Mustafa Güçlü - Anadolu Ajansı

Seçenekleri Daraltmak

Türkiye'nin Kuzey bölgelerini tuttuğu Amerikalıların da Rakka'ya girdiği bir senaryo en akla yatkın senaryo olarak karşımıza çıkıyor.

Daha önce bu köşede Trump döneminde Suriye için doğabilecek üç muhtemel senaryodan bahsettim. Bunlar müdahalecilik, ilgisizlik ve Obama tarzı çözümsüzlük ihtimalleriydi.
Trump’ın Başkanlık koltuğuna alıştıktan sonra Suriye’de nasıl bir yol izleyeceği Türkiye için en öncelikli dış politika ve güvenlik meselesi. Genel senaryolar bunlar. Ama artık bu senaryolardan hangisinin daha akla yatkın olduğunu düşünmek ve ihtimallerin sayısını azaltmak ve ona göre karşı pozisyon belirlemek de gerekecek.
Etrafta en yaygın görüş Trump’ın ilgisiz kalacağı yönünde. Tamam. Kimse Obama döneminde olduğu gibi Amerika’nın göstere göstere Türkiye karşıtlığı yapacağını düşünmüyor. Böyle bir pozisyonun sürdürülemez olduğunu artık herkes görüyor.
Zira Amerika böyle davrandıkça, Türkiye’yi Rusya’ya doğru itiyor. Ve kendisi resmin dışında kalıyor. Dün toplanan Astana tam da bunun sonucu. Obama Amerika’sı Türkiye’yi öylesine yalnız bıraktı ve Türkiye’nin aleyhine öylesine tavır takındı ki, artık Türkiye’nin Rusya yakınlaşmasından başka bir çaresi kalmamıştı. Aslında Obama hükümeti Türkiye’yi böylesine iterken, Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşamayacağı varsayımıyla hareket ediyordu. Nasıl olsa Türkiye, Rus uçağını düşürmüştü. Nasıl olsa, Türkiye ile Rusya kültürel ve tarihi olarak bölgenin iki doğal rakibiydi. Nasıl olsa Türkiye en nihayetinde kendini Rusya’ya değil Amerika’ya ve NATO’ya yakın hissediyordu.
Bu varsayımların bir kısmı tabii ki doğru.
Fakat bütünüyle bu varsayımlara dayanan Amerikan yaklaşımı çöktü. Çünkü çok fazla zorladılar Türkiye’yi. Ulusal güvenlik kaygısı zirveye çıkınca Türkiye kısa ve orta vadeli de olsa bir çözüm arayışına girdi.
Böylece Rusya ile yakınlaşma gerçekleşti.
Amerikalılar şimdi bunu gördü ve durumu daha fazla zorlayamayacaklarını anladılar.
Aksi takdirde NATO üyesi olan Türkiye hem Rusya ile iş tutar hem de lazım olduğunda NATO’yu kilitler. Bu nedenle Amerika bir şekilde Türkiye’ye yönelik tutumunu değiştirmek zorunda. En azından PYD’ye olan desteği kesmeli. Aksi halde Türkiye’ye başka seçenek kalmadığını öğrendiler.
Fakat buna rağmen genel kanı Trump’ın çok da Türkiye’nin beklentilerini karşılamayacağı yönünde. Dünkü yazıda da belirttiğim gibi Washington çevreleri Obama gitse de, Amerikan dış politika stratejisinin çok değişmeyeceğini çünkü öncelikle askerlerin bu pozisyonu desteklediklerini düşünüyorlar. Bu akla göre, PYD’ye verilen destek azaltılsa da Amerika, Türkiye’ye destek çıkmaz. Suriye’ye ilgisiz kalır.
Her ne olursa olsun Amerika bir askeri müdahaleden kaçınacaktır diyorlar.
Amerika için bir sıralama yapıldığında Suriye’ye müdahalenin üçüncü en iyi seçenek olabileceğini düşünüyorlar. Ben de devletlerin her zaman iyi seçeneklere göre değil, çoğunlukla gerekliliklere göre hareket ettiklerini söylüyorum.
Yani aslında şu şartları verili ve değişmez kabul etmemek gerek. Şu ana kadar bölgedeki Halep, Musul, El-Bab ve Rakka operasyonları Rakka’yı temizlemek için Amerikan gücünün kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Amerika yoksa kimse Rakka’ya girmez. İstese de giremez.
Rakka direnişi çok yoğun olacak. Trump DEAŞ’ı ortadan kaldırmak vaadinde bulunduğunu da düşünecek olursak, Amerika adım adım müdahaleye doğru ilerliyor.
Fakat bu müdahalenin türü ne olacak?
Eğer Trump BM’ye gitmeyi seçerse, Avrupa ülkelerinin büyük desteğini alacaktır.
Eğer bunun yerine geniş bir koalisyon kurmayı tercih ederse, koalisyona da Rusya dışında büyük destek gelir. Eğer Türkiye ile birlikte hareket etmek isterse, belli şartlar gerçekleştiğinde, iki taraflı bir anlaşmaya Türkiye de destek verebilir. Fakat artık Amerikalılar tarafından Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulmasına yanaşmayacaktır. Bunun kendi inisiyatifinde olmasını isteyecektir. Bu noktadan sonra Türkiye ne Cerablus-Azez hattında ne de Fırat’ın doğusunda Amerikalıların tek başına hareket etmesini istemeyecektir. Bunun yerine Türkiye’nin Kuzey bölgelerini tuttuğu Amerikalıların da Rakka’ya girdiği bir senaryo en akla yatkın senaryo olarak karşımıza çıkıyor.
Yakın zamanda bunlar şekillenmeye başlar.
Astana toplantıları da bu resmi daha da netleştirecektir.

[Takvim, 25 Ocak 2017]

Etiketler: