Seçimlerin Siyasal İletişimi

Siyasal kültürü ıskalayan kendi tabanının taleplerine sırt çeviren ve kararsızları ikna edecek kapsayıcı mesaj üretemeyen partilerin kriz yaşama ihtimalleri yüksek.

Türkiye 7 Haziran’da sandık başına gidiyor. 4 yıl görev yapacak milletvekillerinin kimler olacağına karar verilecek. Bir başka ifadeyle milli irade tecelli edecek ve secime kadar devam eden tartışmalara son nokta konulmuş olacak. Haziran genel seçimleri aynı zamanda 2014’te başlayan secim maratonunun üçüncüsü ve bir ölçüde devamı olarak okunabilir.

Programa göre bu seçimden sonra 4 yıl boyunca seçim yapılmayacak. Türkiye’nin yönetilmesindeki istikrarın korunması ve çözülmeyi bekleyen asli sorunların aşılabilmesi için önemli bir zaman dilimi. Seçime 2,5 ay kala siyaset meydaninin yeterince hareketlendiğini, seçim atmosferinin oluştuğunu söylemek zor. Seçim pusulasındaki parti sayısı fazla olmasına rağmen sandıktan yüksek beklentisi olan ve bu doğrultuda iddialı beklenti içinde olan parti sayısının 4 olduğu görülüyor. Kuşkusuz seçime giren her parti iktidar olacağını, halkın kendilerine yoğun teveccüh gösterdiğini dile getirebilir. Bazı marjinal tabanlı partiler çitayı daha da yükseltip sandıktan devrim çıkartacaklarını ve hesap soracaklarını vurgulayabilir fakat görünen düzlemde ve kamuoyu araştırmalarında sandıktan çıkacak parti sayısı büyük ölçüde belli olmuş durumda. Büyük ölçüde dememin sebebi HDP’nin seçim barajını aşıp asamayacağının netleşmemesi. Anketlerin genel ortalamasına bakılarsa HDP barajın altında kalıyor. Yine de HDP odaklı kamusal tartışmaların yoğunluğuna bakılırsa seçimin gündemini belirleyen partilerden biri olmayı basardı HDP.

ARTER AJANS VE ERDOĞAN’IN LİDERLİK KARİZMASI

Seçime giderken AK Parti, CHP, MHP ve HDP yarışı yapacak olan partiler. Bu partilerin çekiştiği diğer alan da siyasal iletişimin nasıl uygulanacağı, partilerin iletişim stratejileriyle siyasal kültürleri arasında nasıl bir ahenk kuracakları ve nihayetinde seçmen karsısına çıktıklarında ayni doğrultuda mesaj üretip üretemeyecekleri konusu oluşturuyor.
Siyasal kültürü ıskalayan kendi tabanının taleplerine sırt çeviren ve kararsızları ikna edecek kapsayıcı mesaj üretemeyen partilerin kriz yaşama ihtimalleri yüksek.
Bu yüzden siyasal iletişim kampanyalarının hedef kitlesi olarak ‘taban ve kararsızlar’ öne çıkıyor. Risk alabilen partilerin ötekine ulaşmak için de açılım yapabileceğini ama bunun kendi tabanı bakımından da benzer bir risk taşıdığını belirtelim. Bu seçimi siyasal iletişim açısından farklı yapan noktaysa özellikle CHP’nin kampanyayı Ali Taran’a teslim etmesi olarak görülebilir. AK Parti kurulduğu günden bu yana Erol Olçak’ın sahibi olduğu Arter Ajans ile çalışıyor. Bu seçimde de aynı ekip AK Parti için kolları sıvamış durumda. AK Parti’nin şimdiye kadar kazandığı seçim başarılarında Arter Ajans’ın siyasal iletişimdeki profesyonelliğini etkisi oldu. Tayyip Erdoğan’ın liderlik karizmasını destekleyen ve kitleleri AK Parti etrafında toparlayan kampanyalara imza attılar.

ALİ TARAN FARK OLUŞTURABİLECEK Mİ?

Buna karşın CHP’nin seçim kampanyalarının profesyonel siyasal iletişim desteğinden yoksun kaldığı görülüyordu. Ali Taran adı, bu yüzden etkili oldu. Ali Taran, 3 Kasım 2002 seçimlerinde, Cem Uzan’ın Genç Partisi için renkli ve agresif bir kampanya düzenleyerek 3 ay gibi kısa bir surede yüzde 7,5 gibi mucize sayılacak bir oy oranına ulaşmıştı. Taran’ın yönettiği kampanyada Cem Uzan tipik bir pop aktörü olarak sunulmuş; konser, pilav, döner, ayran dağıtımı eşliğinde Cem Uzan hamasi bir dille kitlelerin içine sokulmuştu. Biraz da lümpen ve maço yönü kuvvetlendirilerek yapılmıştı bu kampanya.

Uzan’ın sahibi olduğu medyanın yoğun desteği ve reklama harcanan yüksek miktarın etkisi de bu çıkışa eklenmesi gerekir. Kolları sıvamış beyaz gömlekli ve insanlarla el sıkışan bir tipolojinin üretilmesi Uzan için tutmuş ve başarılı olmuş bir kampanyaydı.
Bu yüzden Ali Taran’ı yeniden sahnede görenlerin aklına 2002 seçimleri geldi. Burada şu soru öne çıkıyor: Taran benzer bir sıçramayı Kemal Kılıçdaroğlu için de yapabilir mi? CHP’yi takip edenler için bu soruya cevap vermek şimdilik bir muamma olarak duruyor. Çünkü CHP, Genç Parti değil ve Kılıçdaroğlu da Uzan değil. İkisini birbirinden farklılaştıran kültürel ve ideolojik formların yanında karakter ayrılıkları da var. Dolayısıyla AK Parti’nin siyasal iletişimi neredeyse ilk kez profesyonel bir rakiple karşı karşıya.

Bakalım siyasal iletişim kampanyaları bakımından nasıl bir tablo çıkacak ortaya.

[Milat, 15 Mart 2015]

 

Etiketler: