Muhittin Ataman: “Medeniyet içi çatışma için gerekli bütün şartlar hazırlanmış oldu çünkü Batı doğrudan İslam medeniyetini bir öteki olarak karşına alıp çatışmak isteyince karşısında kimseyi bulamadı.”
Devamı
Bölgede artan gerginlik, dinsel temelli bir mezhep çatışması değil, İran’ın bölgesel stratejik hırsı ile Suudi Arabistan’ın siyasi korkularına dayalı siyasi bir çatışmadır.
Devamı
Herkes Ortadoğu'nun eskisi gibi olmayacağını biliyor, derinden hissediyor. Stratejilerini ve ittifaklarını yeniden gözden geçiriyor.
Suriye'nin geleceğinin nasıl kurulacağı konusunun bir sahibi yok. BM ümit vermiyor zira ABD bu işi sonuca götürecek sağlamlıkta konuya yaklaşmıyor.
Bölge daha güvenli mi olacak gerçekten? Nükleer çatışma açısından öyle. Ancak bölgedeki kaosun asıl sebebi olan konvansiyonel çatışmalar ve vekalet savaşları açısından aynısını söyleyemeyiz.
Mezhep unsurunun bu görünürlüğüne rağmen mevcut gerilimi "mezhep savaşı" olarak yorumlamak, oldukça sorunlu ve tehlikeli bir yaklaşım.
İran- Suud rekabeti aslında benzer politikaların mücadelesi. Dışlayıcı bir İslam yorumu üzerinden petrol gelirleri ile kurulan transnasyonal ağların üstünlük arayışı.
Devamı
İran hem bölgede oluşan güç boşluğunu hem de muhtelif ülkelerdeki Şii unsurları kullanarak bir yayılmacılık stratejisi izledi. İranın Şii nüfus üzerinden yürüttüğü tehlikeli stratejinin trajik sonuçları bütün bölge insanlarını yakından ilgilendirmektedir.
Devamı
Rusya'nın, İran'ın bütün maddi ve askeri desteğine rağmen çökmek üzere olan Esed rejimini kurtarmak ve bölgede daha iddialı ve söz sahibi olmak için Suriye iç savaşına müdahil olması en çok Türkiye ile İsrail'i endişelendirdi.
HDP, demokratik parti siyasetinin imkanlarını kullanmakta çok ileri gitti. Demokratik bir ülkede şiddeti, savaşı ve Türkiye karşıtı dış ittifakları bir araya getirerek "statü" elde etmek mümkün değil.
Türkiye'nin İsrail yönetimine getirdiği eleştiri de ideolojik olamaz. Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişki değerler ile çıkarların sentezlendiği bir düzlemde yürütülmek durumunda.
Ankara, Başika adımıyla daha da sıkışacak Irak denkleminde yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor.
İslam medeniyetindeki fay hatlarıyla oynanmaktadır. Ancak unutmamak lazım ki İslam medeniyeti içindeki fay hatlarının basit bir siyaset aracına dönüştürülmesi tüm alanlardaki krizleri derinleştirmektedir.
DAİŞ'in Ankara'dan Paris'e uzanan saldırılarında gündelik hayatı "İslam" adına bombalaması "Müslümanlar ve terör" ilişkisini yeniden tartışmaya açtı.
İran, Esad yönetimiyle arasına mesafe koymayı başarsaydı, bugün sadece Camp David Düzeninin çöküşüne değil aynı zamanda I. Dünya Savaşı düzeninin de baştan aşağı tartışılmasının önü açılmış olurdu.
Asıl soru, İran ve Rusya gibi, devlet geleneği olduğu farz edilen iki devletin nasıl olup da bütün Ortadoğu siyasetlerini Esed’in geleceğine ram etmiş olmalarıdır.
Muhittin Ataman'ın hazırladığı raporda, Suriye'nin dış politikası ve Arap isyanlarının Suriye cephesi, iç ve dış tarafları ve aktörleri itibariyle ele alınıyor.
Suriye rejimi, uluslararası baskının daha sertleştiği bir senaryoda hem siyaseten hem de ekonomik olarak ayakta kalmakta zorlanacaktır. Akan kanın durması için başka bir ihtimal de görünmemektedir.
Salih rejimini devirmek amacıyla birleşen halk, Salih’e perde arkasından ülkeyi yönetme hakkı veren yetki devri anlaşması ile devrimlerinin ellerinden çalındığına inanıyor.
Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinin birer unsuru olarak yaşamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında şekillenmiştir.1920’li yıllara gelindiğinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları değiştirmiş ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmişi-Kemalist döneme ait miras-Soğuk savaş döneminde yaşanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaştıkları zorlukları artık bir imparatorluğun unsurları olarak değil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiği sonucuna varılmaktadır.