türkiye’nin tüketici olarak enerji ihtiyacını karşılaması açısından fırsat oluştururken, bölge kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınmasında doğal bir köprü olacak şekilde Türkiye’yi kilit ülke konumuna getirmektedir. Bu kapsamda, Hazar Bölgesi zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarıyla Türkiye’nin artan enerji ihtiyacını karşılaması ve AB’ye taşınabilecek doğalgaz bakımından önem arz etmektedir.

Azerbaycan’ın Şahdeniz sahasından çıkartılacak yaklaşık 1,2 trilyon m3 doğalgaz rezervinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasını öngören  “Güney Gaz Koridoru” (GGK) Avrupa’nın enerjide Rusya’ya olan bağımlılığını azaltacak en önemli projelerden biri olarak görülmektedir. Ayrıca, Hazar’dan Avrupa’ya doğrudan ilk enerji hattını oluşturacak GGK’nin en önemli halkası olan ve 2012 yılında atılan imzayla çalışmaları başlatılan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve Şah Deniz doğalgazını Türkiye sınırından alarak Avrupa’ya taşıyacak Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP), AB ülkeleri için yeni kaynak arayışları açısından alternatif güzergah oluştururken, Türkiye’ye ise enerji merkezi olma yolunu açacaktır. Ayrıca,  30 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Şah Deniz Projesi’ndeki hissesini yüzde 19’a ve BOTAŞ ise TANAP Projesi’ndeki hissesini yüzde 20’den yüzde 30’a çıkararak küresel enerji politikalarında etkin rol oynamaya devam etmektedir.

Enerji kaynakları çeşitliliğine sahip Hazar Bölgesi’nde, Azerbaycan’ın yanı sıra Türkmenistan da enerji kaynaklarıyla dikkat çeken diğer bir ülkedir.

Hazar Bölgesi doğalgaz rezervlerinin Avrupa’ya taşınmasını amaçlayan GGK çerçevesinde, bölgede bulunan diğer rezervlerin de bu proje kapsamına dahil edilmesiyle önemi artan Türkmenistan, bu proje sayesinde açık ekonomi prensibiyle dış pazarlarla iletişimini artırmayı hedeflemektedir. Enerji talep ve arz eden ve doğalgaz geçişini sağlayan ülkelere kazandırdıklarının yanı sıra, enerji arz güvenliği için Güney Gaz Koridoru (GGK), AB’nin Rusya karşısında hareket alanını genişletecek ve Rusya’nın enerji tehdidini engelleyecek bir proje olarak öne çıkmaktadır.

IKBY’NİN ÖNEMİ 

Diğer taraftan, göz ardı edilemeyecek enerji rezervini barındıran Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve Doğu Akdeniz bağlantılı olarak İsrail enerji kaynakları GGK’yi güçlendirecek diğer alternatifler olarak gündeme gelmektedir. Türkiye’nin petrol ve doğalgazı, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Bölgesi’nden tedarik etmesi hayati derecede önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalara göre, Irak’ın petrol rezervinin 143 milyar varil olduğu, Kuzey Irak’ta yer alan tahmini petrol rezervinin ise 45 milyar varil ve doğalgaz rezervinin de yaklaşık 3-6 trilyon metreküp arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu amaçla, son dönemde Irak merkezi yönetimi ile başlatılan ve uzun dönem çatışma içerisinde olan iki bölgenin soğukkanlı bir şekilde çıkarlarına yönelik olarak kurdukları diplomatik ilişkiler, hem Türkiye hem de Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve Irak Merkezi Yönetimi için çok önemlidir. Bu arada, Ceyhan’da depolanan ve bir türlü satılamayan Kuzey Irak petrolü, Merkezi Irak Yönetimi’nin itirazlarına rağmen ilk kez Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ihraç edildi. Böylelikle, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, günlük 2 milyon varil petrolü dünya piyasalarına sunacak ve en az 10 milyar metreküp doğal gazı da Türkiye’ye ihraç edecektir.

Ayrıca, 2012 yılında 45.2 milyar metreküp doğalgaz tüketen Türkiye, bunun yüzde 98’ini ithal etmektedir. Kuzey Irak’tan sağlanacak doğalgaz, başta Rusya olmak üzere Türkiye’nin diğer ülkelere olan doğalgaz bağımlılığını azaltacaktır. Bu ülkelere doğalgaz ve petrolden dolayı bağımlılığın arttığı ve elektriğin yüzde 44’ünün doğal gazdan üretildiği düşünüldüğünde, alternatif tedarikçilerin olması uluslararası arenada Türkiye’nin geniş manevra alanı bulmasına da katkı sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne doğal gaz karşılığında ödenecek tutarın Azerbaycan, Rusya ve İran’a ödenen tutardan daha az olacağı beklentisi, Türkiye’nin enerji faturasını da düşürecektir.

Türkiye’nin sahip olduğu jeostratejik potansiyel düşünüldüğünde, Orta Doğu ve Hazar Havzası enerji kaynaklarına ulaşım bakımından bir köprü konumunda olduğu açıktır. Türkiye’nin enerji kaynaklarına yakınlığı ve Avrupa ile enerji kaynakları arasında bir bağlantı kurması, doğalgaz konusunda Azerbaycan ile TANAP’da enerji konusunda üstleneceği rol Türkiye’yi önemli bir aktör konumuna taşımaktadır.  Ayrıca, Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nde izlenecek politika Türkiye’nin enerji üssü ve merkezi olmasında atılacak en önemli adım olacaktır. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı Projesi’nin bölgede doğu-batı güvenlik koridoru oluşturarak, kesintisiz ve güvenli bir enerji akışına imkan tanımasının yanı sıra, Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına yönelik olarak hazırlanan TANAP ve TAP faaliyete geçmesi hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın enerji arz güvenliği için önem arz etmektedir. Bu süreçte kilit ülke olarak Türkiye’nin öne çıkması, bazı çevreleri rahatsız ettiği görülmektedir. Türkiye’nin artan enerji ihtiyacı, jeostratejik konumu, enerji kaynaklarına yakınlığı ve üstlendiği rol,  son günlerde dünya siyasetinin birinci gündemine taşınan enerji konusunda Türkiye’yi enerji üssü yapabilecek midir? Açıkçası, Türkiye, gerek coğrafyasından kaynaklanan avantajları, gerekse sürdürülebilir siyasi istikrarıyla beraber bir cazibe merkezi olmuştur. Kürt meselesinin çözümü için başlatılan çözüm süreci ve Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesi’nde izleyeceği politika Türkiye’nin enerji üssü ve merkezi olmasını belirleyecektir. 17 Aralık siyaset mühendisliğinin başlıca sebeplerinden biri, Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesi’nde inisiyatif alarak bu bölgede önemli bir aktör olarak masada yer almasıdır. Aynı şekilde, İran’dan petrol ve doğal gazın ithal edilmesi nedeniyle BM yaptırımları sonucunda İran petrol gelirlerinin Türkiye’de toplanması ve akabinde gerçekleşen Halk Bank operasyonu bu anlamda manidardır.

TÜRKİYE ENERJİ ÜSSÜ

Coğrafi konumunun enerji üssü olma avantajını yıllarca değerlendiremeyen Türkiye, 2002 yılından sonra yakaladığı dinamizmi enerji alanında da gerçekleştirmek istemektedir. Dolayısıyla enerji sek¬töründe hem arz güvenliğini sağlamak hem de yatırımcı çekmek, Türkiye’nin öncelikli hedeflerinden olmuş, ekonomik hedefler bunlardan bağımsız düşü-nülemez hale gelmiştir. Bu kapsamda, Türkiye’nin enerjide transit ülke olması, doğu ile batıyı birleştirmesi, enerji ticaret üssü olması ve Türkiye’nin enerjide bölgesel bir aktör haline gelmesi için Enerji Borsası’nın ku¬rulması yapılacak diğer bir enerji hamlesi olacaktır. Enerji Borsası’nda önce elektrik sonrasında da doğalgaz ve petrolün yer alması, Türkiye’yi 2023 vizyonuna taşıyacak enerji üssü ve enerji ihtiyacının karşılanması hedefleri açısından kritik önem taşımaktadır. Kurulacak Enerji Borsası’nın Almanya ve Fransa’dan sonra dünyanın üçüncü büyük Enerji Borsası olaca¬ğı öngörülmektedir.

Bilindiği üzere, Avrupa ülkelerinin enerji piyasalarında şeffaflığı sağlamak ve piyasa liberalizasyonunu gerçekleştirmek amacıyla 1996 yılından bu yana finans piyasalarında enerji ürünlerine yer vermektedirler. Avrupa ülkelerindeki enerji borsalarının süreçleri tek bir ürünle başlayıp daha sonra diğer ürünleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu genişleme bazen de piyasalar arası işbirlikleri şeklinde gerçekleşmiştir. Bu aşamaların Türkiye için de gerçekleştiği durumda Türkiye’nin ekonomik kazanımları artacağı ve çeşitlilik göstereceği dikkate alınırsa, Enerji Borsası’nın Avrupa ve dünyanın sayılı enerji borsası olması için kuruluş sürecinin hızlandırılması ve çalışmaların bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Türkiye, dengelerin değiştiği küresel enerji siyasetinde, bulunduğu konum, yer aldığı projeler ve üstlendiği sorumluluğun yanı sıra ekonomik ve siyasal istikrarını sağlayan bir ülke olarak da enerji üssü olma potansiyelini taşımaktadır. Bugün atılacak adımların, uygulanacak projelerin ve kurulacak ilişkilerin uzun dönemde Türkiye’nin enerji sorununa çözüm getireceği düşünülerek hareket edilmeli, karşılaşılacak engellemelere karşı direnç gösterilmelidir.

[Star Açık Görüş, 23 Haziran 2014]

Etiketler: