Suriye iç savaşının başından beri PKK, Haseke’den Akdeniz’e kadar Türkiye’nin tüm güney sınırını kapsayacak bir terör devletini kurmayı hedefledi.
Esed rejimi, hemen savaşın başında Türkiye’yi rahatsız etmek ve muhalefeti bölmek için kuzeyde PKK’ya alan açtı.
Diğer taraftan hapishanelerindeki radikalleri serbest bırakarak önce Nusra daha sonra DEAŞ’ın kuruluşuna ön ayak oldu.
PKK, bu dönemde tarihi bir fırsat yakaladığını düşünerek çözüm sürecini sone erdirdi, Türkiye’ye karşı savaş ilan etti.
Esed’in yarattığı bu iki canavar, Türkiye ve muhalifler dışında herkesin işine yaradı.
Bu iki canavar, FETÖ’nün de göz yummasıyla çözüm sürecinin bitmesinden 15 Temmuz darbe girişimine kadar Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bir dizi terör saldırısı gerçekleştirdi.
Bu süreçte Amerika, DEAŞ’ı bahane ederek PKK’ya destek verdi, Türkiye’ye sırtını döndü.
Rusya, DEAŞ’ı bahane ederek hedef gözetmeksizin Suriye’nin şehirlerini dümdüz etti.
DEAŞ ise enerjisinin büyük kısmını Türkiye ve muhaliflere saldırmaya harcadı.
Suriye’deki muhalefet bu şekilde iyice zayıflatıldı.
15 Temmuz, bu nokta da dönüm noktasıydı.
Eğer darbe başarılı olsaydı, bugün muhtemelen Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti çoktan kurulmuş olurdu.
Ama Türkiye darbeyi püskürtüp, FETÖ’yü temizledikten sonra adeta atağa geçti.
Rusya ile ilişkiler düzeltildi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları ile PKK ve DEAŞ’a darbe vuruldu, İdlib Anlaşması ile PKK’nın Akdeniz’e ulaşma hedefleri sona erdirildi.
Bu süreçte PKK bir devlet kurma amacı doğrultusunda Rusya, Amerika, Esed rejimi, BAE, Suudi Arabistan ve İran dahil olmak üzere herkese göz kırptı, herkese mavi boncuk dağıttı.
Rusya’ya karşı Amerika’yı, Türkiye’ye karşı Amerika ve Rusya’yı oynayabileceğini düşündü.
İmkanları kısıtlı bir terör örgütü olarak, bu aktörleri kendi hedefi doğrultusunda kullanabileceğini düşündü.
Halbuki bu aktörler, PKK’yı sahada diğer aktörleri sıkıştırmak ve rahatsız etmek için kullanışlı bir örgüt olarak gördükleri için destekliyorlardı ve Amerika örneğinde görüldüğü gibi işleri bitince bir kağıt gibi buruşturup bir kenara atmaktan imtina etmediler.
Gelinen nokta da PKK için çember iyice daralmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğa’nın Putin ile yaptığı son görüşme de iki tarafın verdiği olumlu mesajlar, PKK ve onun destekçisi çevrelerin umutlarına büyük bir darbe vurmuşa benziyor.
Zira bu görüşmede ortaya çıkan Türk-Rus mutabakatı, PKK için en az Trump’ın Suriye’den çekileceğiz açıklaması kadar büyük bir darbe oldu.
Böylece PKK’nın Suriye macerasında son düzlüğe girmiş olduk.
[Fikriyat, 24 Ocak 2019]
Etiketler:
- Güvenlik
- Yorum
- 15 Temmuz 2016 FETÖ Darbe Girişimi
- 19 Aralık 2018 ABD'nin Suriye'den Çekilme Kararı
- ABD
- ABD Dış Politikası
- ABD-PKK (YPG/PYD/SDG) İlişkileri
- ABD-Terör İlişkileri
- ABD'nin Ortadoğu Politikası
- ABD’nin Suriye Politikası
- Akdeniz
- Askeri Harekat
- Askeri Operasyon
- Bölgesel Aktörler | Küresel Aktörler
- Çatışmazlık Bölgesi
- CENTCOM
- DEAŞ | DAESH | DAEŞ
- Diplomasi
- Donald Trump
- Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
- Fikriyat Gazetesi
- Fırat Kalkanı Harekatı (FKH)
- Fırat'ın Doğusu
- Güvenli Bölge
- İdlib
- İran
- Muhalefet
- Ortadoğu
- PKK
- PKK - YPG - SDF - PYD - YPJ - SDG - HBDH - HPG - KCK - PJAK - TAK - YBŞ
- PKK ile Mücadele
- Rusya
- Savaş
- Sınır Ötesi Askeri Harekat
- Sınır Ötesi Askeri Operasyon
- Suriye
- Suriye İç Savaşı
- Suriye Kirizi
- Suriye Krizi
- Suudi Arabistan
- Terör
- Terör Devleti
- Terör Eylemleri
- Terör Örgütleri
- Terör Saldırıları
- Terörle Mücadele
- Trump'ın Suriye'den Çekilme Kararı
- Türk Dış Politikası
- Türk-Amerikan İlişkileri
- Türk-Rus İlişkileri
- Türkiye
- Türkiye-ABD İlişkileri
- Türkiye-Rusya İlişkileri
- Türkiye'nin Terörle Mücadelesi
- Uluslararası İlişkiler
- Vladimir Putin
- YPG
- Zeytin Dalı Harekatı (ZDH)