Siyasi Tutarsızlıklara Mahkûm Bir Siyaset Tarzı

Millet İttifakı partileri siyaset üretebilecekleri konuları bilinçsizce ve yanlış siyaset tarzıyla harcadılar. Dış Politikadan, ekonomiye kadar birçok konuda söylediklerinin toplumda artık bir inandırıcılığı yok. Kamuoyu anketlerinden çıkan sonuçlar da bunu yalın bir biçimde ortaya koyuyor.

Her geçen gün muhalefet, âdeta MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “Cumhur İttifakı’nı bitir” diye yalvarıyor.

Mübalağa değil, gerçekten yalvarıyorlar. Tabii yalvarmanın yol ve yöntemi biraz dolambaçlı. Doğrudan, “lütfen ittifakı bitir, muhalefet olarak biz çok sıkıştık, zordayız, ocağına düştük” diyecek hâlleri yok.

Bunu, hareketleri ve siyaset tarzları ile bizzat gösteriyorlar.

Mesela, her hafta seanslar hâlinde, muhalefet ve muhalefeti destekleyen medya, “Türkiye’yi erken seçime ancak sen götürebilirsin lütfen bir düşün” diye MHP lideri Devlet Bahçeli’ye el açıyorlar. Ayrıca, “geçmişte bunu başarmıştın, yine başarabilirsin” demeyi de ihmal etmiyorlar.

“Türkiye’nin iyi yönetilemediği” argümanı ile Cumhur İttifakı’nın dağılmayacağını kendileri de bildiğinden yine bu konuda da dolaylı yöntemlere başvuruyorlar. Cumhur İttifakı’nın içine “fitne” sokmanın kendilerince iyi bir fikir olduğuna yatırım yapıyorlar. 

MHP ve lideri Bahçeli’nin, AK Parti ve Erdoğan’ı kendisine mecbur bıraktığı söylemi üzerinden söze başlıyorlar. Bununla, AK Parti’nin içindeki dinamikleri harekete geçirip, parti çevrelerinde bir huzursuzluk oluşacağını varsayıyorlar.

İktidarın her yeni icraatını, reform siyasetini ve söylemini mecrasından farklı bir bağlamda tartışmaya açarak, Cumhur İttifakı’nın sarsılmasını hedefliyorlar.

Muhalefetin görev paylaşımında, özellikle AK Parti’den ayrılıp parti kuranlara, Cumhur İttifakı ile ilgili özel bir görev verilmişe benziyor.

Çünkü hem Gelecek hem de Deva Partisi’nin başkanları ve ileri gelenleri ağızlarını her açtıklarında eski partilerinin MHP ile ittifak yapmasını eleştiriyorlar. İttifakı sorunlu göstermeye çalışıyorlar.

Hatta biraz da ileri gidip, sanki eski partilerinin Vatan Partisi ve bu çevrelere yakın oluşumlarla bir ittifak yaptığı algısını oluşturmaya çalışıyorlar.

Muhalefetin bu konudaki eleştirileri aslında çelişkilerle ve tutarsızlıklarla dolu.

Şöyle ki:

Millet İttifakı partilerinin; terörle arasına mesafe koyamayan HDP ile ittifak kurmasında, güç birliği yapmasında, hatta yerel yönetimlerde koalisyon oluşturmasında bir sorun yok. Ancak AK Parti ve MHP’nin ittifakı, niyeyse kabul edilebilir olarak görülmüyor.

Deva ve Gelecek Partilerinin yetkilileri her konuşmalarında, en az bir kez AK Parti ile MHP’nin ittifak kurmasını sorun olarak lanse ederlerken, nedense kendileri CHP ile bir arada olmaktan hiç rahatsızlık duymuyorlar.

Geçmişte partilerinin kapanması için var gücü ile çalışan ve kendi partilerinden birinin cumhurbaşkanı olmasını engellemek için kırk takla atan CHP ile siyasi iş birliği yapmak, bu partilerin temsilcilerine göre normal, ama AK Parti’nin MHP ile ittifak yapması anormal.

17-25 Aralık sonrasında FETÖ kumpasını sahiplenen, 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyen ve uluslararası çevreler tarafından Türkiye’ye yönelik her türlü manipülasyonu sahiplenen çevrelerle iş tutmak, birlikte görünmek, siyasi söylem birliği geliştirmek, ortaklaşa gelecek hayalleri kurmak sorun olarak görülmüyor. Ancak ne hikmetse, yerli ve millî hassasiyetler konusunda benzer görüşlere sahip olan AK Parti’nin MHP ile ittifak kurması bir “vesayet ilişkisi” olarak eleştiriye tabi tutulabiliyor.

Tutarsızlıkları ve çelişkileri uzatmaya gerek yok. Mesele yeterince anlaşıldı.

Siyasette tutarlılık önemlidir. Türkiye’nin geçmişten bugüne siyasal kültürünü doğru analiz edenler; tutarlılığın, siyasi erdemin ve değer üreten siyasetin ne kadar önemli olduğunu bir çırpıda görürler.

Türkiye’nin toplumsal sosyolojisi de genellikle yanlışta ittifak etmez. Eleştiri ile siyasi fırsatçılığı birbirinden ayırır. Değer üretenle, günü kurtarmaya çalışanın ayrımına kolayca varır.

Cumhur İttifakı’nın yara alacağına yönelik muhalefetin her yeni gelişmede tazelenen umutları, çok geçmeden suya düşüyor. Kendilerinin ne yapmaya çalıştığını Erdoğan ve Bahçeli’nin göremeyeceğini düşünecek kadar da çaresizler.

İşte en son, Erdoğan ve Bahçeli hemen aynı sözcüklerle, “Cumhur İttifakı’nın 2023’e kadar devam edeceğini ve seçimleri de daha güçlü bir şekilde kazarak iktidarlarını devam ettireceklerini” bir kez da açıkladılar.

Aslında şu: Millet İttifakı partileri siyaset üretebilecekleri konuları bilinçsizce ve yanlış siyaset tarzıyla harcadılar. Dış Politikadan, ekonomiye kadar birçok konuda söylediklerinin toplumda artık bir inandırıcılığı yok. Kamuoyu anketlerinden çıkan sonuçlar da bunu yalın bir biçimde ortaya koyuyor.

Böyle bir sıkışma ve çaresizlik de, çelişkili ve tutarsızlık üzerine inşa edilen siyaset arayışını zorunlu kılıyor.

[Türkiye, 22 Aralık 2020]

Etiketler: