Washington Putin’in Gitmesini İster mi?

Geçen hafta sonu Rusya’da yaşanan tarihi gelişmeler, ABD’nin ve müttefiklerinin rolü ve tercihlerinin de tartışılmasına yol açtı. Putin’e en yakın isimlerden olan Prigojin’in ana motivasyonu Wagner’in güç ve otonomisinin korunmasıydı ancak Batı tarafından ‘teşvik’ edilmiş olabileceği yönünde yorumlar sıkça dile getiriliyordu. Putin Prigojin’i ‘sırtından hançerlemekle’ suçlarken Kremlin’den ‘dış güçler’ imaları geldi. Muhtemelen, Prigojin’in kalkışması daha siyasi bir yere gitseydi bu iddialar çok daha fazla öne çıkacaktı. Bu yorum ve imaların siyaseten yapıldığı ve ispatlanmasının zor olduğu açık ancak Amerikan politikasının Putin’in düşürülmesini isteyip istemeyeceği önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Ukrayna işgali yüzünden Batı’yla keskin bir kopuş yaşayan ve ağır ekonomik bedeller ödeyen Moskova’nın kaosa sürüklenmesinden çok eli zayıf biçimde masaya oturmasının istendiğini söyleyebiliriz.

Devamı
Washington Putin in Gitmesini İster mi
Demokrasi ve Reel Politik Biden ın Çin e Karşı Hindistan

Demokrasi ve Reel Politik: Biden’ın Çin’e Karşı Hindistan Hamlesi

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Çin gezisinin hemen sonrasında Çin lideri Xi Jinping’e diktatör yakıştırması yapan Biden bu makalenin yazıldığı saatlerde Hindistan lideri Modi’yi en üst düzeyde ağırlamaya hazırlanıyordu. Biden, Kaşıkçı meselesiyle ilgili Muhammed bin Selman’la ilgili ‘parya’ gibi ağır laflar etmiş ancak zirve yapan petrol fiyatları Suudi Arabistan ziyaretini zorunlu kılmıştı. Demokrasi ve insan hakları konusunda yüksek retorik kullanan Biden’ın buna rağmen jeopolitik dengelerin gerektirdiği adımları atması birçok Amerikan başkanının pratiğiyle uyumlu aslında. Demokrasi Zirvesi’ne dahil edilen ülkeler listesi de Amerikan çıkarlarının ve stratejik tercihlerin öncelikli olduğuna başka bir örnek. Biden ‘demokrasilere karşı otokrasilerin mücadelesini’ en önemli mesele olarak gördüğüne ilişkin sözlerini boşa çıkaran tutarsızlıklar, Amerika’nın bu konudaki güvenilirliğine zarar vermekle kalmayıp Çin gibi birçok ülkeyle ilişkilerini pragmatik bir çerçevede götürmesini de zorlaştırıyor.

Devamı

Biden yönetiminin kapsamlı ve etkin bir Çin politikası oluşturmakta zorlandığı açık. Trump döneminde Çin’e sürekli baskı uygulayarak bu ülkenin alanını daraltmaya çalışan Washington, Biden döneminde hem rekabet hem iş birliği söylemiyle yola çıktı. ABD’nin Çin’le mücadele etmesi gerektiği konusunda her iki parti arasında genel bir uzlaşı olmasına rağmen somut ve etkin bir Çin politikası oluşturmakta zorlandığını görüyoruz. Dışişleri Bakanı Blinken’ın Çin ziyaretinin şubat ayında gerçekleşmesi bekleniyordu ancak ziyaretin ‘casus balonu’ gerginliği yüzünden ertelenmesi ilişkilerdeki kırılganlığın ve güvensizliğin bir göstergesi oldu. Blinken, ikili ilişkilerde bir süredir artan tansiyonu düşürmek ve ‘yapıcı’ bir ilişki çerçevesi çizmek amacıyla Çin’e gitti ancak somut bir sonuç elde ettiğine ilişkin bir işaret yok.

Birkaç farklı alanda ilerlemeye çalışan Ukrayna ordusu hava hakimiyetine sahip olmadığı için büyük kayıplar verme pahasına karşı saldırı başlatıyor. Bu taarruzdan net bir sonuç alınması durumunda savaşın sonunu konuşmaya başlayacağız, aksi takdirde savaşın uzun yıllara yayılarak uzama ihtimali güçlenecek.

Türkiye'nin 14- (28) Mayıs 2023 Genel Seçimleri birçok dış politika analisti tarafından 2023'ün en önemli seçimi olarak tanımlanmıştı. Başta Batı'dan olmak üzere dünyanın birçok köşesinden uzmanlar, basın mensupları, siyasetçiler ve kamuoyları Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı ve AK Parti'nin zaferi ile sonuçlanan seçimleri yakından takip ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesi Avrupa'da ve birçok Batı ülkesinde beklenmedik bir gelişme olarak yorumlandı. Bu durum Türkiye'de olduğu gibi Batı'da da karar alıcı ve kamuoylarının "uzman" ve "anketçiler" tarafından yanlı bilgilendirilmiş/yönlendirilmiş olmalarının bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu sürpriz olarak algılayan yerli ve yabancı çevreler Erdoğan'ın ikinci turda kazanacağına kanaat getirdiler. Sonuç olarak Erdoğan'ın seçimi kazandığının anlaşıldığı saatlerden itibaren hızlı bir tebrik dalgasına şahit olduk. Dünya liderleri hızlı bir şekilde Erdoğan'ın zaferini kabul ettiler ve yeni dönemde Türkiye ile çalışma isteklerini dile getirdiler.

ABD’nin 31,5 trilyon dolara yaklaşan borcunun dişe dokunur seviyede azaltılabilmesi için federal devletin sosyal güvenlik ve savunma harcamalarında önemli kesintilere gitmesi gerekiyor. Seçimlerde yüksek katılımla oy veren yaşlı ve emekli nüfusunun doğrudan etkileneceği için iki parti de sosyal güvenlik programlarından kesinti yapmayı göze alamıyor. Amerikan federal hükümetinin sosyal devlet olmamasına rağmen bu kesimlerin kazanılmış sosyal haklarına dokunmak siyasi intihar anlamına geliyor.

Suriye’nin Arap Birliği’ne Dönüşüne Washington’ın Tepkisi

ABD’nin çok da itiraz etmeyeceği izlenimi yarattı. Bu tavrıyla Washington’un çözüm için maliyet üstlenmekten kaçınarak siyasi çözüm sürecini bölge ülkelerine bırakmak ve görece istikrar sağlandıktan sonra Suriye’den çekilme opsiyonuna sahip olmak istediği söylenebilir.

Devamı
Suriye nin Arap Birliği ne Dönüşüne Washington ın Tepkisi
Amerika nın Borç Limiti ve Küresel Kriz İhtimali

Amerika’nın Borç Limiti ve Küresel Kriz İhtimali

Borç limiti restleşmesinin siyasi bir krize dönüşmemesi Biden için kritik önem taşıyor.

Devamı

Batı’nın küresel güneyden destek görememesi, kendi askeri kapasitesinin zaafa uğraması, Çin’in Tayvan’a müdahalesine vaziyet edilemeyeceği kaygısı ve Donbas’la Kırım’ın geri alınmasının pek mümkün görülmemesi, Ukrayna’ya desteğin siyasi bir hedefe orantılı olması gerektiği yönündeki tezleri güçlendiriyor.

Biden yönetimi F-16 meselesinde sembolik ancak önemli bir adım attı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un devlet törenleriyle ağırlandığı Çin ziyareti sonrasında Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığını azaltması ve Çin’le ABD arasında Tayvan üzerinden yaşanacak bir çatışmada taraf olmaması gerektiği yönündeki sözleri Washington’da tepki çekti.

İflasına izin verilemeyecek kadar büyük ve etkin şirketlerin ortaya çıkmasını sağlayan Amerikan liberal kapitalizminin finansal krizlerde devletin rolüne ihtiyaç duyması, keskin bir tezat yaratmakla kalmayıp sürekli “büyük paranın” korunduğu bir sistemin varlığına işaret ediyor.

Hafta başında Türk heyetinin Washington’a ziyareti kapsamında gerçekleştirdiği görüşmeler, Türk-Amerikan ilişkilerinin yoğun gündeminin sürekli diyaloğu ne kadar gerekli kıldığını bir kez daha gösterdi. Türkiye ve Amerika’nın ikili meseleler dışında bölgesel ve küresel sorunlar konusunda da ortak çalışma çabasını canlı tutmaları gerekiyor.

ABD’nin Çin casus balonunu düşürmesini doğrudan eleştiren, Rusya’ya yakınlaşarak askeri yardım aşamasına gelen, Tayvan’a silah satışına karşı sert dil kullanan, Xi’nin 3. döneminde orduyu ‘çelikten bir duvar’ haline getirme sözü veren bir Çin var karşımızda. Ukrayna barış planı önerisinden iki hafta sonra Suudi Arabistan ve İran gibi karşıt güçleri bir araya getiren bir Çin. ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesini fırsata çevirmeye çalışan ancak bölge dengelerini iyi anladığı da şüpheli olan bir Çin. Karşısında ise Ortadoğu’da maliyet azaltmak isteyen ancak Çin’in bölge liderliği iddiasıyla mücadelenin de kaçınılmaz olduğunun farkında olan bir ABD.

2008'deki ekonomik krizden sonra ilk kez ABD'de yeniden banka iflasları gündemde. Teknoloji, girişimcilik ve kripto piyasası için oldukça önemli olan bankaların müşterileri koruma altında olacak. Ancak, bankaların neden iflas ettiği konusu tartışmaya açık. Uzmanlara göre, bankalar FED'in artırdığı faiz riskine fazla maruz kaldı.

Rusya’nın Ukrayna işgal girişiminin Putin Rusya’sının Batı’yla keskin bir kopuş yaşamasına neden olduğunu gösteriyor. Büyük güçlerin G-20 gibi platformlarda küresel problemlerle mücadele için ortak gündem oluşturması ve özellikle ekonomik çözüm üretmeleri beklenirken birbirleriyle konuşamaz ve sonuç bildirgesi yayınlayamaz duruma gelmeleri bu kopuşun altını çiziyor. Önümüzdeki dönemde Batı’yla Rusya-Çin arasında yeni bir Soğuk Savaş’a doğru mu eviriliyoruz yoksa Hindistan gibi ülkelerin yapmaya çalıştığı tansiyonu düşürme çabaları başarılı olur mu? Bu sorunun cevabını vermek kolay değil ancak Ukrayna’daki savaşın akıbetinin her halükârda belirleyici rol oynayacağı kesin.

Askeri imkanları oldukça mütevazı ülkeler tarafından F-16V kolaylıkla tedarik edilebilirken, NATO'nun en büyük ordularından TSK'ya kazandırılması hususunda engeller çıkarılması genel manada durumu özetler nitelikte.

Amerikan yardımlarının kayıtsız şartsız gerçekleşmesine karşı itirazlarını dillendirmeye başlayan Cumhuriyetçiler Biden’ın stratejisini zora sokabilir. İçerde yaşanacak zorluklar Biden’ın Avrupalı müttefikler üzerindeki baskı gücünü azaltacaktır. Biden içeride sorun yaşarsa Ukrayna’ya ‘sonuna kadar’ desteğin her iki parti tarafından paylaşılmadığı görüntüsü oluşabilir. Böyle bir durumda Biden’ın Avrupa üzerindeki etkisi zayıflayabilir ve Putin’le girdiği sert retorik savaşı Batı ittifakını diri tutmaktan ziyade el yükseltmenin ötesine geçmeyen bir hamle olarak kalabilir.

6 Şubat depremlerinin üstünden iki hafta geçmesine rağmen Hatay’da 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki depremin yaşanması bu mücadelenin ne kadar uzun soluklu olacağını tekrar hatırlattı. Yıkımın devasa boyutuna karşın ülkemizin mücadele azmi azımsanmayacak derecede yüksek. Arama ve kurtarma çabalarından enkaz kaldırma aşamasına geçildiği şu günlerde bölgenin yeniden inşası için planlar hazırlanıyor. Bu planların bir an önce hayata geçirilmesi için son derece güçlü bir siyasi irade olduğu da aşikâr. Yaraların sarılması ve yeniden inşa süreçlerinin uzun zaman alacağı göz önünde bulundurulduğunda hem ulusal düzeyde kenetlenme hem de uluslararası desteğin sürmesi önem kazanıyor.

İttifaklar ortak tehditler karşısında kurulurlar. Güçlü ve sürdürülebilir ittifaklar ise ortak değerler etrafında uzlaşırlar ve kendi siyasi aktörleri ve toplumları zamanla bu değerleri özümserler.

Bütün sorunlu meselelere rağmen farklı Amerikan yönetimlerinin geleneksel olarak İsrail’in güvenliğine en büyük desteği verme yarışına girdiklerini de unutmamak gerekiyor.