Sol, Gezi Parkı Protestolarından Ne Anlamalı?

27 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı protestoları, polisin göstericilere yönelik orantısız güç kullanımının da etkisiyle Kemalistlerden liberallere geniş bir yelpazeden farklı talepleri olan, amorf bir kitle oluşturdu. Bu süreçte kamuoyunu en çok meşgul eden husus, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisinin gösteriler karşısında aldıkları pozisyon ve Gezi Parkı'nın Türkiye siyaseti üzerinde yapacağı makro etkiler üzerinde yoğunlaştı. Öte yandan gösteriler, ülkede parlamenter Sol'un yeni talepleri doğru yorumlayamadığını ortaya koymakla birlikte kökeni 1950'li yıllara dayanan devlet odaklı sol siyasetin artık rafa kaldırılması için bir irade beyanı olarak ortaya çıkıyor.

27 Mayıs’ta başlayan Gezi Parkı protestoları, polisin göstericilere yönelik orantısız güç kullanımının da etkisiyle Kemalistlerden liberallere geniş bir yelpazeden farklı talepleri olan, amorf bir kitle oluşturdu. Bu süreçte kamuoyunu en çok meşgul eden husus, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisinin gösteriler karşısında aldıkları pozisyon ve Gezi Parkı’nın Türkiye siyaseti üzerinde yapacağı makro etkiler üzerinde yoğunlaştı. Öte yandan gösteriler, ülkede parlamenter Sol’un yeni talepleri doğru yorumlayamadığını ortaya koymakla birlikte kökeni 1950’li yıllara dayanan devlet odaklı sol siyasetin artık rafa kaldırılması için bir irade beyanı olarak ortaya çıkıyor.

GÖSTERİCİLER KENDİNİ NASIL TANIMLIYOR?

Gezi Parkı protestolarının parlamenter Sol açısından ne ifade ettiğine geçmeden önce bugün itibariyle Taksim’de bir araya gelen kitlenin bir siyasi program değil, bir dizi tepkinin bir sonucu olarak meydana geldiğini not etmek gerekiyor. Ancak Bilgi Üniversitesi’nin Gezi Parkı gösterilerinde yer alan 3,000 denekle yaptığı anket, çatışmaların son bulduğu bölgede yer alan göstericilerin kendilerini büyük ölçüde (1) özgürlükçü ve (2) laik olarak tanımladıklarını gösteriyor. Öte yandan deneklerin yüzde 70’i kendilerini herhangi bir partiye yakın görmediklerini ifade ediyor. Buradan CHP açısından çıkarılacak sonuç, Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan demokratikleşme hamlesinin yeniden gündeme alınması gerektiğidir.

CHP’NİN YENİ OY HAVZALARI ÖNÜNDEKİ BAŞLICA ENGELİ

2010 yılında CHP liderliğine gelen Kemal Kılıçdaroğlu, en son halkasını 2013 barış sürecinin oluşturduğu bir dizi kritik dönemeçte ulusalcı ve yenilikçi kanatlar arasında üretken olmayan bir denge gözeterek partinin değişim hedeflerinden sapmasına neden olmuştu. Ulusalcı kanadın tepkisel ancak anlamlı Gezi Parkı protestosunu ve Sol’un geleceği adına söylediklerini okuyamadığı, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in gösterileri barış sürecine bir tepki olarak değerlendirmesi ile kesin şekilde anlaşıldı. Zira ulusalcı kanadın devlet odaklı sol siyaseti, partinin ihtiyaç duyduğu yeni oy havzalarına ulaşmasının önünde başlıca engeli teşkil etmektedir.

SOL SİYASETİN TEMEL SINAVI

Sınıf kimliği ve AK Parti karşıtlığı itibariyle Meclis’te temsil edilen partiler arasında CHP’ye en yakın konumda olan kitlenin yukarıda ifade edilen temsilsizlik durumu, ana muhalefet partisinin farklı nedenlerle üç yılı aşkın süredir ertelediği değişim programını yeniden gündeme getirmeli. 27 Mayıs’tan bu yana Türkiye siyaset gündeminin bir numaralı maddesi olan gösteriler, bünyesinde bulundurduğu anti-demokratik kesimleri sürekli kontrol altında tutma çabasıyla da tarihe geçti. Türkiye’de Sol’un geleceğine yön verecek bu kitle, 2007 kriziyle hesaplaşmasını siyaset kurumuna duyduğu güven ile aştığını da gösterdi. Artık sıra, CHP başta olmak üzere merkez solun demokrat kimliğini cumhuriyetçi yönüne yeğ tutan bu yeni kitleyi anlamak ve onun her kademede temsilini sağlamak için çaba göstermelidir. Gezi Parkı’nın Sol siyaset açısından ortaya koyduğu temel sınav, bu demokratikleşme perspektifi ile ilgilidir.

Etiketler: