Seçim Kazanan Muktedir Olur!

Türkiye’yi kimlerin yöneteceğini artık büyük oranda seçimlerin sonucu belirliyor. İktidar olup muktedir olamama hali eskide kaldı.

Türkiye’yi kimlerin yöneteceğini artık büyük oranda seçimlerin sonucu belirliyor. İktidar olup muktedir olamama hali eskide kaldı. Vesayet makamlarının gerilediği bu dönemde, seçim kazanan muktedir olabiliyor. Bu sebeple iktidar mücadelesi veren elitler, halkın oyu için sahici mücadele veriyor. Eskiden asker kafalamaya, derin bürokrasiyi kafalamaya çalışanlar artık halkı ikna etmeye çalışıyorlar. Bu iyi bir gelişme. Demokraside bir adım ileri gittiğimizin göstergesi. Artık seçmen kıymetli. Her bir oy kıymetli. Ülkenin gidişatına seçmenin sahici etkisi var.

Bu seçimin sonuçları Türkiye’nin nasıl yönetileceğini belirleyecek. AK Parti tek başına iktidar olursa, kritik bir döneme giren Türkiye için önemli sorumluluklara sahip olacak. Yeni Türkiye’nin içini dolduracak bir inşa sürecine girmesi gerekecek. Eğer seçimden koalisyon çıkarsa, inşa süreci kesintiye uğrayacaktır. Koalisyon kısa sürelik siyasal gerilimi azaltsa bile, orta ve uzun vadede iktidar mücadelesini güçlendirebilir. AK Parti karşıtı cephe, ellerine yeni bir imkanın geçtiğini düşünecek, bir sonraki safhaya hazırlanacaklardır.

İÇ SAVAŞ KORKUTMALARI İKTİDAR MÜCADELESİ ADINA

Şu andaki AK Parti’yi koalisyona mecbur kılma çabaları veya iç savaş korkutmaları, sahici uzlaşma arayışı değil. Aksine iktidarı ele geçirmek isteyen çevrelerin, kısa vadeli mücadele taktikleri. Muhafazakar kesimler bu kesimlerin iktidarı ele geçirdiğinde, kendilerine karşı zulümler yapacağını biliyor. Bu toprakların ana damarını oluşturan dindar muhafazakar kesimler, onlardan kendilerini güvende hissetmediği sürece, gerçek bir uzlaşma hali oluşamaz.

AK PARTİ’NİN İNŞA SORUMLULUĞU

AK Parti tek başına iktidar olursa, yeni dönemde inşa sorumluluğu yüklenmek zorunda. Türkiye için sahici bir uzlaşma zemini oluşturmak sorumluluğuna sahip. Güçlü olduğu zamanda bunu yapmalı. Daha demokratik, daha özgürlükçü ve daha katılımcı bir düzen kurmak gerekiyor. Bu düzende, Türkiye’nin kimlik grupları kendilerinin sistem içinde güvende hissetmeli ve aidiyet duyacak hale gelebilmeli. Toplumsal uzlaşmalar ancak kimlik gruplarının kendilerini güvende hissettiklerinde gerçekleşir.

TÜRKİYE’Yİ KİMLER YÖNETEMEZ?

Türkiye’yi iyi yönetebilmenin iki ana unsuru var. Birincisi, Türkiye içinde anayasal güvence altında olan, kurumsallaşmış, kimlik grupları arasındaki gerilimi azaltan, insan gücümüzün tümünün katkısına açık, katılımcı bir siyasal sistem kurmak. İkincisi ise, hızla değişen dünya düzeni içinde, Türkiye’yi aktör özellikleri olan, tarihsel değerleriyle uyumlu ve güçlü hale getirecek bir dış politika yürütebilmek.

Birinci fonksiyonu gerçekleştirebilmek için, yönetim anlayışının etnik temellere dayanmaması ve belirli bir kimlikten ibaret olmaması gerekiyor. Baskın özelliği etnik ve kimlik siyaseti olanlar Türkiye’yi yönetemez. Çünkü, nihai noktada ayrımcı ve dışlayıcı olurlar. Seçim kazanarak meşru bir şekilde yönetme hakkı kazanmış, kendini tehdit altında hissetmeyen bir AK Parti, demokratikleşme sürecini ilerleterek, ayrımcı olmayan, içerleyen bir demokratik düzen kurabilir.

Türkiye’yi batının uydusu olacak şekilde, iddiasız bir şekilde dış politika anlayışına sahip olanlar da bu ülkeyi yönetmeyi hak edemez. Böyle bir yönetim bu toprakların tarihsel misyonuna da uymaz. Aslında bu anlayış değişen dünyada devletin varlığını da tehlikeye sokar. Devlet bu kritik dönemde daha güçlü hale gelmezse, varlığını devam ettiremez. Öyle bir coğrafya da yaşıyoruz ,öyle bir dönemden geçiyoruz ki, oyun kurma ve bozma gücü olmayan devletler bağımsız kalamazlar.

Sonuç olarak, demokratik ve güçlü bir Türkiye için koalisyona değil, güçlü ve tek başına bir iktidara ihtiyacımız var.

[Star, 31 Ekim 2015]

Etiketler: