Taha Özhan: Darbe Aktörleri Krizde

SETA Başkanı Taha Özhan, Mısır'da darbenin görünen sahnesinin çöktüğünü, görünmeyen aktörlerin ise krizde olduğunu söyledi. Mısır'daki son gelişmeleri Sabah Gazetesinden Dilek Güngör için değerlerinden SETA Başkanı Taha Özhan, "Ordu darbeyi siyasal sürece dönüştüremez" yorumunda bulundu.

Mısır’da yaşanan katliamın ardından gelinen süreci ordu yönetebilecek mi?

Öncelikle Mısır ordusu bir yönetimi devirmedi. Yalnız başına bir lideri devirdi. Mursi’nin arkasında kendisine oy verenlerden başka hiç kimsesi yoktu. Belki sadece dışarıdan bölge halkları ve Türkiye desteği sayılabilir. Mursi seçildiğinde, cumhurbaşkanlığı yetkileri askerin doğrudan müdahalesi ile sınırlandırılmış, meclisi olmayan, askerin, yargının, istihbaratın, polisin doğrudan karşısında olduğu, medyanın Türkiye’de 28 Şubat medyasına rahmet okutturacak bir şekilde karalama kampanyası yaptığı, ekonomisinin fiilen çöktüğü, rezervlerin 10 milyar dolar civarına indiği bir Mısır bulunmaktaydı. Mursi’nin böylesi bir yalnızlık içerisindeki başkanlığına bile darbe yönetimi sabredemedi.

Darbe sahnesi çöktü mü?

Darbenin görünen sahnesi çöktü, görünmeyen sahnesi ise ciddi bir krizin içerisinde. Görünmeyen sahnede Körfez ve Batı’dan başkası bulunmamaktadır. Mısır darbesi, Mübarek bürokrasinin biz hazırız işaretiyle, suç örgütlerinin, laiklerin, liberallerin, Hristiyanların ve Ahmet Şefik taraftarlarının sokaklarda terör estirmesiyle başladı. Bölgesel ve uluslararası destekten emin oldukları anda ise Mısır ordusu sahneye indi.

Bundan sonraki süreçte ne olur?

Bugün gelinen noktada Mısır darbe rejimi tamamen anlamsızlaşmış durumdadır. 3 Temmuz günü Sisi’nin arkasında görünen bütün aktörler Sisi ile beraber bir çıkmazın içine girmişlerdi. Selefiler dağıldı. Ezher meşruiyetini kaybetti. Kıpti Papa kendisiyle beraber bütün Hristiyan nüfusu bir krizin içerisine attı. Darbeci laikler ve liberaller Baradey’in istifasıyla suçlarını itiraf etmiş oldu. Bunlar darbenin görünen aktörleri. Darbe fotoğrafına girmeyen ama asıl failler de krizde. Körfez’in İhvan korkusunun yerini ya darbe çökerse almış durumda. Batı ‘darbeye darbe demeyerek’ Sisi’ye verdiği yeşil ışık sonrası tam anlamıyla ahlaki ve jeopolitik bir krize gömülecek.

Ülkede Cezayirleşme tehlikesi var mı?

Mısır ordusunun darbe sürecini sürdürülebilir siyasal bir sürece dönüştürmesi imkânsızdır.

MURSİ’YE KARŞI DA DEFACTO GREV HALİ HİÇ BIRAKILMADI

Mısır’da devrimden darbeye nasıl gelindi? 1950’lerden bu yana askeri vesayetle yürütülen ülke ilk kez sivil bir cumhurbaşkanı seçti. Ardından reformlara başlandı. Bu akla darbenin küresel sistemin bir darbesi olduğunu getirmiyor mu?

Modern Mısır bir darbe ile kurulmuştu. O günden beri yani 50 yıldır Mısır askeri yöneticiler tarafından yönetiliyordu. Mısır’ın ilk sivil cumhurbaşkanı Mursi ise bir yıl dokuz gün görevini sürdürebildi. Lakin Mursi’nin seçilmesi Mısır’da askeri vesayetin bittiği anlamına gelmiyordu. Aksine Mursi seçilmeden, Mübarek gittikten hemen sonra, 2012 içinde farklı şekillerde askeri vesayetin sisteme ağır müdahaleleri oldu. Askeri Konsey ülkeyi yönetirken kurulan ilk sivil anayasa komisyonu 10 Nisan’da dağıtıldı. 14 Nisan’da İhvan’ın şu anda tutuklanan en önemli lideri Hayrat Şatır’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı yargı tarafından yasaklandı ve mecburen Mursi’yi aday göstermek zorunda kaldılar. 14 Haziran’da Mısır’ın ilk demokratik meclisi yargı darbesiyle fesh edildi. 17 Haziran’da seçilecek Cumhurbaşkanının yetkileri askerin anayasaya madde dikte etmesiyle sınırlandırıldı. Bu dönüm noktalarının dışında, Mursi’ye karşı Mısır devleti defacto grev halini hiç terk etmedi. Fiilen Mursi’nin yönetememesi için ellerinden geleni yaptılar.

KURUCU SİYASET ÜSTLENEMEZLER

Batılılar yıllardır sömürdükleri ülkeyi kaybetme endişesi mi taşıyor?

Batı, özellikle de ABD, hızla kaotik bir dış politika vizyonuna doğru gidiyor. Mübarek giderken Amerikan pozisyonu ne kadar tutarsız idiyse bugün de o kadar tutarsız. Dün Mübarek’e git diyemeyen ABD, bugün de yaşanan darbeye darbe diyemiyor. Yeni bir bölgesel vizyon yerine, İsrail’i merkeze alan ve İslamofobi’den kurtulamayan Camp David Düzeni’nde yaşamayı tercih ettikleri sürece kurucu siyaset üretemezler. Bu da siyasal vizyonlarını Sisi düzeyine indirmeleri anlamına gelir. Sisi vizyonunun geleceği ne kadarsa eski düzenin de o kadar olacak.

SİSİ’YE YATIRIM YAPAN KAZANMAZ

Bölgesel şartlar nasıl rol oynar?

Mısır ve Suriye’de yaşananlardan sonra Ortadoğu’da güvenlik riskleri her aktör için bir arttıysa İsrail için 10 arttı. Ortadoğu’nun kaosta olmasının herkesin çıkarlarına zarar vereceğini anlamaları gerekiyor. Dün Esed’e yatırım yapanlar nasıl kaosun önünü açıp kendileri de onun parçası oldularsa; bugün de Sisi’nin ahlakına, Körfez’in basiretine yatırım yapanlar kısa vadede içinden çıkamayacakları bir pozisyonu kendi elleriyle inşa ediyorlar. Türkiye darbe karşıtı pozisyonuyla bu çıkmazdan uzak duruyor. Başka bir deyişle geleceğe yatırım yapıyor.

ORDUNUN TECRÜBESİ YOK

Yani ordu başarısız…

Ordu eskiden ekonomiden pay alıp, iç siyasete karışmıyordu. Darbeyle tecrübesi olmayan bir alana girdi. Muhalefetle karşılaşınca ortalığı kan gölüne çevirdi. Ülkeye en büyük kötülüğü yaptı.

BATI’YI İSLAMOFOBİ VE İSRAİL ETKİLİYOR

Yıllarca Türkiye’ye “askeri vesayetten kurtul” baskısı yapan Batı, Mısır’daki demokratik uyanıştan niye rahatsız?

Bu sorunun uzun ve farklı cevapları var. Ama ana motivasyonu iki ayak üzerine oturuyor. İslamofobi’ye varan yaklaşımlar ve İsrail’i merkeze alan bölge vizyonu. Bu eksen sürdüğü sürece Batı’nın Ortadoğu’da demokratik bir vizyonu olması imkânsızdır.

[Sabah, 19 Ağustos 2013]

Etiketler: