Suudi Arabistan’da Normalleşme Mi Yeniden Dizayn Mı?

Önce "ılımlı İslam'a dönüş" açıklaması yapıldı. Bu absürd açıklama zımnen radikalliğin kabulüydü. Daha önemlisi ise Trump'ın "aşırılıkçılıkla mücadele" söyleminin bir payandası anlamına gelmekteydi.

Kral Abdullah’ın ölümünün ardından Suudi Arabistan’da sular bir türlü durulmadı. Ocak 2015’te iktidara gelen Kral Selman’ın ilk üç ayda attığı adımlar bir önceki döneme nazaran normalleşme emareleri taşıyordu. Bu küçük değişimler iktidar pastasının paylaşılmasından tutun da Türkiye ile ilişkiler, İhvan’a karşı takınılan tavır, Körfez siyaseti gibi birçok alanda kendini belli etti. 2030 vizyonu ise uzun süreli bir planlama sürecine girildiğine işaret etmekteydi. Bu vizyon çerçevesinde ülkenin petrol gelirlerinin daha verimli kullanılması, yatırım alanlarının çeşitlenmesi, eğitimin yeniden düzenlenmesi gibi bir çok hedef ortaya konuldu.

Ancak Nisan 2015’te iktidar silsilesine yönelik bir müdahale geldi. Birinci veliaht olarak belirlenen üvey kardeş Mukrin’in yerine Bin Nayif atandı, böylece oğlu Muhammed Bin Selman da ikinci veliaht oldu. Aynı dönemde birçok bakan da değişmişti. Bu değişiklikler aile içinde bir takım anlaşmazlıkların parçası olarak yorumlanmıştı.

Ancak Trump’ın iktidara gelmesi ile birlikte Suud siyasetindeki değişim hızlandı. Mayıs 2017’de Trump’ın Suudi Arabistan’a düzenlediği meşhur geziden günler sonra Katar’a yönelik abluka söz konusu oldu.

Ardından hanedanlık içinde bu sefer daha kapsamlı değişimler meydana geldi. Bin Nayif bütün görevlerinden azledilerek ev hapsine alındı. O tarihten itibaren adını sıkça duyduğumuz Muhammed Bin Selman ise Sadakat Konseyi tarafından birinci veliaht ilan edildi.

34 yaşındaki genç veliaht hem hırslı hem de iddialı. Yemen’e yönelik operasyonla kötü bir başlangıç yapmış olsa da iddiasını sürdürüyor. Yönetim sistemi dışında ülkede her şeyin değişeceğine yönelik sözleri bunun açık bir göstergesi. Şimdiye kadar yapılan bütün değişikliklerin kendisine daha fazla alan açtığı biliniyor. Ayrıca Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun da kendi kontrolünde kurulması atacağı bütün adımlara meşruiyet sağlamaya zemin hazırlamış oldu. Yine de bu kadar hızlı kırılmaların yaşanması beklenmiyordu.

Önce “ılımlı İslam’a dönüş” açıklaması yapıldı. Bu absürd açıklama zımnen radikalliğin kabulüydü. Daha önemlisi ise Trump’ın “aşırılıkçılıkla mücadele” söyleminin bir payandası anlamına gelmekteydi.

Hafta sonunda yaşanan yeni dalga ise iktidar eliti içinde daha kapsamlı değişimlerin işaret fişeği niteliğinde. Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu kararına istinaden yayınlanan Kraliyet kararnamesi ile on bir bakan görevlerinden azledildi ve medya, bürokrasi, ekonomi, siyaset gibi birçok alanda isimleri ön plana çıkan şahsiyetler gözaltına alındı. Başka bir deyişle bu müdahale yalnızca bürokrasi ya da siyaset alanı ile sınırlı değil. Velid Bin Talalgibi ultra zengin bir işadamının tutuklanmış olması hanedanlığın yeniden dizaynına işaret ediyor.

Bu alanlarda oluşan boşlukların nasıl doldurulacağı önemli bir nokta. Çünkü sermaye, siyaset ve bürokrasi hanedan ailesi arasında bir dağıtıma tabi tutulmuştu ve bugüne kadar bu sistem işledi. Aile içi çekişmeler sürekli gündemde olsa da bu siyasi bir değişime yol açmadı. Güvenlik birimleri bile aile içinde dengeli bir dağıtıma tabi tutulmaktaydı.

Babası iktidara geldiğinden beri Muhammed Bin Selman Savunma Bakanlığı’nı yürütüyor. Haziran ayında görevinden azledilen Bin Nayif aynı zamanda İçişleri Bakanı’ydı. Son dalgada ise Ulusal Muhafızlar Birliği Komutanı Miteb Bin Abdullah görevinden azledildi. Böylece hem eski dönemden kalan son bürokrat da gönderilmiş hem de en önemli güvenlik birimlerinin tümü Kral Selman ve ailesinin kontrolüne geçmiş oldu. Bu değişimi önemli kılan bir başka şey ise babası öldüğünde Miteb’in iktidara geçme isteğinin sır olmamasıydı.

Bu sürecin bütünü göz önünde tutulduğunda bu boşlukların nasıl doldurulacağı meselesi önem kazanmaktadır. Bu değişimler, iktidar elitinin daralmasına ve bu elitin bir güç konsolidasyonuna gittiğine işaret etmekte.

Bu hamlelerin yolsuzlukla mücadele adı altında gerçekleşmiş olması ve atanan bazı isimlerin kamuoyu nezdinde olumlu bir imaja sahip olmaları bu gerçeği değiştirmez. Son kararnamede ülkenin varlığının yolsuzluğu bitirmekle ilişkili olduğuna dair ifadeler genç veliaht için çok elverişli bir zemin hazırlıyor. Bir yandan yapılan tasfiyelere meşruiyet kazandırmak kolay olacak; öte yandan bu güne kadar Suud halkının alışık olmadığı söylem ve çıkışlarla güvenini kazanmış olacak.

Bu değişimlerin tümü Kral Selman sonrasına dair bir hazırlık niteliğinde. Babasının ölümü ya da çekilmesi üzerine Muhammed bin Selman iktidarının köşe taşları şimdiden döşeniyor. Ancak değişimin bölgesel/uluslararası boyutu da gözden kaçırılmamalı. Bir adım daha ileri giderek şunu söylemek mümkün: Uluslararası arenada meydana gelen değişimler Suud siyasetini kimi zaman peşinden sürüklüyor, kimi zaman ise önceden hazırlıyor.

[Fikriyat, 6 Kasım 2017]

Etiketler: