Mısır’ın Yol Ayrımı

Zorlu bir demokratikleşme mücadelesi veren Türkiye'nin, Mısır'daki süreci ve siyasi dengeleri gözden kaçırmaması gerekir.

Mısır’da yaklaşık 60 yıllık otoriter rejimi sarsan protestolar Mübarek’in istifasıyla zafere ulaşmış gibi gözükse de ülke, devrimin kaderini belirleyecek sancılı ve zorlu bir sürecin içine girmiştir. Bugünlerde bölgeyi yakından izleyen herkes, bu tamamlanmamış devrimin nasıl bir siyasi sisteme evrileceği sorusuna yanıt bulmaya çalışmaktadır. İslami ve liberal güçler arasında hukukun üstünlüğü ve bireysel ve siyasi hakların korunması gibi temel ilkeler üzerindeki fikir birliği, önümüzdeki dönemde liberal kurumları güçlendirme potansiyeli taşısa da, bu fikir birliğinin ordu faktörü de göz önüne alındığında, demokrasi sürecinin önünü ne derece açacağı belirsizliğini korumaktadır. Mısır için yeni bir başlangıç anlamını taşıyan bu demokratikleşme çabasının geleceğini ülkede Mübarek’in ardından siyasi dengelerin nasıl kurulacağı belirleyecektir. 

Yeni siyasi dengeler  Mısır’da geçiş dönemi ve sonrasına ait siyasi resme ilişkin belirsizliklere rağmen, kesin olan tek şey, bu yeni dönemi şekillendirecek en önemli unsurun ordu ile devrimci hareket arasındaki uzlaşma, çekişme ve müzakerelere dayalı süreç olacağıdır. 1952’den bu yana gerek siyasi düzende gerekse ekonomik ve sosyal hayatta ayrıcalıklı konuma sahip olan ordunun kısa sürede tüm bu gücünden feragat ederek idareyi tamamen sivillere bırakmasını beklemek oldukça naif bir yaklaşımdır. Bununla birlikte Mısır’da devrim hareketinin Batı’nın desteğiyle hazırlanan renkli devrimlerden farklı olan yerli karakteri, orduyu bu yeni başlayan süreci durdurabilmekten alıkoymaktadır. Devrimin en önemli katkısı Mısır siyasetini yönlendirme gücünü yeni aktörler eliyle dağıtmış olmasıdır. Nitekim devrimi yapanlar protestolarla ordu üzerindeki baskılarını sürdürmektedirler. Ancak bu karşılıklı etkileşimde muhalif hareketin zayıf ve parçalı yapısı, siyasi süreçleri etkileme kabiliyetini önemli ölçüde sınırlandırmakta, bu da muhalefetin pazarlık payının azaldığı endişesi doğurmaktadır. Hareketin bu kadar farklı kesimleri içinde barındıran yapısı, aktörlerin yeni döneme ilişkin kapsamlı bir siyasi plan sunma kapasitesini de zayıflatmaktadır. Ancak bu gruplar içinde özellikle Müslüman Kardeşler ayrı bir yer teşkil etmektedir. Sahip olduğu sağlam örgütlü yapı ve güçlü halk desteği göz önüne alındığında, tek başına iktidarın en güçlü adayı olabilecekken, Müslüman Kardeşler arka planda kalarak bu koalisyona destek vermeyi tercih etmiştir. Ancak, geride kalması, önümüzdeki sürecin en belirleyici aktörü olacağını engellememektedir. Bununla birlikte yeni dönemin daha özgür siyasi ortamı içinde yeni İslami hareketlerin ortaya çıkacak ve siyasi dengelerin yeniden kurulacak olması, Müslüman Kardeşleri de etkileyecek ve hareket bu değişim dalgasının dışında kalamayacaktır. Mısır’da devrim ile birlikte başlayan politikleşme süreci beraberinde pek çok siyasi oluşum meydana getirmeye başlamıştır bile. Devrime katılan hareketler siyasi arenada kendilerine yer ararken, Müslüman Kardeşlerden kopmuş Vasat Partisi üzerindeki yasaklar kalmıştır. Ayrıca işçi hareketini temsil eden bağımsız sendikaların kurulması, sınıfsal taleplerin siyasal arenada temsil edilmesine yönelik muhtemel bir partileşme sürecinin sinyali olarak algılanmalıdır.  Kısıtlı liberalizm mi, gerçek demokrasi mi? 

Mısır’ın siyasi durumuna ilişkin yorumda bulunmak gerekirse ülkenin bir yol ayrımında olduğu söylenebilir. Ancak ayrım, iddia edildiği üzere radikal İslam ile d

Etiketler: