SETA’da “Güneydoğu Asya’da İslam ve Siyaset’ Tartışıldı

SETA tarafından düzenlenen ve Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nden Prof. Dr. Abdullah el-Ahsan'ın konuşmacı olarak katıldığı özel toplantıda “Güneydoğu Asya'da İslam ve Siyaset'' tartışıldı.

SETA tarafından düzenlenen özel bir etkinlikle, “Güneydoğu Asya’da İslam ve Siyaset’’ tartışmaya açıldı. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah el-Ahsan’nın konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, Güneydoğu Asya’nın kolonyal tarihi, bölgede etkinlik gösteren aktörler arasındaki güç mücadelesi ve bölge siyasetinde İslam’ın oynadığı rol değerlendirildi.  

İNGİLİZLERİN BÖLGEYE GELİŞİ

Ahsan konuşmasına, Güneydoğu Asya bölgesinin İngiltere yönetiminde kaldığı dönemin kısa bir özetini vererek başladı. Bölgenin Batı’yla olan temasının oldukça erken bir döneme uzandığını belirten Ahsan, bu durumun bölgenin güncel siyasetine derin izler bıraktığını ifade etti. 17. yüzyılda bölgeye Doğu Hindistan Şirketi ile giren İngilizlerin, 1858 yılında Hindistan’ı İngiliz Krallığı yönetimine aldıklarını ilan ettiklerini belirten Ahsan, burada yaşayan Hindu ve Müslüman nüfusu birbirlerine karşı kışkırtan İngilizlerin klasik sömürge yönetimi olan ‘böl-yönet’ politikasını Hindistan’da da yürürlüğe koyduklarının altını çizdi. Ahsan, İngiliz sömürgesi altında Hinduların teşvik edilirken, Müslümanların baskı altına alındığını ileri sürerek, Hindistan’daki İngiliz yönetiminin 1947 yılına kadar sürdüğünü ifade etti. 1947’de Hindistan’ın bağımsızlığını elde etmesinin İngiltere yönetimi altında baskı altında tutulan Müslümanlar için yeni bir dönem getirmediğini belirten Ahsan, aksine Müslümanların dezavantajlı konumları devam ettiğini ve Hinduların Müslümanları eşit olarak kabul etmeye bir türlü yanaşmamalarının Müslüman nüfusu ayrı bir devlet kurmaya ittiğine dikkat çekti.

DOĞU VE BATI PAKİSTAN AYRIŞMASI

Konuşmasını, Pakistan’ın 1947 yılında kanlı bir savaşın ardından Hindistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin sonrasında yaşananlara değinerek sürdüren Ahsan, büyük heyecanla kurulan Pakistan’ın birkaç yıl içerisinde kâbusa dönüştüğü ileri sürdü. 1947’de Muhammed Ali Cinnah liderliğinde kurulan Pakistan, bugünkü Pakistan (Batı Pakistan) ve Bangladeş (Doğu Pakistan) topraklarından oluşmaktaydı. Ancak ülke kısa süre içinde siyasi karmaşaya teslim oldu. Anayasa yazımı 9 yıl sürdü. İlk seçimleri gerçekleştirmek için ülke 23 yıl bekledi. Bürokratik ve askeri cuntalar yönetimi sık sık ele geçirdi. Ahsan’a göre bunların temel kaynağı Müslüman devletlerin adalet ile yönetilmemesi ve liderlerin kararları istişare yöntemiyle almamasından kaynaklanıyordu.

BANGLADEŞ’İN BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMASI

1970 yılında yapılan ilk seçimler Pakistan’ın parçalanmasını beraberinde getirdi. Doğu Pakistan’a (Bangladeş) özerklik getireceğini vadeden Avami Partisi’nin seçimlerde galip gelmesi ülkedeki siyasi atmosferi sertleştirdi. Seçim sonuçlarına rağmen Meclis’in bir türlü oluşturulmaması Doğu Pakistan’da meşru hakların ihlali sayıldı ve genel greve gidildi. Bunun üzerine ordu, grevcilerin üzerine gitti ve iç savaş başladı. Bangladeş ve Pakistan arasında yaşanan iç savaşa paralel olarak Pakistan-Hindistan savaşı başladı. 1971’in sonunda savaş bittiğinde Bangladeş Mucib-ür-Rahman’ın liderliğinde bağımsızlığını elde etti. Ardından Bangladeş de askeri darbe ve suikastlar sarmalında istikrarsızlığa sürüklendi.

“NE ZAMAN MÜSLÜMAN MÜSLÜMANLA SAVAŞSA…&rdquo

Etiketler: