Tillerson’ın Gelişi Türk-Amerikan İlişkilerinde Neyi Değiştirdi?

Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Türkiye ziyareti şartlı bir şekilde Türk-Amerikan ilişkilerinde değişiklik oluşturma potansiyeline sahiptir.

Dünyanın en büyük ekonomik ve askerî gücü olan Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Türkiye ziyareti şüphesiz önemli bir gelişme. Türkiye’nin de bir parçasını oluşturduğu Orta Doğu ve Avrupa’da da bu gücünü hissettirdiği ve çok etkin bir aktör olduğu düşünülürse, bu bölgelerdeki hiçbir devletin Washington’un etkisini göz ardı edebilecek durumda olmadığı görülür.

Ancak Amerikan yönetimlerinin izledikleri politikalarla zaman zaman bazı Avrupa ve Orta Doğu devletlerini rahatsız ettikleri de yadsınamaz bir gerçektir. Bu rahatsızlığın Avrupa’dan çok Orta Doğu’da yaşanması da başka bir gerçek. Son dönemlerde Türkiye bu rahatsızlığı en fazla hisseden ülkelerden birisi. 15 Temmuz darbe girişiminde ABD’nin takındığı tavır, Suriye’de PYD’nin açık bir şekilde Washington tarafından desteklenmesi Ankara’nın rahatsızlığının temel nedenini oluşturuyor.

Amerikan Dışişleri Bakanının ziyareti öncesinde Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması ve darbe girişiminin kilit isimlerinden Adil Öksüz’ün darbe sonrasında Amerikan Konsolosluğundan telefonla aranmış olduğunun ortaya çıkması bu ziyareti her iki taraf açısından olduğundan daha sıkıntılı bir hâle soktu. Yeni Amerikan hükûmetinden ilk kez bakan düzeyinde bir ziyaretçi ağırlayan Ankara, haklı olarak bu iki gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı muhatabına iletti.

Bu noktada Tillerson’ın pozisyonunun da çok zor olduğunu ifade etmek gerekir. Türkiye’de ciddi eleştirilere muhatap olacağı bu konuların yaşanmasında yeni Amerikan yönetiminin tasarrufunun ne olduğunun bilinmemesi de ayrı bir sorun. Yani Ankara ile Washington arasındaki ilişkileri gerginleştirecek şekilde Mehmet Hakan Atilla’nın Tillerson’ın ziyareti öncesinde tutuklanması Trump yönetiminin bir tasarrufu mu, yoksa Obama döneminden kalan bürokrasinin mi?

Benzer şekilde, Adil Öksüz’ün Amerikan Konsolosluğu tarafından aranması konusunda Trump yönetiminin ne düşündüğünün de sorgulanması gerekiyor. Eğer yeni Amerikan yönetimi bu konularda Obama yönetimi gibi düşünmüyorsa, yaşanan bu gelişmelerin Trump yönetiminin Ankara ile ilişkilerini baltalamaya yönelik girişimler olduğu söylenebilir. Yok eğer, Trump yönetimi de FETÖ ve Halkbank konularında Obama yönetimine benzer bir çizgideyse, bu durumda Tillerson’ın ziyaretinin Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginliği giderme konusunda bir faydası olmayacağı tespitini yapmak gerekir.

Türkiye’nin yeni Amerikan yönetiminden önemli beklentilerinden bir diğeri de Washington’un PYD/YPG’ye olan desteğini kesmesidir. Tillerson’ın ziyaretinde konuşulan konuların başında bu mesele gelmekteydi. Trump yönetiminin görevi devralması sonrasında bu konuda ABD’nin tavrında bir değişiklik olmadı. Hatta Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı Suriye’de YPG’ye olan yardımını giderek artırdı ve yaklaşan Rakka Operasyonu’nda YPG ile iş birliğini daha da artıracağı yönünde açıklamalar yapıyor.

İçeride iktidarını kurmakta zorlanan Trump yönetiminin CENTCOM’un Suriye ve Irak’taki faaliyetlerine ne kadar hâkim olduğu bilinmez, ancak eğer YPG ile ABD arasında artan bu iş birliği tereddütsüz bir şekilde yeni Amerikan yönetiminin politikasını yansıtıyorsa, bu mesele de Türk-Amerikan ilişkilerinin normalleşmesinin önündeki engellerden birisi olmaya devam edecektir.

Görüldüğü gibi, Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Türkiye ziyareti ancak şartlı bir şekilde Türk-Amerikan ilişkilerinde değişiklik oluşturma potansiyeline sahiptir. Eğer Tillerson, bakanı olduğu Trump yönetiminin Obama döneminden farklı olarak FETÖ, Halkbank ve PYD/YPG konularında Türkiye’ye yönelik düşmanca politikalardan vazgeçip Ankara ile müttefik olmanın gereklerine uygun şekilde rasyonel bir ilişki kurma teklifiyle gelmişse Türk-Amerikan ilişkileri normalleşecektir.

Yok eğer, Amerikan Dışişleri Bakanı, Obama döneminden kalan düşmanca politikaları savunan bir tutum içerisinde olduysa ve bu politikaların devam edeceği izlenimi bırakmışsa Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerdeki zor dönem sürecektir.

Türkiye’nin FETÖ ve PKK/PYD gibi temel güvenlik meselelerinde kendi çıkarlarını savunması en doğal hakkıdır. Yeni Amerikan yönetiminin bu gerçeği görüp ona göre politika geliştirmesi gerekiyor.

[Türkiye, 1 Nisan 2017]

Etiketler: