PKK Niçin Çekilemiyor?

Yıllarca Kürt sorununa dair müesses nizamın ezberlerinden birisi de "bölünme" fobisiyle yarışan "PKK'nın siyasallaşması" tehlikesiydi. Oldukça derin bir tehdit şeklinde dillere pelesenk olmuş "fobinin" tek sahibinin Kemalist dünya olmadığı bugün daha rahat anlaşılıyor. PKK, "siyasallaşmadan", düşmanı farz ettiği ama politik teolojisine öykündüğü Kemalizm kadar ürküyor. Karşımızda aşamaları olan barış süreci içinde, liderinin belli bir mutabakat üzerinden yürüdüğü yol haritasında ilk aşama olan "çekilme" safhasında olmadık provokasyonlar yapıp duran bir yapı var. Çekilme sürecinde bile tutarlı bir siyaset izleyemeyen PKK'nın "silahsızlanması" ve nihayet "siyasallaşması" mümkün mü? Ya da böyle bir kapasitesi ve kabiliyeti olacak mı?

Yıllarca Kürt sorununa dair müesses nizamın ezberlerinden birisi de “bölünme” fobisiyle yarışan “PKK’nın siyasallaşması” tehlikesiydi. Oldukça derin bir tehdit şeklinde dillere pelesenk olmuş “fobinin” tek sahibinin Kemalist dünya olmadığı bugün daha rahat anlaşılıyor. PKK, “siyasallaşmadan”, düşmanı farz ettiği ama politik teolojisine öykündüğü Kemalizm kadar ürküyor. Karşımızda aşamaları olan barış süreci içinde, liderinin belli bir mutabakat üzerinden yürüdüğü yol haritasında ilk aşama olan “çekilme” safhasında olmadık provokasyonlar yapıp duran bir yapı var. Çekilme sürecinde bile tutarlı bir siyaset izleyemeyen PKK’nın “silahsızlanması” ve nihayet “siyasallaşması” mümkün mü? Ya da böyle bir kapasitesi ve kabiliyeti olacak mı?

PKK’nın bu zorlu imtihanının, “çekilmeden coğrafi yer değiştirme” düzeyini aşamayan siyasal kısır döngüye kendisini mahkûm ettiği sürece devam edeceğini söyleyebiliriz. Oysa 2013 Nevruz’unda okunan Öcalan’ın yeni mesajında coğrafi çekilme bir detay iken, PKK’nın silahlara veda ederek “siyasallaşması” temel mesajdı. O halde PKK bu mesajı niçin alamıyor ya da almamakta direniyor? Öncelikle Nevruz’la birlikte ortaya çıkan mesajın PKK’ya “taktik” bir hamlenin çok ötesine geçecek şekilde yapısal bir dönüşümden geçmesini vaaz ettiğini hatırlayalım. Öcalan usulde ve esasta yeni bir dönemin işaretini verdi. Usulde “artık silahlı dönemin bittiğini”, esasta ise Kemalizm’i aşan “tarihi birliktelik” üzerine kurulu yeni bir siyasal okuma ortaya koydu.

Nevruz mesajının, PKK gibi ağır bir ideolojik söylem ve kurgu etrafında varlığı sürdüren bir örgüt için sindirilmesinin kolay olmayacağı muhakkaktı. Çözüm sürecinde, liderden geldiği için Nevruz mesajına açıktan tavır alamayan PKK dünyasının ‘sindirme kapasitesinin’ sancılarıyla karşı karşıyayız.

PKK’nın önümüzdeki süreçte de en büyük imtihanı, değişen ve beraberinde de toplumun ‘çözümü sindirme kapasitesini’ genişleten devlet ve hükümete paralel kabul edilebilecek bir frekans izleyip izleyememesi olacaktır. PKK’nın önünde iki yol var. Birincisi özellikle son otuz yılın sahnelerini istismar ederek, çözüm sürecini sindiremeyecekleri bir tutum takınacaklar. Bu tutum kolaylıkla yoğun ideolojik dünyalarında kendisine yer bulacaktır. Nihayetinde siyasetin zorlu dünyası yerine silahların konforlu dünyasını tercih etmek en kolay yoldur. İkincisi ise ‘siyasallaşmayı’ bir travmaya dönüştürmeyen ‘yeni usul ve esasa’ intibak etme yolunu tercih edecekler.

PKK NİÇİN SİYASALLAŞAMIYOR?

Öncelikle PKK’nın örgüt içi yapısında özellikle 1999 sonrası oluşan ve ‘hangi PKK?’ sorusunu oldukça meşru hale getiren parçalı yapının varoluşsal kararlar almakta sıkıntılar çıkardığı gerçeği var önümüzde. Aslında her silahlı yapı gibi oldukça totaliter ve karar alma süreçlerinde farklılıklara fazlaca yer olmayan bir yapı olması beklenir. PKK, 1999 sonrası liderini kaybettikten sonra kendisinin de yönetme kapasitesine sahip olmadığı uluslararası dinamikleri içerisine aldı. Mezopotamya’da bölgesel, Avrupa’da ise farklı ülkelerin aktörleri üzerinden farklı güç endekslerine sahip PKK odakları vücuda geldi. Bütün bu farklı odakları PKK’nın elbette yönetmesi mümkün değildi. Bugün bu dağınık yapıya Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler de eklenince, PKK’nın büyük ölçüde her kriz anında en sorunlu senaryoya yatırım yaptığını söylemek yanlış olmaz.

Bunun en çarpıcı örneği ismi dâhil baştan aşağı kurgu olan ‘Rojava devrimi-katliamı’ üzerinden yaşandı. PKK, Suriye’de yıllarca baskısı altında yaşadığı rejime karşı yükselen isyan bayrağının bir parçası olmak yerine, bütün Suriyeli Kürtleri töhmet altında bırakacak en sorunlu senaryoya yatırım yaptı. Bu trajik duruma, Türkiye içindeki sol-liberal aydın patronajının Kürt aktörleri şekillendirmede ciddi rol oynadığını da söylemek gerekiyor. Haritada ‘Rojava’ dedikleri yeri göstermesi bile şüpheli isimler, çözüm süreci üzerinde baskıyı artırmak için PKK adına bayağı heyecanlandılar. Sonuçta PKK, çözüm sürecinin işlemesi, süreçle beraber veya süreçten bağımsız bir şekilde demokratikleşme adımlarının atılması için gerekli atmosferin oluşmasına katkı sağlayacak bir resim vermekte her seferinde şüphe göstermeye devam etti.

Çözüm süreci, PKK açısından sadece Türkiye’de varoluşsal bir dönüşüm yaşarken Kürt sorununun da hitama ermesini sağlayacak formül değil artık. PKK eğer Kemalist ‘siyasallaşma’ fobisinden uzak durmayı başarırsa orta vadede Suriye ve Irak’ta karşı karşıya olduğu ‘düzen bozucu’ rolden sıyrılarak makul bir çizgiye oturabilir. Aksi takdirde Türkiye’de ‘oyun bozan’, Suriye’de ‘devrim karşıtı’ ve Irak’ta ‘provokatör’ rolünü üslenmesine kimse şaşırmalıdır.

[Sabah Perspektif, 07 Eylül 2013]

Etiketler: