S-400 Krizi Eşiğinde Türk-Amerikan İlişkileri

Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir krizin eşiğindeyiz. Suriye krizinin sınırda yarattığı güvenlik sorunları Türkiye'nin kendisine ait bir hava savunma sistemi ihtiyacı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştu.

Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir krizin eşiğindeyiz. Suriye krizinin sınırda yarattığı güvenlik sorunları Türkiye’nin kendisine ait bir hava savunma sistemi ihtiyacı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştu. ABD ve Avrupalı müttefiklerin Türkiye-Suriye sınırına yerleştirilen Patriot sistemlerini Türkiye’yle yeterince istişare etmeden geri çekmeleri güvensizlik yaratmıştı. 2015’te düşürülen Rus uçağı sonrası yaşanan krizde NATO’nun Türkiye’ye verdiği desteğin yeterince güçlü olmaması Türkiye’nin kaygılarını artırmıştı. Obama zamanında ABD Rusya’ya jeopolitik bir rakip muamelesi yapmamış ve Suriye’ye girmeleri konusunda da nispeten duyarsız kalmıştı. Bu gelişmelere genel olarak NATO’nun yeni dönemdeki misyonunu tanımlama arayışları eklenince Türkiye’nin güvenlik kaygılarının NATO tarafından tam olarak karşılanamayacağı hissiyatı güçlenmiş oldu. Bu bağlamda Türkiye kendi hava savunma sistemini kurmaya yönelik arayışlarını artırdı.

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alması öncesinde gerçekleşen bu gelişmelere ilaveten ABD, Avrupa ve hatta Çin’le müzakerelerde bulunmuş olması da göz önünde bulundurulmalı. Elbette tarihin en iyi işleyen ve en güçlü askeri ittifakı NATO’nun yeni bir değişim sürecinden geçiyor olması ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermekte güven vermeyen bir görüntü çizmesi Ankara’nın bu noktaya gelmesinde etkili oldu. Ancak bu gelişmelerin Türkiye’yi Rusya’dan S-400 alımına getirmiş olması NATO ittifakının Türkiye’nin ulusal güvenliği için kritik önemini göz ardı etmemize neden olmamalı. Türkiye NATO’nun en önemli askeri güçlerinden biri olmaya devam ediyor ve bu ittifakla ilişkisi sadece hava savunma sistemi tedarikiyle sınırlı değil. Bu bağlamda Türkiye’nin ABD’yle savunma ilişkilerinin de hava savunma sisteminin oldukça ötesinde bir derinliği olduğunu hatırlamak gerekiyor.

ABD’nin 2014 sonbaharından beri Suriye’de YPG’yi desteklemesi ve Türkiye’nin güvenlik kaygılarını ciddiye almaktan imtina etmesi ikili ilişkileri adeta zehirledi. Trump yönetimi içerisinde bu yanlışı düzeltmeye çalışan yeni bir ekip var ancak Türkiye’yle ilgili yaygın negatif yaklaşıma bürokrasi ve Kongrede sık sık rastlanmaya devam ediyor. Bu hava yüzünden Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alma kararına nasıl vardığı ve bu konudaki Amerikan ihmali göz ardı ediliyor. Kongrenin Pentagondan Türkiye hakkında rapor isteyerek F-35’lerin transferini engellemesi de bu tavrın bir örneği.

Türkiye’ye karşı olumsuz siyasi havanın ötesinde S-400 alımının ABD için ekonomik ve stratejik boyutları olduğunu da not etmek gerekiyor. S-400’lerin ilk kez bir NATO ülkesinde konuşlandırılıp operasyonel hale getirilmesinin siyasi anlamına ilaveten Amerikan savunma endüstrisinin pazarının Rusya’ya açılması kaygı yaratıyor. Stratejik olarak da Rusya’nın etkisinin bölgede ve NATO içerisinde artacak olması belirtilen kaygılardan biri olarak öne çıkıyor. ABD’nin S-400 alımı durumunda yaptırım uygulama ve F-35 programından çıkarılma tehditleri sonuç alıcı olmayacaktır. ABD’nin Türkiye’yle bu konuda geniş bir diyalog süreci başlatarak konunun teknik, askeri, ekonomik ve stratejik boyutlarını gözeten ve Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermeye yönelik bir süreç başlatması daha yapıcı olacaktır. Aksi takdirde ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından dışlaması gibi adımlar ikili ilişkilerde çözülmesi güç bir kriz sürecini doğuracak ve NATO ittifakı içindeki ihtilafları da artıracaktır.

Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacını ve güvenlik kaygılarını NATO’nun giderememesini fırsat bilen Rusya’nın S-400’leri çok iyi şartlarda vererek Türkiye’yi ABD’den ve Batı ittifakından uzaklaştırmaya çalıştığı sır değil. Ancak Amerikan savunma endüstrisinin ve stratejistlerinin de Türkiye’ye karşı negatif havanın da etkisiyle meşru güvenlik kaygılarını ciddiye almaması bugünkü noktaya gelinmesinde önemli rol oynadı. Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden tamir edilmeye ve Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu aşamada S-400 meselesinin Türkiye’nin F-35 programında yer almasına engel teşkil etmemesi ve savaş uçağı teminini zaafa uğratmadan aşılabilmesinin yolları üzerine düşünmek durumundayız.

[Sabah, 20 Nisan 2019]

Etiketler: