Mehmet Şimşek Insight Turkey Yıllık Konferansı’nda Konuştu

SETA’nın Washington ofisinin düzenlediği, "Insight Turkey: 5. Yıllık Konferansı – Türkiye’nin Dış Politikası” başlıklı programa katılan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin son yıllarda ekonomik alandaki başarısına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.

Şimşek, SETA’nın Washington ofisinin düzenlediği, “Insight Turkey: 5. Yıllık Konferansı – Türkiye’nin Dış Politikası” başlıklı programda konuştu. Türkiye’nin son yıllarda ekonomik alandaki başarısına ilişkin bir sunum gerçekleştiren Şimşek, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.

İran’ın küresel sisteme entegrasyonuna ilişkin soruya yanıt veren Şimşek, İran’ın uluslararası sisteme dahil olmasının Türkiye için de yararlı olacağını kaydetti. Şimşek, “Bu en çok bizim yararımıza olacaktır. Çünkü bizler komşuyuz” ifadesini kullandı.

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Soru üzerine, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirme çabalarından söz eden Şimşek, “İlişkilerin düzeltilmesi doğrultusunda önemli bir ilerleme var. Nihayetinde bir anlaşmaya ulaşacağımızı ümit ediyoruz. Bunu başarmak Türkiye’nin çıkarlarına olduğu gibi uluslararası toplumun da çıkarlarına olacaktır” diye konuştu.

Şimşek, Türkiye-İsrail ilişkilerini düzeltme gayretlerinin Ankara ile Moskova arasında son dönemde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle yürütüldüğü ifadesinin doğru olmayacağını, aslında bu çabaların daha öncesinde de sürdürüldüğünü söyledi.

Şimşek, meselenin sadece doğalgaz konusuna indirgenmesinin ise yanlış olacağını kaydetti.

Türkiye’nin enerji temini konusunda sadece bir ülkeye bağlı olamayacağına işaret ederek, enerjide tek ülkeye bağlılığın büyük bir risk yaratacağının altını çizen Şimşek, ne olursa olsun “çeşitliliğin” her zaman mantıklı olacağını vurguladı. Türkiye’nin Irak, Azerbaycan ve Türkmenistan gazıyla ilgili projelerini de hatırlatan Şimşek, “Açıkçası enerji, bölgesel stratejinin veya politikaların büyük bir bölümünü oluşturuyor. Biz enerji tedarik koridoru olduğumuz gibi büyük bir enerji tüketicisiyiz de” ifadesini kullandı.

“RUSYA’NIN YAPTIRIMLARININ EKONOMİYE ETKİSİ AZ OLACAK”

Bakan Şimşek, Rusya’nın yaptırımlarının Türkiye ekonomisinde çok fazla olumsuz etkiye sahip olmayacağını dile getirdi.

Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret hacminin iki ülke arasındaki son dönemdeki gerilimden önce zaten düşmeye başladığı bilgisini veren Şimşek, iki ülkenin ticaret hacminin Rusya’nın kendi ekonomik sorunlarından ötürü yılda yüzde 30-40 azalma gösterdiğini anlattı. Şimşek, Rusya para birimin değer kaybetmesinin, Rusya’dan tatil için Türkiye’ye gelenlerin sayısında azalma yaşanmasının bundaki etkisine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğer 2016 yılına bakarsanız, Rusya’nın önceden aldığı kararları göz önünde bulundurduğunuzda Rusya ile yaşanan bu çekişmenin sonucunda iki ülkenin ticaret hacminde yaklaşık 3,1 milyar dolarlık düşüş olabilir. Türkiye’nin gayrisafi yurt içi hasılası bu yıl 700-800 milyar dolara yakın. Dolayısıyla 3,1 milyar dolar, gayrisafi yurt içi hasılaya göre oldukça küçük. Bu nedenle Rusya’nın yaptırımlarının etkisi büyük ihtimalle pek az olacak.”

Rusya’ya sattıkları ürünleri diğer ülkelere de rahatlıkla pazarlayabileceklerini hatırlatan Şimşek, Rusya’nın talebinin ise başka bir ülkece kısa sürede karşılamasının imkansız olduğunun altını çizdi.

“SADECE TERÖRİSTLERİ YOK EDEREK SORUNUN ÇÖZÜLECEĞİNİ DÜŞÜNECEK KADAR SAF DEĞİLİZ”

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Kürtlerin Ortadoğu’daki geleceğini nasıl gördüğünün sorulması üzerine, Avrupa’da uzun yıllar süren savaşları hatırlattı ve sonuçta Avrupa Birliği’nin kurularak sınırların ortadan kalktığını, ortak para birimine geçildiğini, ortak meclis oluşturulduğunu söyledi.

Şu anda Ortadoğu’da birçok karışıklık bulunduğunu, trajediler yaşandığını ve geleceği kestirmenin imkansız olduğunu kaydeden Şimşek, “Türkiye’deki Kürtler için en iyi gelecek, Avrupa ailesinin bir parçası olan daha demokratik, daha hoşgörülü ve daha müreffeh bir Türkiye olacaktır. Bu hem Türkler hem Kürtler hem de diğer herkes için en iyisi olacaktır” dedi.

Şimşek, Irak’ta Musul ve Kerkük’ün ötesinde, Suriye’de ise Türkiye sınırı civarı dışında çok fazla Kürt nüfus bulunmadığını belirterek, Türkiye’de ise en fazla Kürt nüfusun yaşadığı şehrin Diyarbakır değil İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerler olduğunu söyledi.

“Benim eşim de Türk. Türkiye’de Kürtler ve Türkler birbirinden ayrılamaz” diyen Şimşek, ulaşmaya çalıştıkları şeyin daha demokratik ve müreffeh bir Türkiye olduğunu vurguladı. Şimşek, şöyle devam etti:

“Ben Ankara’da, daha sonra İngiltere’de eğitim almak için, ardından ABD’de ve İngiltere’de çalışmak için köyümü terk ettiğimde bana biri deseydi ki ‘Türkiye eski politikalarından kurtulup Kürtler dahil tüm etnik gruplara temel hak ve özgürlükleri verme konusunda çok değişecek’ deseydi bundan şüphe ederdim ve böyle bir bakış açısına katılmazdım. ABD’de Hispanik etnik grubun kültür, inanç, siyasi konularda yararlandığı ne varsa Türkiye’de Kürtler aynı şeylerden faydalanıyor. Ortak şekilde daha iyi yaşamanın önündeki tek engel ise şiddet.”

Türkiye’de hükümetin birkaç yıl önce çözüm sürecini başlattığını hatırlatan Şimşek, bunun işe yarama şansı olduğunu, Güneydoğu’da ekonominin müthiş bir büyüme yaşadığını ancak bugün şiddet olaylarının yeniden başladığını anlattı.

“Sadece teröristleri yok ederek sorunun çözüleceğini düşünecek kadar saf değiliz” diyen Şimşek, çözümün daha demokratik bir Türkiye elde etmek olduğunu kaydetti.

Şimşek, “Suriye’deki gelişmeler bu şekilde olmasaydı Ortadoğu’da şimdi başka şeylerden bahsediyor olabilirdik. Şu anda şiddeti bitirmekten başka seçeneğimiz yok. Hiçbir demokratik ülke şiddeti hoş göremez. Şiddet varsa temel haklarınızı kullanamazsınız. Şu anda da durum budur” ifadesini kullandı.

“Sonuç olarak, bir şeyler elde etmek için şiddete başvurmak yerine demokrasi ve hukukun üstünlüğünü model alırlarsa Kürtler için gelecek parlak” diyen Şimşek, bölgede Irak ya da başka bir ülkenin bölünmesini kimsenin konuşmadığını dile getirdi. Şimşek, Ortadoğu’nun mezhep çatışmalarından ve etnik temelli şiddet olaylarından da yeteri kadar çektiğini belirterek, çözümün daha fazla şiddet yerine daha fazla diyalog ve reform olduğunu vurguladı.

Şimşek, “ABD’nin de terör örgütleri listesinde yer alan PKK maalesef sunduğumuz fırsattan yararlanamadı. Bunun yerine daha çok silah yığdılar, daha çok militan edindiler, şimdi de bazı şehir merkezlerini işgal etmeye çalışıyorlar. Şimdi bu olayla başa çıkmamız gerekiyor” diye konuştu.

Şimşek, şöyle devam etti:

“Bir Kürt olarak benim annem babam okuma yazma bilmezdi, tek kelime Türkçe konuşamazlardı. Bugün ben aynı ülkenin Başbakan Yardımcısıyım. Geçmişte hatalar oldu. Mükemmel olmayabiliriz ama bunları düzeltmenin yolu şiddet değil. Bunun yolu Meclis’te konuşmaktan geçiyor.”

“SIĞINMACILARI MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ”

Şimşek, bir soru üzerine Suriyeli sığınmacıların Türkiye için bir yük olmadığını anlattı. Türkiye’nin yaklaşık 2,5 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacıya ev sahipliği yaptığı bilgisini veren Şimşek, “Onları memnuniyetle kabul ediyoruz. Başka bir deyişle, doğru olanı yapıyoruz, insanoğlunun, iyi bir komşunun yapması gerekeni yapıyoruz. Açık kapı politikamız devam ediyor. Suriye krizinin bir an önce çözüldüğünü ve insanların eski normal hayatlarına döndüğünü görmek istiyoruz. Bu gerçekleşse bile bu insanların hepsinin o hayatlarına geri döneceğini düşünmüyorum” dedi.

Şimşek, ayrıca uluslararası toplumun Suriyeli sığınmacılara yönelik yardımlarının yetersizliğini dile getirdi.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin yapısal reformları ciddiye aldığını belirterek, “Reformlar konusunda sadece konuşmakla kalmayacağız. Yakında parlamentoyu reform paketlerine boğacağımızı göreceksiniz. Eğer gerekirse, parlamento yaz döneminde tatile girmeyecek ve bu reformları geçirmek için tüm yaz boyunca çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Şimşek, SETA-DC tarafından ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen “Insight Turkey: 5. Yıllık Konferansı”nda Türkiye ekonomisini değerlendiren sunum yaptı.

Washington’daki temasları kapsamında, ABD Hazine ve Ticaret bakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini belirten Şimşek, toplantıların verimli geçtiğini dile getirdi.

Türkiye ve ABD arasındaki ticari ilişkilerin potansiyelin oldukça altında olduğuna işaret eden Şimşek, buna karşın son siyasi ilişkilerin en güçlü dönemlerinden birini yaşadığını kaydetti.

Şimşek, sunumunda genel olarak Türk ekonomisi ve reform ajandasına odaklanırken, Türkiye’nin finansal krizler ve jeopolitik risklerin yüksek olduğu son 10 yılda Çin ve Hindistan dışındaki diğer yükselen piyasa ülkelerine kıyasla daha iyi bir performans gösterdiğini vurguladı.

“YÜKSELEN PİYASA EKONOMİLERİNİN PARLAK DÖNEMİ SONA ERDİ”

Türklerin satın alma gücünün 2002’den bu yana büyük artış gösterdiğine ve Avrupa Birliği (AB) ve ABD standartlarına yaklaştığına dikkat çeken Şimşek, “Türkiye ile AB arasındaki satın alma gücü farkını son 13 yılda yüzde 25-30 kapattık. 2000 yılında AB ortalamasının yüzde 30’una denk gelen Türk satın alma gücü, geçen yıl itibarıyla bu ortalamanın yüzde 55’ine yükseldi” değerlendirmesini yaptı.

Bununla birlikte, yükselen piyasa ekonomilerinin öne çıktığı dönemin sona erdiğini belirten Şimşek, şunları kaydetti:

“Geride bıraktığımız 10 yıl, yükselen piyasa ekonomilerinin yatırımcıların gözdesi olduğu bir dönemdi. Çünkü, küresel dolar likiditesi boldu ve emtia fiyatları ciddi bir artış dögüsü yaşadı. Yükselen piyasa ekonomileri bu dönemde yüksek derecede sermaye akışı ve yatırım aldı. Ancak, bu dönem artık geride kaldı. Şimdi, bu ülkeler artık iyi durumda değil. Uluslararası Finans’ın tahminlerine göre, geçen yıl yükselen piyasa ekonomilerinden 350-400 milyar dolar civarında sermaye çıkışı yaşandı. Türkiye’den de yaklaşık olarak 10 milyar dolar civarında net sermaye çıkışı oldu.”

Şimşek, ayrıca, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artış sürecine girmesiyle güçlenen dolar ve düşen emtia fiyatlarını, yükselen piyasa ekonomileri için en “kötü kokteyl” olarak değerlendirerek, ağır baskı altında kalan bu ülkelerdeki yavaşlamanın sürpriz olmadığının altını çizdi.

Bu noktada, bazı istatistikler veren Şimşek, yükselen piyasaların gelişmiş ülkeleri yakalama süresinin 2009’da yaşanan finansal kriz öncesinde 36 yıl iken, bu sürenin 120 yıla çıktığını anlattı.

“YAKINDA PARLAMENTOYU REFORM PAKETLERİNE BOĞACAĞIZ”

Sunumunda, Türkiye’ye yönelik piyasa algısının son yıllarda diğer yükselen piyasa ekonomileri gibi kötüleştiğine de değinen Şimşek, “Türkiye’nin gerçeğinin piyasadaki algıdan daha iyi durumda olduğunu düşünüyorum. Ancak, bizim için algı da önem taşıyor ve bu kötüleşmeyi durdurmak için çalışmalıyız. Dolayısıyla naif bir yaklaşım takınarak, Türkiye’de her şeyin mükemmel olduğunu iddia etmiyoruz. Öyle olsaydı reformlardan bahsediyor olmazdık.” yorumunda bulundu.

Şimşek, yapısal reform programı, AB’ye üyelik süreci ve istikrarlı makroekonomik politikaların, Türkiye’nin geleceği için sütun taşları niteliğinde olduğunu belirtirek, bunların düşük verimlilik, rekabet gücü ve yatırım iklimini iyileştirmek açısından büyük rol oynayacağını dile getirdi.

“Son yıllarda kapsamlı bir reform ajandası için çok sıkı çalıştık. Şimdi önümüzde 4 yıl var ve bu reform ajandasının yüzde 60-65’ini gerçekleştirmemiz dahi Türkiye’nin yeniden hızlı büyüme sürecine geri dönmesini sağlayacaktır” diyen Şimşek, hazırlanan reform paketlerinin gelecek günlerde parlamentoya ulaşacağını bildirdi.

Şimşek, reformların yasalaşması noktasında da elinden geleni yapacağını ifade ederek, “Reformlar konusunda sadece konuşmakla kalmayacağız. Yakında parlamentoyu reform paketlerine boğacağımızı göreceksiniz. Eğer gerekirse, parlamento yaz döneminde tatile girmeyecek ve bu reformları geçirmek için tüm yaz boyunca çalışmaya devamedeceğiz” diye konuştu.

“EĞER EN BÜYÜK 10 EKONOMİ ARASINA GİRMEK İSTİYORSAK EN İYİ KÜRESEL UYGULAMALARI BENİMSEMELİYİZ”

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin yapısal reformlara devam etmesi gerektiğini belirterek, “Eğer en büyük 10 ekonomi arasına girmek istiyorsak en iyi küresel uygulamaları benimsemeliyiz” dedi.

Şimşek, SETA-DC tarafından ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen “Insight Turkey: 5. Yıllık Konferansı”nda, Türkiye ekonomisini değerlendiren sunum yaptı.

AK Parti’nin iktidara gelmeden önce Türkiye’nin düşük gelirli ülkelerin arasında yer aldığını hatırlatan Şimşek, görevi devraldıklarından itibaren gerçekleştirdikleri birinci nesil reformların Türkiye’yi yüksek orta gelirli ülkelerin seviyesine taşıdığını anlattı.

Şimşek, bununla birlikte, Türkiye’nin on yıllarca “orta gelir tuzağında” kalmaktan kurtulmak için yapması gereken ödevleri olduğunun altını çizerek, ikinci ve üçüncü dönem reformların önemine işaret etti.

Reform programı kapsamında atılacak adımları sıralayan Şimşek, bu noktada önlerinde yapmaları gereken “ev ödevleri” bulunduğunu kaydetti.

Şimşek, yeni iş alanları oluşturmak için bu reformları hayata geçirmeleri gerektiğini bildirerek, son yıllarda Türkiye’de çalışan insan sayısının yılda yüzde 1,7 artış gösterdiği bilgisini verdi. Buna karşın, AB ve OECD ülkeleri arasında bu rakamın çok düşük sevilerde kaldığına dikkati çeken Şimşek, “Açıkçası bu reformları yapmak siyasi bir zorunluluk” ifadesini kullandı.

Seçim dönemindeki kampanyaları arasında iktidar tamamlanmamış işler bulunduğunu, daha fazlasını yapmak istediklerini aktardıklarını anlatan Şimşek, “Şimdi Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler kategorisine katmak için daha fazla reformlar yapmalıyız” dedi.

“TÜRKİYE, 8 YILDA 7 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLADI”

Şimşek, bu reformların tamamlanmasının takipçisi olacaklarının altını çizerek, bu doğrultuda ilk kez bir başbakan yardımcısının reformları izlemekten sorumlu kılındığını, ayrıca Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun reformların uygulanmasının takipçisi olacağını söyledi.

Gelecek 3-6 ay arasında bu reformların parlamentoya gönderileceğini bildiren Şimşek, şeffaflığı zenginleştirme, yolsuzlukla mücadele, kamu alımları, iş istihdamı oluşturma gibi birçok noktada yapılacak reformlara ilişkin bilgiler verdi.

İstihdam konusunda AB ülkelerinde 2007 yılından beri 2 milyon kişinin işini kaybettiğine vurgu yapan Şimşek, aynı dönemde Türkiye’nin ise 7 milyon iş yarattığına dikkati çekti. Şimşek, bu rakamlara rağmen istihdam sağlamak için çabalamaktan yılmayacaklarını kaydetti.

Şimşek, istihdamdaki iyileşmelere rağmen, kayıt dışı istihdam ve kadınların iş gücüne katılım oranının hala sorunlar arasında yer aldığı ifade ederek, yüzde 35’e düşmesine rağmen hala yüksek seyreden kayıt dışı istihdamı kontrol altına almaya çalışacaklarını aktardı.

“2015 YILI BÜTÇE AÇIĞI SIFIRA YAKINDI”

Türkiye’nin kamu açığı açısından başarılı bir performans sergilediğine dikkati çeken Şimşek, 2015’te bütçenin neredeyse denge seviyesinde gerçekleştirildiğini anımsattı.

Buna karşın, yükselen piyasa ülkelerinde ortalama bütçe açığının gayri safi hasılaya oranının ortalama yüzde 4 seviyesinde olduğuna işaret eden Şimşek, Türkiye’nin sıfıra yakın bütçe açığı başarısını kurumlaştırmak istediklerini dile getirdi.

Şimşek, ayrıca Türkiye’nin dünyada en rekabetçi dokuzuncu vergi sistemine sahip olmasına karşın mükelleflerin mevcut sorunlarını çözecek reformlar planladıklarının bilgisini verdi.

Kamu harcamalarında eğitime öncelik vereceklerini, halihazırda eğitime vergi gelirlerinin yüzde 25’ini ayırdıklarını belirten Şimşek, “Eğitim gerçekten çok önemli. Daha yüksek eğitim seviyesi, kişi başına daha yüksek gelir demek” dedi.

Şimşek, Türk eğitim sisteminin kalitesini artırmaya çalışacaklarını bildirirken, yabancı diller, yaşam boyu eğitim ve öğretmenlerin eğitimi konularında reformlar planladıklarını ve eğitimde özel sektöre daha fazla alan tanınacağını bildirdi. Bunun rekabeti artıracağına işaret eden Şimşek, “Eğitime yapılan yatırımların meyvesini 20-30 yıl sonra alacağız.” değerlendirmesini yaptı.

“İLK 10’A GİRMEK İÇİN EN İYİ KÜRESEL UYGULAMALARI BENİMSEMELİYİZ”

Şimşek, reform programıyla yargı sistemindeki sorunları da gidermeye çalışacaklarını belirterek, daha fazla yasal anlaşmazlığın mahkemeye gitmeden tarafsız hakem kararıyla çözülmesi için merkezler kurulacağını söyledi.

Yeni temyiz mahkemeleri oluşturacaklarını da açıklayan Şimşek, böylece 1 milyonun üstünde davanın beklediği Yargıtay’ın yükünü azaltmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Mehmet Şimşek, Türkiye’nin dünyanın 10 büyük ekonomisi arasında yer alması için daha yapmaları gereken birçok işin bulunduğunu kaydederek, sözlerini “Eğer en büyük 10 ekonomi arasına girmek istiyorsak en iyi küresel uygulamaları benimsemeliyiz” diyerek tamamladı.

Etiketler: