Yeni Bir Dönemin Eşiğinde

Türkiye'nin aktif hamlelerde bulunduğu jeopolitik denklemlerde yine akışın hızlandığı bir döneme girdik.

Devamı
Yeni Bir Dönemin Eşiğinde
Sosyal Medya Devleri Siyasi Aktörlere Dönüşüyor

Sosyal Medya Devleri Siyasi Aktörlere Dönüşüyor

Yeni medya platformlarından Twitter, Facebook ve Instagram gibi mecralar son zamanların temel gündem maddeleri arasından eksik olmuyor.

Devamı

Kriter Dergisi'nde Burhanettin Duran'ın sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi:

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 51. sayısı çıktı.

Paşinyan'ın 'Yeni Suriye' tehdidinin öncelikle Rusya, İran ve Avrupa'nın endişelerini yükseltmek için yaptığı açık. Dağlık Karabağ çatışmasını topyekûn Ermenistan-Azerbaycan savaşına çeviremediği için bu sefer 'yıllarca sürecek bir savaş' tehdidinde bulunuyor.

Türkiye'nin enerji hamlesinin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteren bu haber sadece ekonomi ile ilgili değil. Doğu Akdeniz'deki güç rekabeti inişli çıkışlı seyrine devam ederken Karadeniz giderek yeni jeopolitik gerilimlerin alanı olmaya aday.

Odak: Nikol Paşinyan | Irkçı/Popülist Bir Siyasetçinin Çöküşü

Ermenistan’da 2018’de gerçekleştirdiği renkli devrimle koltuğa oturan ve kısa sürede uluslararası medyanın odağı haline gelen Nikol Paşinyan’ın Dağlık Karabağ çatışmalarında yaşanan kayıplar neticesinde iç ve dış kamuoyunda imajı ciddi yara aldı.

Devamı
Odak Nikol Paşinyan Irkçı Popülist Bir Siyasetçinin Çöküşü
Maraş'ın Yeniden Açılması Kararı ve Stratejik Kazanımlar

Maraş'ın Yeniden Açılması Kararı ve Stratejik Kazanımlar

Kapalı Maraş’ın yeniden açılması evvela adadaki çözümsüzlüğe ve Rum-Yunan tarafının Doğu Akdeniz’deki tek taraflı kazanç sağlamaya yönelik girişimlerine somut bir tepki olarak değerlendirilmelidir.

Devamı

Dağlık Karabağ sorununun arka planı nedir? Yakın zamanda Tovuz’da neler yaşanmıştır? Son iki gündür devam eden çatışmaların nasıl değerlendirilmesi gerekmektedir? Bölgesel ve küresel aktörlerin çatışmaya yönelik tutumları nasıl olmuştur? Türkiye’nin bölge politikasını nasıl değerlendirmeliyiz?

Pelosi'nin Trump ile polemiğinde 'Erdoğan ve Türkiye'yi' Çin ve Kuzey Kore'nin totaliter rejimiyle, Kaşıkçı'yı testere ile kesen Suudi Arabistan yönetimiyle birlikte anması küstahlığın yeni bir aşaması. Aslında Pelosi, Biden'ın 'darbeyle değil, muhalefete destek vererek Erdoğan'ı devireceğiz' hezeyanı ile aynı dalga boyunda.

Pelosi'nin liderliğini yaptığı ABD Temsilciler Meclisi’nin son yıllarda Türkiye’nin güvenliğine ve ekonomisine yönelttiği saldırganlığı meşrulaştırma çabasını da unutmamak gerekir.

TÜRKİYE bir yandan denizlerdeki gaz ve petrol aramalarına devam ederken diğer yandan da NATO şemsiyesi altında Yunanistan ile gerilimi azaltıcı bir takım müzakerelerde bulunuyor.

Bu antlaşmalar da bir barış öngörmemekte, aksine ABD ve İsrail tarafının birlikte hazırladığı tek taraflı bir dayatma sunmaktadır.

Libya krizinde temel konular üzerinde anlaşmazlıklar varlığını korumaya devam ederken 21 Ağustos'ta ilan edilen ateşkesin ardından uluslararası ve yerel aktörlerin müzakereleri hızlanmış durumda.

Doğu Akdeniz'deki gerginliğin öncekilerden en önemli farkı, daha önce genellikle gerilimin düşürülmesi rolünü üstlenen üçüncü tarafların Yunanistan lehine harekete geçmeleri ve konuyu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma istekleridir.

Avrupa’da şekillenen ve giderek genişleyen bu düşmanca tavır karşısında Türkiye’nin diplomatik, ekonomik ve askerî araçların hepsinin devrede olduğu hassas bir politika izlemesi gerekiyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin Avrupa politikasında hesaba katmasını önemli gördüğümüz hususlara değinelim...

Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta 'O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil' ifadesini kullanması Fransa'nın milli çıkarlarının ne kadar barbar ve insanlık dışı zemine sahip olduğunun tezahürüdür.

Türkiye ile Yunanistan arasında tansiyonun artmasına sebep olan Doğu Akdeniz konusu, Avrupa Birliği (AB) açısından da çeşitli sorunları, bölünmeleri ve çelişkili durumları gözler önüne serdi. Türkiye’nin Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzalamasını kıyasıya eleştiren AB yetkililerinin, Yunanistan’ın Mısır ile benzer bir anlaşma imzalamasına yönelik “anlaşmanın iki ülke arasında imzalandığını ve AB’nin yorum yapacağı bir durumun olmadığını” belirtmeleri bir başka iki yüzlü tutum olarak kayıtlara geçti. Yaşanan gerginliğe yönelik hakkaniyetli olmayan tutumunun yanı sıra dönem başkanı Almanya’nın girişimleriyle arabulucu bir rol benimsemeye çalışan AB’de, çeşitli ayrışmaların yaşandığı ve soruna yönelik farklı tutumların sergilendiği görülüyor.

Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Yunanistan lehine dayanışma mesajları tarafsız olmadığının göstergesidir. Doğu Akdeniz krizi AB'nin iç meselesi olarak görülmektedir, nitekim AB'nin nihai kurumsal dönüşüm vizyonu supranasyonal bir devlet olmaktır.

Avusturyalı siyasilerin mutat Türkiye düşmanlıklarında yeni bir perde açıldı. Türkiye karşıtı bu yeni dalgada 11 Ekim 2020 tarihinde yapılacak olan Viyana Eyalet seçimlerinde oy artırma hesapları önemli bir rol oynuyor. Zira Başbakan Kurz aşırı sağcı FPÖ’ye ihtiyaç duymadan da aşırı sağcı söylemleri hem dillendirebildiğini hem de uyguladığı göstermek istiyor. Daha genel anlamda ise ülkedeki Türk diasporasının baskılanarak sindirilmek istendiği görülmektedir.

Uzmanlar, Rusya'nın YPG'yi kendisi için işlevsel hale getirmek istediğini bildirdi.