“Ortadoğu Binlerce Yıllık bir Medeniyet Tecrübesidir’

Ortadoğu’nun genel durumu nedir? Ortadoğu tarihinde pek çok dönüm noktası yaşadı. Yakın dönemde de iki önemli milat var. Birisi 11 Eylül hadiseleri, diğeri de onun bir tür devamı olan Irak’ın işgali. 11 Eylül hadiseleri ve sonrasında yaşananlar aslında yeni bir düzen kurma sancılarının da hissedildiği yıllardı. Soğuk savaş dönemi sembolik olarak Berlin duvarının yıkılmasıyla sona erince eski çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçişte ciddi sorunlar yaşandı.

Ortadoğu’nun genel durumu nedir?

Ortadoğu tarihinde pek çok dönüm noktası yaşadı. Yakın dönemde de iki önemli milat var. Birisi 11 Eylül hadiseleri, diğeri de onun bir tür devamı olan Irak’ın işgali. 11 Eylül hadiseleri ve sonrasında yaşananlar aslında yeni bir düzen kurma sancılarının da hissedildiği yıllardı. Soğuk savaş dönemi sembolik olarak Berlin duvarının yıkılmasıyla sona erince eski çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçişte ciddi sorunlar yaşandı.

Amerikan hegemonyası normal şartlarda onun tek kutuplu dünyanın tek süper gücü olmasını garanti altına alabilirdi. Fakat bu olmadı. Çünkü ekonomik küreselleşme ile Amerikalılar da bir anlamda küresel sisteme bağımlı hale geldiler. Birinci Körfez Savaşı (1991) aslında soğuk savaş sonrasında yeni bir düzen kurmayı amaçlıyordu. Fakat o proje yarım kaldı. Ve 90’lı yıllar gerek Ortadoğu’da, gerekse Balkanlarda çok ciddi çalkantıların yaşandığı yıllar oldu. Fakat bunların hiçbirisi arzu edilen adil ve eşit bir küresel düzenin kurulmasına imkan vermedi. Ortadoğu’da şu anda yaşanan süreç bu arayışın devam ettiğini gösteriyor.

11 Eylül’le ilgili Ortadoğu’ya saldırmak için ABD yönetiminin kasıtlı olarak bu saldırıyı planladığı şeklinde. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Teoriler ancak empirik verilerle ispatlanabilir. Sonuçları itibariyle baktığımızda önemli olan 11 Eylül’den sonra ne tür politikaların izlendiği ve bizim bunu doğru analiz edebilmemiz. 11 Eylül hadiseleri Amerikan yönetimine dünyadaki tek süper güç olma durumunu meşrulaştırma imkanı sundu. Soğuk savaş dönemindekine benzer ikinci bir öteki ve düşman yaratma imkanı verdi. Neokonların hakim olduğu Bush yönetimiyle beraber ideolojik vurgu daha güçlü hale geldi. İsrail’in güvenliği, Ortadoğu’daki askeri üsler, Amerikan şirketleri, petrol ve Amerikan yaşam tarzı gibi hem çıkar hem de ideolojik boyutu olan temalar öne çıktı. Bush yönetiminin 11 Eylül hadiselerinden sonra en fazla kullandığı argüman, “11 Eylül saldırıları bizim yaşam tarzımıza karşı yapılmıştır” argümanıydı. Bunun hiçbir temeli olmadığı halde İslam dünyasına ortak düşman ve küresel terör ihtiyacını karşılama rolü yüklendi. Ve Amerikan halkı buna inandırıldı. Küreselleşme ile beraber giderek kendini güvensiz hisseden Amerikan siyasi aklı 11 Eylül’ü fırsat bilerek Soğuk Savaş sonrasının en büyük “düzen kurma” operasyonunu başlattı.

Bu sancılı süreç hala devam ediyor. ABD’nin hesaba katmadığı etkenler ve beklemediği gelişmeler sonucunda Bush yönetimi Irak’ta batağa saplanmış durumda. Fakat bu paradoksal bir şekilde bölge ülkeleri için yeni fırsatların doğmasına imkan veriyor. Irak’ın işgali bölgedeki bütün rejimlere şu mesajı verdi. Baas yönetiminin kısa sürede devrilmesi Saddam Hüseyin’in yakalanıp idam edilmesi ve Irak’ta etnik-sekter siyasetin merkeze oturmasından sonra bölgedeki hiçbir Arap rejimi kendini emniyette hissedemez. Saddam Hüseyin başına gelen Suudi Arabistan’ın yahut Mısır’ın başına da gelebilir. Irak’ın işgalinden sonra Arap devletleri isteyerek ve ya istemeyerek siyasi meşruiyetlerini kendi toplumsal ve bölgesel dinamiklerinden hareketle tanımlama kaygısı içine girdiler.

Bunun pek çok örneği var. Suudi Arabistan geçtiğimiz ay Filistin Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kurulmasında aktif bir rol oynadı. Suudi Arabistan daha önce de Ortadoğu’da bir çok girişime öncülü

Etiketler: