Trump’lı Yeni Dünya – II

Trump Kanada'ya bir Meksika gibi saldırmasa da, yeni dönemin bu komşu ekonomi için de çeşitli açılardan iz bırakması muhtemel…

“Trump’lı Yeni Dünya” serisinin 2. yazısına, bugün kaldığım yerden devam ediyorum. Odağımız, yine ekonomi… Çıkış noktamız ise, Trump’ın kampanyası boyunca sarf ettiği ve verdiği, globalizm karşıtı sözler…

Bir önceki yazımda, serbest ticaret anlaşmaları (STA) bünyesindeki ticaretin, ABD için öneminden bahsetmiş ve bu kapsamda NAFTA’nın ağırlığına dikkat çekmiştim. Meksika-ABD ticari ilişkilerini masaya yatırdıktan sonra, şimdi ise sıra kuzeydeki komşuya geldi. O halde, bugün Kanada tarafına geçip bir göz atalım. Nitekim Trump Kanada’ya bir Meksika gibi saldırmasa da, yeni dönemin bu komşu ekonomi için de çeşitli açılardan iz bırakması muhtemel…

NAFTA’NIN KANADASI

Meseleye NAFTA ile başlayalım. Ne demişti Trump?

“Berbat ticaret anlaşmalarını ya elden geçiririm ya da yırtıp atarım”.

Trump galibiyetinin hemen ardından ise Meksika’nın, görüşmeye açık olduğunu ima eden beyanatlar verdiğine şahit olduk. Gerçi verdi vermesine de, Meksika bana şimdilik öyle çok da değişiklik yanlısı gibi gelmedi. Latin ekonominin eli bu oyunda zayıf ancak yine de bir müddet dik durmaya çalışabilir.

Trump ise, baktı gördü iş istediği yöne evirilmiyor, NAFTA’yı tarihe gömmeyi deneyebilir. Tabii buradaki farzımız, geçen yazıda detaylarıyla altını çizdiğim “NAFTA’nın ABD için önemi meselesini” yok sayması durumunun gerçekleşmesi…

Zira sadece Meksika değil, Kanada da ABD’nin kallavi bir ortağı. Şöyle ki; 2015 verilerine göre Kanada, mal ticaretinde ABD için 1 numaralı ihracat ve 2 numaralı ithalat pazarı… Ayrıca hizmet ticaretinde de, ABD’nin yine en büyük 2. ortağı. Üstelik ABD’nin, mal ticaretinde komşuya verdiği açığı, söz konusu bu hizmetten gelen fazlayla kapattığını da ekleyeyim.

Bu doğrultuda veriler, asıl bir de Kanada’nın ABD’ye epeyce bağlı olduğunu gösteriyor. 2015’te ülkenin gerçekleştirdiği mal ihracatının %76’sının ABD’ye yapıldığını söylesem ne dersiniz?

O BAŞKA, O BAŞKA

Şimdi yeniden NAFTA cephesinden konuya dönersek, anlaşmanın istikbali elbette Kanada’nın da tutumuna bakacak. Ve açıkçası, Meksika kadar olmasa da ve “hay hay konuşalım” dese de, Kanada’nın da kaygıları var. Evet, ABD Kanada’ya ve Kanada da ABD’ye önemli ölçüde bağlı ancak Trump’ın sözünü tutmak üzere “bana ne bunlardan” deyip NAFTA’yı masaya getirmesi ihtimali, soru işaretleri yaratıyor.

Lakin şöyle de bir şey var: Yukarıda belirttiğim gibi, Trump NAFTA’ya saydırırken, iki ortağına asla eşit sertlikte yaklaşmamıştı. Dolayısıyla, gerek NAFTA’nın “Trump ve yeni yönetim” tarafından ne sertlikte ele alınacağı, ne de bu sertliğin farklı ortaklara nasıl yansıyacağı hiç net değilken, anlaşma olur da yırtılırsa, ABD’nin Meksika’ya acı çektirip Kanada ile bağlarını yeniden tazelemesi de pek mümkün. İki ülkenin, NAFTA’dan daha önce 1989’da imzaladıkları STA ile baş başa takıldıkları dönemler de olmuştu. Üretim değer zincirlerinin birbirine geçtiği şu entegrasyon noktasında ve yukarıdaki saikler çerçevesinde, ABD’nin Kanada ile agresif bir ayrılık yaşamak isteyeceğini düşünmüyorum.

ABD’NİN EKONOMİSİNE BAKAR

NAFTA’yı sabit bir faktör olarak ele alıp, şimdi bir diğer potansiyel etki kanalına bakalım. Trump sonrası Kanada ekonomisini etkileyecek bir diğer mevzu da, ABD ekonomisinin durumu olacaktır. Altyapı harcamaları ve vergi kesintileriyle ekonomisini güçlendirmeyi amaçlayan yeni Başkan, (bütçe ve ticaret gibi alanlardaki riskleri vs. bir yana koyduğumuzda!) bu konuda ilerleme gösterirse, bunun Kanada ekonomisine olumlu yansımaları görülebilir. Yok gösteremezse, o pek de iyi olmaz. Öte taraftan, NAFTA’yı sabit tutmayıp değişimlere gebe konumlandırdığımızda, Kanada’ya ABD ekonomisinin gelişiminden esecek etkiler, bu rüzgârın yönüne göre de şekillenecektir.

Şimdi şöyle etkiler de mümkün tabii: ABD’nin korumacı ve milliyetçi bir dalgaya kapılması, ekonomisine olan ilgiyi azaltır mı? Eğer azaltırsa, bu ilgi hemen üst taraftaki Kanada’ya kayar mı? Başka bir fikir: ABD’de vergilerin kırpılması, Kanada’nın vergideki rekabetçiliğini azaltır mı?

Tüm bunlar, Trump sonrası etkileşimde iyi kötü rolü olabilecek unsurlar…

TPP NE OLACAK?

Trump Başkanlığı’ndan Kanada’ya düşecek bir diğer yansıma ise, Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) olacak. Nitekim Cumhuriyetçi Başkan’ın, Asya-Pasifik’teki 12 ekonomiyi bir araya getirmesi planlanan TPP’ye başından beri ne zıt olduğunu biliyoruz. Ve Trump’ın bu söylemi bu saatten sonra terk etmesi de zor. Dolayısıyla, TPP sanki şu sıralar, sahibi Obama gibi son günlerini yaşıyor.

İşte bu beklentiden yola çıkıp TPP’nin ABD’siz kalacağını varsayarsak, işte o zaman Kanada’nın da, büyük bir bölgesel ticaret anlaşmasından mahrum kalma durumu doğar. Peki, Kanada’nın TPP’den mahrum kalması ne demek? Burada özellikle bir fırsat maliyetinden bahsetmek mümkün… Bir diğer ifadeyle, Kanada’nın TPP aracılığıyla serbest ticarete entegre olacağı 7 ek pazarın getireceği potansiyelden…

Öte yandan, ABD’nin yeni dönemde set çekebileceği bazı ticari ilişkilerin Kanada’ya yaraması da bir diğer ihtimal olabilecekken, Kanada-ABD arasındaki enerji işbirliğinin canlanabileceğini ekleyeyim. Nitekim Obama’nın elinin tersiyle ittiği Keystone XL boru hattı projesini, Trump’ın tasdiklediğini biliyoruz. Hatta bu noktada, Trump’ın OPEC kartelinden de kurtulma söylemi olduğunu hatırlayacağız.

Bu arada, TPP’nin akıbeti Çin’i de yakından ilgilendiriyor.

Ve aslında yazıya başlarken, Çin’i de kapsama almayı düşünüyordum ancak burada durmam gerekiyor. Serinin 3. sayısına bıraktığım meselelerin ciddiyetini ise, Trump’ın sözleriyle hatırlatayım:

“Büyük odağım Çin ve OPEC. Bu ülkeler, ABD’yi kesinlikle mahvediyor.”

[Yeni Şafak, 15 Kasım 2016]

Etiketler: