Türkiye Değiştiği Ölçüde Model Olabilir

|
Bugün İslam dünyasına ilişkin  olumsuz önyargıların sorumlusu Müslüman halklar değil, onları temsil iddiasındaki siyasi yönetimler ve hareketlerdir.
  • Resim Yok

    Türk-Amerikan ilişkileri zorlu bir dönemden geçiyor. Onyıllar süren hiyerarşik ilişkinin son 10 yılda giderek etkisini kaybetti. Obama döneminde "model ortaklık" söyleminin hakim olmaya başlaması, model ortaklığın askeri konularda da izdüşümlerinin görülmeye başlaması ve bu yeni durumun getirdiği gerilim, ilişkileri her açıdan etkiliyor. İki ülke arasında son 6 ayda yaşanan krizler bile durumun ciddiyetini ortaya koymaya yeter: Mart'ta Ermeni Soykırımı karar tasarısının Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu'ndan geçmesi, Mayıs'ta Türkiye-Brezilya-İran arasında imzalanan Tahran Araştırma Reaktörü Anlaşması, Mayıs sonunda yaşanan Yardım Gemileri Krizi ve nihayet Haziran'da BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin İran'a ek yaptırım paketi aleyhinde oy kullanması. ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mike Mullen'ın Ankara ziyareti de bu açıdan değerlendirilmeli.
  • Resim Yok

    Kılıçdaroğlu’nun söylemi 1980 öncesi Türkiye’nin siyasal gündemine denk düşüyor. Ancak, 1990’lardan bu yana, toplum özellikle etnik ve dini siyasal kimlikler ekseninde konumlanmış durumdadır. Bu gün, siyasete ruh veren asıl dinamik, neredeyse bir asırdır biriken ve bastırılan sorunlara çözüm arayışıdır.
  • Resim Yok

    BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, 7 Aralık 2009’da ABD Başkanı Barack Obama ile Beyaz Saray’da bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin en önemli özelliği, gündeme gelen konuların ekseriyetinin ulusal değil, bölgesel ve küresel nitelik taşımasıydı. Görüşme, Obama yönetimiyle gündeme gelen “model ortaklık” nosyonunun ilk defa ete kemiğe büründüğü bir çerçeveyi oluşturarak ekonomik işbirliğinin kurulması kararı ile sonuçlandı. Model ortaklığın içinin doldurulmasıyla karakteri değişen ilişkileri hâlâ eski çerçevede değerlendiren siyasi gözlemcilerin kriz beklentisi doğru çıkmadı.

Bu Konuda Daha Fazla :

  • Obama seçim çalışmalarına “evet, yapabiliriz” sloganıyla başlamıştı. Bu söylem sosyo-ekonomik sarsıntı yaşayan Amerikan toplumuna 'Amerikan idealizminin' yeniden inşa edileceğine dair bir umut aşılıyordu. Kuşkusuz bu söylemin tecellileri ABD merkezli bir dünyada yalnızca iç kamuoyunu etkilemekle kalmayacaktı. Obama nihayetin de bu söylemle aynı zamanda bütün bir dünyaya mesaj veriyordu. Bu mesaj Bush yönetimi altında küresel ölçekte tahrip olan ABD imajını da yeniden inşaa etmeyi vaat ediyordu.