Model Ortaklık=Stratejik Derinlik

Obama seçim çalışmalarına “evet, yapabiliriz” sloganıyla başlamıştı. Bu söylem sosyo-ekonomik sarsıntı yaşayan Amerikan toplumuna 'Amerikan idealizminin' yeniden inşa edileceğine dair bir umut aşılıyordu. Kuşkusuz bu söylemin tecellileri ABD merkezli bir dünyada yalnızca iç kamuoyunu etkilemekle kalmayacaktı. Obama nihayetin de bu söylemle aynı zamanda bütün bir dünyaya mesaj veriyordu. Bu mesaj Bush yönetimi altında küresel ölçekte tahrip olan ABD imajını da yeniden inşaa etmeyi vaat ediyordu.

Obama seçim çalışmalarına “evet, yapabiliriz” sloganıyla başlamıştı. Bu söylem sosyo-ekonomik sarsıntı yaşayan Amerikan toplumuna ‘Amerikan idealizminin’ yeniden inşa edileceğine dair bir umut aşılıyordu. Kuşkusuz bu söylemin tecellileri ABD merkezli bir dünyada yalnızca iç kamuoyunu etkilemekle kalmayacaktı. Obama nihayetin de bu söylemle aynı zamanda bütün bir dünyaya mesaj veriyordu. Bu mesaj Bush yönetimi altında küresel ölçekte tahrip olan ABD imajını da yeniden inşaa etmeyi vaat ediyordu.

Evet, yapabiliriz sözü uluslararası arenada ‘Amerikan gücünü’ yeniden inşa etmeye duyulan inananç ve kararlığın da ifadesiydi. Amerikan türü idealizim bir anlamda İkinci Dünya savaşından sonra dünyaya nizam veren Avrupa merkezli hakikat tekelciliği ve tek tipleştirici ideolojinin soft biçiminin yeniden libareralizm etrafında müşehhaslaşmasına dayanıyordu. Obama, Aydınlanma ülküsünün özne nesne birlikteliğini hatırlatıyor ve “evet, yapabiliriz” diyordu. Yeniden büyük Amerikan düşünü inşa etmeye bir çağrıydı bu.

Uluslararası arenada ABD merkezli gelişen güç mücadelelerini Foucaultçu bir analiz boyutuyla okuyacak olursak ABD’de yönetimi neocon yandaşları, bir grup Amerikalı politikacı, entelektüel, ve politika yapıcıları tarafından söylendiği ve icra edildiği haliyle ‘terörle küresel mücadele’ konpestinin ABD iktidarını harekete geçirdiğini, ürettiğini, güçlendirdiğini görüyoruz. Depolitik olarak nitelenen Amerikan toplumu son sekiz yıl boyunca Bush iktidarı tarafından uygulanan güvenlik merkezli politikalarla dışarıdan gelen tehlikelere karşı duyarlı hale getirildi. Bu söylemi fiiliyata döken ABD yönetimi dünyayı neconcu ideoloji doğrultusunda çekip çevirmek için Irak ve Afganistan’a müdahale etti, Ortadoğu’da barış sürecini baltaladı.

Güç ve aç gözlülükle yürütülen bu süreç nihayetinde Bush iktidarının emperyalist tasarımını sembolize eder hale geldi. Sonunda teröre karşı savaş, ortaya çıkardığı paranoya, öfke ve kırgınlık ile ABD’yi dünyanın geri kalanına yabancılaştırdı. Bir yandan da Bush iktidarını yıprattı, zayıflattı ve nihayetinde sonunu getirdi.

BARIŞI EVRENSELLEŞTİRMEK

Şimdi ABD’nin kamu diplomasisini sağlıklı bir zemine oturtmak için söylemden öteye köklü bir zihniyet ve eylem değişikliğine ihtiyacı var.

Bu gün dünya küresel boyutlu birçok sorunla karşı karşıyadır. Hakkaniyet, adalet ve diyaloga açık bir müzakere süreci dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların bizi bir feleketin eşiğine getirmesine engel olabilir. Geçtiğimiz son sekiz yıl bu sorunlar Filistin İsrail çatışması, Irak işgali, Gürcistan Rusya gerginliği, Darfur sorunu, Afganistan mudahalesi, Pakistan Hindistan geriliminde görüldüğü üzere çatışmayla sonuçlandı. Silahsızlanma, dünyanın enerji ve doğal kaynaklarının doğru ve adilce paylaşılması, küresel ısınma, kültürel uyuşmazlık gibi sorunlara ilişkin kapsamlı konsensüsler oluşturulamadı. Türkiye gibi etkin güçlerin bölgesel sorunları çözümüne yönelik girişimleri uluslararası düzleme taşıma çabaları uluslararası kuruluşlarca gönülsüzce karşılandı.

Şimdi yapılması gereken bir takım güç odaklarının ideolojik ve ekonomi-politik kaygılarından hareketle suni ve kutuplaştırıcı söylemler geliştirmenin yerine, uygulanabilir, adil, demokratik ve insani zeminde hareket etmektir. Bu anlamda kamu diplomasisini bir halkla ilişkiler çalışması zemininden çıkarıp temel değer ve

Etiketler: