Şu Petrol Tantanası

Suriye'de birbirini düşman belleyen S. Arabistan ve Rusya'nın kalkıp aynı masada ümitsiz bir petrol anlaşmasına yeltenmesi, savaş cephesindeki güçlerle mi ilgili?

Sen git üretimde rekora koş; düşen fiyatlara, aldırmadan bilerek katkı ver. Sonra da “neyse hadi hep birlikte duralım” de!

Petrolün 2014’ten bu yana tepetaklak olmasında, ABD üretiminin yanı sıra, hiç şüphesiz S. Arabistan’ın da hırslı tavrı rol oynadı. Petrol Krallığı, yeni pazar kapmak ve yüksek maliyetli üreticileri kapı dışarı etmek için o günden bugüne üretti de üretti.

2015 yılında günlük ortalama 10 milyon varil seviyesini geçen S. Arabistan, bu dönemde OPEC üretiminin tırmanışında ciddi paya sahip. Artış konusunda Krallık’la yarışan bir OPEC’li aktör ise, Irak… Ki, o da karteldeki 2. ağırlıklı ülke. Irak’ın 2015 sonlarına doğru 4 milyon varilin üzerine çıktığını da vurgulamak gerek. Geçtiğimiz sene Irak’ı takip eden İran ise, 2,9 milyon düzeyinde…

Bu dönemde OPEC’in diğer üyelerindeki iniş çıkışlar bir yana, malum, grup dışında ABD ve Rusya’nın vaziyeti de yakından gözlendi. Ve bu minvalde, dev oyuncu Rusya da, Arap mevkidaşı gibi yerinde durmayıp kendi içinde rekorlara koştu. Sonuca bakarsak da; 2015 oyunları, milyon varil cinsinden 2-0 arz galibiyetiyle tamamlandı. Oyuncular şimdi önlerine bakmaya devam edecek ancak 2016’nın fırından taze verileri, pek farklı bir şey söylemiyor. Ocak ayında OPEC genelinde günlük 131 bin varillik bir artış var ve bunu izah eden rakamlarda, yine S. Arabistan, Irak ve İran gibi üreticilerin parmak izlerine rastlıyoruz.

MASAYA OTURDULAR

  1. Arabistan’a dönecek olursak; petrol ülkesinin 2016’ya zayıflayarak girmediği de ortada. Aksine, Ocak’ta ürettiği günlük petrol, 2015 Aralık ayı ve bir hesaba göre de, son çeyrek ortalamasını geçmiş durumda. Ve hal böyleyken, şimdi Rusya ile bir olup, Ocak seviyesinde bu işe bir dur diyelim diye çağrı yapıyor. Malumunuz bu hafta dünyanın gözü, şu S. Arabistan-Rusya işbirliğine çevrildi. Venezuela, Katar ve Kuveyt’ten de destek alan iki aktör, “herkes hemfikirse bu noktada kalalım” dedi. Dedi demesine de, şimdi burada birkaç mevzu var.

İlk mevzu şu ki; kalalım denen nokta zaten epeyce yüksek ve kesinti yapalım diye de bir düşünce yok. Dolayısıyla bu düzeyde kalmanın, herkes hemfikir olsa bile fiyatları kısa zamanda toparlamasını beklemek zor. Nitekim talep de öyle hemen ahım şahım artmayacak. Elbette ki, arzı artırma potansiyelinin önüne geçerek fiyatların daha ileri düşüşünü engellemek de, burada bir kazanç olarak düşünülmüş olsa gerek. Nitekim 2016 yılında, yaptırımlardan kurtulan İran ve hızını alamayıp kopmuş gelmekte olan Irak’ın, piyasayı daha da şenlendireceği malum.

ŞAKA MI?

İkinci durum ise, daha da temel… İlgili demeçlerde, diğer üreticilerin de bu işe evet demesi gerekiyor şartı koşuldu. Buradaki ana kasıt ise, İran ve Irak’tı. Zira bu iki ülkenin, ikincil derecede önde gelen piyasa aktörleri olduğu düşünüldüğünde, haftanın 2’lisinin şartı, burada düğümlenip kaldı. Bu doğrultuda Tahran’dan gelen jet yanıt da, şaşılacak cinsten olmadı: “Kararı memnuniyetle karşılıyoruz ancak içinde yer almıyoruz.” Ne demek? Buyurun siz dondurun, bizim öyle bir niyetimiz yok demek. Böyle bir beklenti duymanız bile, “şaka gibi” demek.

Nitekim İran, yaptırımlarla elinden çıkanları şimdi geri almak için pazar intikamı peşindeyken, bu çağrı gerçekten ona şaka gibi geliyor olmalı. Belli ki ülke, düşmesi engellenecek fiyatlarla mevcut üretimi sürdürmektense, daha düşük fiyatlarla daha fazla satmayı bir süreliğine yeğleyecek. Zira İran’ın söylemleri, yaptırım öncesine yaklaşıncaya, yani 4 milyon varile ulaşıncaya kadar bir anlaşmaya yanaşmayacağı yönünde… Bu noktada küçük bir çıkarma işlemi, rakipler için durumu kısmen resmedebiliyor.

Dolayısıyla, S. Arabistan ve Rusya’dan çıkan bu ve benzeri muhtemel müstakbel tekliflerin, İran gibi potansiyelini gerçekleştirmeye yolu olan bir üretici başta olmak üzere, Irak dâhil diğer güçlü oyuncuların razı olmasından geçtiği ortada. Hele de şu isimler, Ortadoğu’daki karmaşanın tam göbeğindeyken, durum iyice karmaşık.

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN

Şimdi insan bir de şöyle düşünüyor. Haftanın 2’lisi, özellikle İran’ın menfi tutumunu muhtemelen tahmin etmesine rağmen, ortalığı neden böyle ayağa kaldırdı? Evet, maddi acı çekiyorlar biliyoruz ancak karşılık görmeyen şu teklif ne işe yarayacaktı ki yapıldı? Zira masa, resmen “dostlar alışverişte görsün” misali iki günde dağıldı.

Burada da akla gelen ilk ihtimal, S. Arabistan’ın kendini böylece masum role büründürmesi… Bak ben teklif ettim, günah benden gitti gibi bir yaklaşım olduğu aşikâr. Daha iyi niyetli düşünecek olursak da; bu en azından, gereken arz kesintisini gündeme getirmeden önce hile yapılması beklenen bir ortamda ilk güveni tesis etme teşebbüsü de olabilir.

Öte yandan, şeytanın avukatları bir diğer taraftan daha bakıyor bu alışveriş muhabbetine: Suriye’de birbirini düşman belleyen S. Arabistan ve Rusya’nın kalkıp aynı masada ümitsiz bir petrol anlaşmasına yeltenmesi, savaş cephesindeki güçlerle mi ilgili? Ve tabii ilgili avukatlar bu düşünceyi dillendirince, Kremlin’e de söz hakkı düşüyor. Sözcü Peskov, ikilinin petrolde anlaşmaya gitmesinin, Suriye’de ayrı düşmekle bağlantılandırılamayacağını dile getiriyor.

O başka, bu başka diyor.

Öyle ya; biri ekonomi, diğeri dış politika… Birbirine karıştırmamak gerek.

Avukatları bilmem ama ben bunu duyunca, dinamikleri farklı olsa da aklıma, Türkiye-Rusya krizi ve sonrası geldi. İronik mi desem, acı mı, bilemedim.

NOT: Ankara şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarına ve milletimize ise büyük sabırlar diliyorum.

[Yeni Şafak, 19 Şubat 2016]

Etiketler: