Mevsimlik ve Döngüsel Provokasyon Denemeleri

Onlar da bunun bilincinde aslında. Öfkelerinin çoğu destekledikleri siyasal partilere. Her seçim sonrasında kaybetmeyi kaldıramıyorlar. 31 Mart seçimlerine gidildiği bir dönemde, destekledikleri partilerle ilgili seçim sonrasında benzer bir tablonun çıkacağını şimdiden görüyorlar.

Birkaç hafta önceki konuşmasında “Biz de sizi mağdur edeceğiz elbette. Elbette o gün gelecek” minvalinde laflar ediyordu.

Bu sözlerinin toplumsal alanda yeterince karşılık bulmadığını düşünmüş olacak ki, bu hafta “artık o kadar kinliyiz ki” diyerek bir üst aşama olan “savaş” moduna geçti.

Bu “savaş” modunda sembol bir ismi seçerek, ayrıştırma, ötekileştirme ve düşmanlaştırma için Mustafa Kemal Atatürk’ü kullandı.

Bunu kendisi de saklamıyor. “10 yıl önce bu kadar Atatürkçü değildim” diyerek ekliyor: “Şimdi Atatürk benim ilahım diyorum. Hiçbir kusurunu görmediğim gibi Atatürk’e artık tapıyorum.”

Peki, ismi çok da lazım değil söz konusu gazetecinin bu sözleri etmesi için 10 yıl içinde ne değişmiş. Toplumda Mustafa Kemal’e yönelik karşıtlık mı artmış? Mustafa Kemal’le ilgili önemli tarihlerde yapılan anma merasimlerinde bir azalma mı olmuş?

Siyasi iktidar, Mustafa Kemal ve onun siyasi mirası ile ilgili 10 yıl önceden farklı olarak bugün başka bir siyasi pozisyona mı geçmiş?

Hayır. Bilakis, siyasi iktidar ve onun destekçisi olan muhafazakâr toplum kesimlerinde Mustafa Kemal Atatürk ve siyasi hatırası ile ilgili çok daha sahici ve sahiplenici bir atmosfer var.

Mustafa Kemal’i anma merasimleri daha da sivilleşmiş. Bu konudaki gönüllü teşebbüsler artmış. Dolayısıyla, bu gazeteci ve bunun gibi Mustafa Kemal üzerinden toplumu ayrıştırmaya yeltenenlerin iddia ettiği şekilde, Atatürk ile toplumun arasında bir sorun yok.

Yazıya örnek olsun diye söz konusu gazetecinin söylediklerini seçtim. Benzer provokatif açıklamalar eş zamanlı olarak devreye sokuluyor. Örneğin yaklaşık otuz kişilik bir taraftar grubu, kalabalık bir sokak ortasında  “Mustafa Kemal Paşam, ne istersen iste benden, istersen ayıralım dinle devlet işlerini, istersen asalım bütün hoca ve müridleri, istersen kapatalım bütün İmam Hatipleri” gibi sözlerle “tezahürat” yapabiliyor.

Peki, son dönemde Atatürk üzerinden yeniden mevsimlik provokasyonların devreye sokulmasının amacı ne olabilir?

***

Atatürk üzerinden toplumun ayrıştırılması, düşmanlıkların körüklenmesi için provokasyona başvurulması yeni bir yöntem değil.

14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin hemen sonrasında Ticaniler olarak adlandırılan bir grup tarafından Atatürk büstlerine saldırılar başlatılmıştı. Bir gecede Türkiye’nin farklı yerlerinde 17 farklı büstün kırılması ile olaylar tırmandırılmıştı.

Ancak bir anda ortaya çıkan ve sonra kaybolan bu grubun, aslında siyasi bir provokasyon için devreye sokulduğu çok geçmeden anlaşılacaktı.

Sonraki dönemlerde benzer girişimler hep devam etti.

AK Parti’nin ilk iktidar döneminde devreye sokulan Cumhuriyet mitinglerinde kullanılan bazı söylemlerle son günlerde iktidara ve onun destekçilerine karşı Atatürk üzerinden dile getirilen söylemler benzer içerikte.

Geçmiş dönemlerde bu tip provokasyonlarla siyasi sonuç alındı. Toplumsal kimlik grupları arasında ayrışmalar körüklenerek darbe süreçlerine ortam hazırlandı. İktidarlar düşürüldü. Yeni iktidarlar kuruldu. Yani bu tip kimlik gruplarını ayrıştırmaya yönelik provokasyonlar işlev gördü.

Ancak köprülerin altından çok sular aktı. Toplumsal ve siyasal alan değişti, dönüştü. Medya çoğullaştı.

Mevcut iktidar ve siyaset kurumu birçok kez sınamadan geçti. Siyasal öğrenme süreçlerinin neticesinde çok ağır krizlerin üstesinden geldi.

Bu tip provokasyonları planlayanlara ve gönüllü figüranlık yapanlara, yaptıklarının siyasi sonuç alma bakımından çok da bir işe yaramayacağını söylemek faydasız.

Onlar da bunun bilincinde aslında. Öfkelerinin çoğu destekledikleri siyasal partilere. Her seçim sonrasında kaybetmeyi kaldıramıyorlar. 31 Mart seçimlerine gidildiği bir dönemde, destekledikleri partilerle ilgili seçim sonrasında benzer bir tablonun çıkacağını şimdiden görüyorlar.

En azından bu kesimlerin desteklediği siyasi partilere seslenmek gerekiyor. Destekçilerinizin bu tip provokatif, toplumu ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı eylem ve söylemleri, seçimlere gidildiği bir dönemde, sizin siyasetinizin altını oyuyor.

Dolayısıyla, sizin de bu değirmene su taşımamanız gerekiyor ve onları sakinleştirmeniz icap ediyor.

[Türkiye, 15 Kasım 2018]

Etiketler: