Koronavirüsün Yayılma Eğrisini Düzleştirmeden Ekonomiyi Pozitife Döndüremeyiz

Virüsün yayılma eğrisini düzleştirmeden sosyal hayat ve ekonomide normale dönmemizin çok zor. O yüzden belli ekonomik maliyetleri olsa da vatandaşlarımızın kısıtlayıcı kurallara ve tavsiye niteliğindeki önlemlere bilinçli bir şekilde riayet etmeleri oldukça hayati.

Beklendiği üzere, sosyal izolasyonla birlikte ekonomik aktivite yavaşlıyor. Hazine verileri de buna işaret ediyor. Ocakta 119,9 milyar TL olan hazinenin nakit gelirleri, şubatta 87,3 milyara martta ise 53,9 milyara inmiş. Ticari faaliyet azalınca vergi gelirleri düşmüş. Virüsle ekonomik mücadele kapsamında gelirlerinden bir süreliğine feragat eden kamu, bir taraftan da verdiği mali desteğin miktarını ve çeşitliliğini arttırmaya çalışıyor. Nakit desteği verilecek dar gelirli ailelerin sayısı arttırıldı. Bununla birlikte ücretsiz izne çıkanlar için de devlet tarafından maaş desteği verileceği duyuruldu. Bu dönemde dar gelirli ailelerimize ve çalışanlarımıza doğrudan gelir desteği sunarak onları borç yükü altında ezmemek çok kritik.

Türkiye, Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından açıklanan son verilere göre, G20 ülkeleri arasında en düşük hanehalkı borçluluk seviyesine sahip olanlardan biri. Düşük hanehalkı borç seviyesi kriz zamanlarında önemli bir kalkan vazifesi görüyor. İnsanlar borçlarından dolayı harcamalarını diğer ülkelerde olduğu kadar sert bir şekilde azaltmıyor. Böylece talep olabildiğince canlı kaldığı için ekonominin toparlanması daha hızlı oluyor. Virüs krizinden de bu özelliğimizi koruyarak çıkmamız çok önemli. Dar gelirli ailelilerimizin ve düşük ücretli çalışanlarımızın bu krizi en az borçla atlatmalarını sağlamalıyız.

Düşük Borç Kalkanı | Borçluluk Seviyesi

 

Artan kamu harcamalarını ve bütçe açığını finanse etmek için hareket alanımız var. Kamu borcumuz birçok G20 ülkesinden çok daha düşük seviyelerde. Bu da bize makro ekonomik istikrarı çok fazla zedelemeden hazinenin belli ölçülerde ilave borçlanmaya gidebileceği bir esneklik sağlıyor. Merkez bankasının doğrudan devlet iç borçlanma senetlerini satın alarak kamuya finansman sağladığı mekanizmayı resmi olarak belli bir süreliğine yeniden devreye sokabiliriz.

AB’DE KORONA TAHVİL ANLAŞMAZLIĞI SÜRÜYOR

AB üyesi ülkelerin maliye bakanlarının bu hafta yaptıkları toplantıdan sonrasında 540 milyar euro değerinde bir kurtarma paketinin devreye gireceği duyuruldu. Bu kapsamda işletmelere 200 milyar euro kredi garantisi sağlanırken, kısa süreli çalışma programına 100 milyar euro ayrılacak. Ayrıca AB ülkeleri GSYH’lerinin yüzde 2’si kadar bir miktarı fon olarak çekebilecekler. Bu paranın sadece sağlık sektörü ve virüsle mücadele kapsamında kullanılması koşulu var. Bu kurtarma paketinin her ülkeyi tatmin etmediğini belirtelim. İtalya, İspanya ve Fransa gibi virüsten ağır darbe alan ülkeler, reel sektör ve istihdamın korunması için daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Bu ülkeler, AB içinde ortak bir borçlanma mekanizması kurularak korona tahvili çıkarılmasını istiyorlar. Ancak, korona tahvilleri ile ilgili anlaşmazlık sürüyor. Liderler zirvesinden ne çıkar bilinmez ama Almanya şu aşamada böyle bir ortak borç girişimine kesinlikle karşı çıkıyor. AB’nin bu krizi sağlık ve ekonomi boyutlarıyla atlatması için daha fazla paraya ihtiyacı var. Ancak, AB projesinin ayakta kalması için paradan daha fazla ihtiyaç duyulan şeyler, AB’nin Avrupalılar için ne anlam ifade ettiğini hatırlatacak cinsten iş birliği ve koordinasyondur.

Avrupa’da bunlar yaşanırken, ABD son sürat para basmaya devam ediyor. Fed bu hafta 2,3 trilyon dolarlık yeni finansman olanakları açıkladı. Bu destekle birlikte Fed’in bilançosu 6 trilyon doları aştı. ABD gibi rezerv para gücüne sahip ülkelerin bastığı toplam para miktarındaki sıfırları saymaya çalıştığınızda paranın gerçekten bir değerinin kalıp kalmadığı husussunda insanın aklında büyük bir soru işareti oluşuyor.

[Sabahi 12 Nisan 2020]

Etiketler: