Lider Kadronun Tasfiyesi Terör Örgütlerini Nasıl Etkiler?

PKK’nın lider kadrosunun tasfiyesi örgüte çok büyük ölçüde zarar verebilir ancak bu örgütün top yekûn tasfiye olacağı ve çözüleceği şeklinde yorumlanmamalı.

Geçen haftanın flaş konusu PKK’nın üst düzey sorumlularından “Bahoz Erdal” kod adlı Fehman Hüseyin’in Suriye’nin kuzeyindeki Himo’da yanındaki korumaları ile birlikte öldürüldüğüne dair haberdi. Bahoz Erdal ve yanındakileri hedef alan saldırının detaylarına dair açıklamayı Suriye’deki rejim karşıtı Tel Hamis Tugayları sözcüsü Halid El Hasekavi yaptı. Hükümet yetkilileri ve Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş haberi resmi olarak teyit edecek bilgiye sahip olmadıklarını açıkladı. Türkiye’yi ilgilendiren diğer bir haber ise DAEŞ örgütünün savaş bakanı olarak tanınan ve askeri operasyonlarının sorumlusu üst düzey lideri Ömer el Şişani’nin Amerikan bombardımanı sonucu öldürüldüğü haberi idi. Şişani’nin öldürülmesi DAEŞ’in savaş kapasitesine vurulan önemli bir darbe idi  Her iki gelişme de terörle mücadele konusunda yeni bir tartışmanın da başlamasına neden oldu. Terör örgütlerinin üst kademesi ve liderliğini tasfiye etmenin bu örgütlerle mücadelede ne gibi bir etkisi olacağı tartışma gündemine girdi. Henüz teyit edilmeyen bu gelişme Türkiye’nin terörle mücadele konusunda yeni bir stratejiyi mi benimsemeye başladığı sorusunu da gündeme getirdi.

Terör örgütlerinin lider kadrosunun tasfiyesine dair yapılan araştırmalarda böylesi bir stratejinin faydası ve risklerine dair oldukça farklı bulgular ortaya konulmuştur. Bütün araştırmacıların uzlaştığı nokta ise örgütlerin böylesi bir tasfiye sonrası kayıplarının arttığı ve liderlik yapacak aktörleri caydırdığıdır. İsrail, ABD, Rusya ve Pakistan gibi terörle aktif olarak mücadele eden ülkelerde de liderlik tasfiyesi ve liderlerin hedef alınmasına dair aktif politikalar yürütülmektedir. Bütün bu tartışmalar incelendiğinde liderlik tasfiyesinin terör örgütlerini ortadan kaldırma konusunda yeterli şart olmadığı, hatta bazı durumlarda beklentilerin tersine sonuç veren ve bu örgütlerde daha aşırıcı liderlerin başa gelmesine neden olan bir değişim biçimi olduğu ortaya çıkmıştır. Liderlik tasfiyesinin terör örgütlerinin etkisizleşmesi, toplumsal tabanlarını kaybetmeleri ve liderlik konusunda elit çatışmalarının örgütleri bitme noktasına getirebildiği de tecrübe edilmiştir.

Terör örgütlerinin lider kadrolarının tasfiye edilmesinin, yalnız başına bu örgütlerin etkisizleştirilmesi konusunda yeterli olmadığı birçok örnek ve çalışma ile ortaya konmuştur. Belirli kişi ve hedeflere yönelik saldırıların terör örgütlerindeki kritik tecrübeye sahip kişileri etkisiz hale getirdiği ve bunun da örgütlerin kapasitesine darbe vurduğu gerçektir. Bu tarz bir tasfiye terör örgütlerine çok büyük zarar vermiştir. Kapasiteyi yeniden oluşturmak için uzun bir süre ve kaynak harcamak zorunda kalmışlardır. Bu yönü ile örgütlerin belirli süre etkisini kırdığı söylenebilir ancak örgütleri tamamen ortadan kaldırma konusu tartışmalıdır. Tasfiye meselesi ancak daha geniş kapsamlı planlanmış bir stratejinin ön adımı olarak gerçekleştirilirse etkili olur ancak bu da oluşabilecek riski ortadan kaldırmaz.

PKK VE LİDERLİK MESELESİ

Türkiye’nin PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadelesinde liderlik tasfiyesi stratejisini tartışmadan önce bu stratejinin hangi koşullarda etkili sonuçlar verebileceğini ve muhtemel risklerini değerlendirmek yerinde olacaktır. Terör örgütleri liderlerini hedef almak siyasi retorik açısından sıkça dile getirilmektedir. Liderlik tasfiyesi sadece liderin ölü olarak ele geçirilmesi anlamına gelmez, yakalama ve tutuklama şeklinde ele geçirmek de lider tasfiyesinin bir çeşididir. Bu yönü ile Türkiye hâlihazırda PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ı 1999 yılında yakalamış ve örgüt kurucusunu etkisizleştirmiştir. Öcalan çözüm sürecinde tekrar sahneye çıkmıştır ancak barışa katkısı beklenen düzeyde olmadığı gibi çatışmaların yeniden alevlenmesi sonrasında da etkinliğini yitirmiştir.

Bugün için PKK/KCK liderliği söz konusu olduğunda Murat Karayılan, Cemil Bayık, Bese Hozat, Fehman Hüseyin, Murat Karasu gibi isimler ön plana çıkmaktadır. Bu ve benzer lider kadronun tasfiyesinin terör örgütü ile mücadelede ne gibi bir etkisinin olacağı dikkatle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Böylesi bir hamle, kısa vadeli etkisi itibariyle, psikolojik üstünlüğün ele geçirilmesi ve örgüt içerisinde bir bozgun psikolojisi yaratması anlamına gelmektedir. Ancak bu kısa vadeli zaferin terörle mücadele konusunda daha kalıcı hale getirilmesi için başka belli şartların da devrede olması gerekir, aksi halde beklenen etkinin tam tersi bir tesiri olur. Liderlik değişimini yaşamış ve bu travmayı atlatabilmiş bir örgüt daha kurumsal ve kalıcı hale de gelebilir. Bunun sonrasında daha radikal ve takip edilmesi güç bir liderlik profili de belirebilir. Bundan dolayı sonrasında yaşanabilecek gelişmelere dair detaylı bir planlama gerekmektedir.

HANGİ KOŞULLARDA ETKİLİ?

Terör örgütleri kurulmalarının ardından erken bir dönemde ve özellikle de kurucu liderlerini kaybederlerse bunun örgütün tasfiye edilmesine katkısı oldukça fazla olacaktır. Özellikle YPG gibi bir örgüt, her ne kadar PKK’nın uzantısı ise de örgüt liderliğinin erken bir dönemde tasfiyesi örgütle mücadele açısında etkili sonuç verebilir. Ancak böylesi bir müdahaleyi örgüte DAEŞ ile mücadele bahanesi ile destek veren ABD’nin ne şekilde tepki vereceği muğlaktır.

Bomba eğitimi, teşkilatlanma, diplomasi ve para transferlerini yürüten liderin bir altında yer alan operasyonel kadronun tasfiyesi örgütün etkisini ve kapasitesini belirli süre için kırar. Bu yönüyle tartışılmaz şekilde etkili olur. Ancak böylesi bir tasfiye sonrası örgütler, farklı eylem türlerine yönelebilirler ve bu da güvenlik birimlerinin ilk aşamada hazırlıksız yakalanmasına neden olabilir. Geride kalan liderlerin intikam eylemlerinde bulunarak karşı tarafa bedel ödetmeye çalışmaları pek muhtemeldir. Bu risk, lider tasfiyesinde bulunmaya çalışacak aktörler açısından dikkate alınması gereken bir husustur. Destekçi kitle arasında radikalleşme eğilimi ve daha sert müdahale etme yaklaşımı güçlenir.

Lider kültünün hakim olduğu ve apokaliptik iddialara sahip, yoğun şiddete başvuran ve daha çok dini ve aşırı ideolojik değerlere sahip örgütlerde lider tasfiyesinin oldukça etkili olduğu görülmüştür. Bu gibi durumlarda gizli örgüt yapısı karizmatik lider etrafında kümelenir. Örgüt mensupları da karizmatik/kült lider için kendilerini feda etmeye daha fazla yatkın olur. Bu nedenle karizmatik kült liderin ortadan kaldırılması örgüt tabanı ve destekçilerinde sarsıcı etki yapabilmektedir. Aynı etki, sol ve etnik-milliyetçi ve belirli bir ideolojiye bağlı örgütlerde daha sınırlı kalır. Etnik-milliyetçi örgütler belli bir “ülküye” odaklandıkları için kendilerini tarihin akışında doğru yerde konumlandıklarını düşünmektedirler.

Örgütlerin organizasyonel yapıları liderlik tasfiyesinin etkili olup olmaması konusunda belirleyicidir. Tepeden aşağı hiyerarşik olarak organize olmuş ve liderin çok merkezi olduğu örgütlerde lider tasfiyesi daha sarsıcı olur ancak yatay örgütlenmiş ve kurumsal yapısı güçlü örgütlerde beklenen etki olmamakta. PKK gibi 1999’da lider tasfiyesi yaşamış ve bunun sonrası eski lideri de kapsayacak yeni bir teşkilat yapısı oluşturmuş bir örgüt açısından liderlik yapısının tasfiyesi daha sınırlı etkiye sahip olacaktır. Abdullah Öcalan nominal olarak örgüt lideri konumundadır, bu da örgütün bir alt kademesindeki liderlik mücadelesini bir ölçüde sınırlayabilmektedir. Örgütlerin içlerinde iktidar ve liderlik mücadelesinin çıkması, liderlik tasfiyesine göre örgütlere daha fazla zarar verdiği görülmüştür. PKK gibi kurumsallaşmış bir örgütün tasfiyesinde örgütün ve tabanının değerlerinin değişimi ve/veya maddi altyapısı ve silah temin kanallarının ortadan kaldırılması daha etkili olacaktır.

MÜTTEFİKLERİN VARLIĞI

Diğer bir parametre ise örgütlerin müttefiklerinin oluşudur. İç ve dış müttefiki olan örgütlerin liderlik tasfiyesine çok daha dirençli oldukları görülmektedir. PKK/ YPG özelinde, örgüt tasfiyesini zorlaştıran temel etmen örgütlerin Türkiye’nin “müttefiki” olan aktörler dahil destek bulabiliyor oluşlarıdır. Rahat bir şekilde uluslararası destek bulabilen örgütlerin, varoluşsal kaygıları daha az olup toparlanma sürecine daha hızlı girebildikleri görülmektedir. Bu nedenle liderlik tasfiyesinin etkisinin artırılabilmesi için iç ve dış destek kanallarının sınırlandırılabilmesi gerekmekte.

Türkiye açısından PKK ile mücadele konusunda liderlik tasfiyesi meselesi bir tartışma konusu olarak güncelliğini koruyacaktır. PKK’nın lider kadrosunun tasfiyesi örgüte çok büyük ölçüde zarar verebilir ancak bu örgütün top yekûn tasfiye olacağı ve çözüleceği şeklinde yorumlanmamalıdır. Örgütün ideolojik söylemi, toplumsal tabanı ve uluslararası etkinliği devam ettiği sürece tamamen tasfiyesi oldukça güçtür. Barış süreçleri esnasında “oyunbozanlık” yapan liderlerin tasfiyesinin birçok örnekte yeni süreçlerin önünü açabildiği görülmüştür. Türkiye Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından PKK ile mücadelesinde, ABD, İsrail ve Rusya gibi aktif bir liderlik tasfiyesi strateji benimsememiştir. Böylesi bir strateji ancak daha sonraki gelişmeler ve süreç planlanarak etkili olabilir. Etkisine rağmen riskleri de mevcuttur.

[Star Açık Görüş, 16 Temmuz 2016]

Etiketler: