Kobani’de IŞİD, PKK ve Suriyeli Muhalifler Üzerine…

İnsanlık bir bütündür, Deralı'ya ağlamayanın Kobani için döktüğü gözyaşı sahtedir. Hem medyayı hem de sokağı yakan aynı zihniyet Kobani'nin kullanım değeri bitince Kobani'yi de halkını da bir tarafa atacaklardır.

Kobani’deki YPG-IŞİD çatışmaları Türkiye ve dünya kamuoyuna Suriye’de bir çatışma ortamı olduğu ve bu ortamın en büyük kurbanlarının siviller olduğunu kısmen de olsa hatırlattı. Nihayetinde Kobani de Suriye’nin bir parçası. Geç de olsa makbul bir hatırlayış bu, fakat yürüyen tartışmalara baktığımızda bu Kobani’nin bir “insanlığa dönüş” değil ikiyüzlülüğün tescili görevini ifa ettiği gerçeğini değiştirmez. Suriye’nin Kobani hariç diğer şehir ve kasabalarındaki katliamlara sessiz kalıp Kobani’de insanlığı hatırlayanların, ahlaken yüksek perdeden konuşabilme cüreti ise yüzsüzlüğün en trajikomik örneği.

Şöyle düşünün: Suriye’de 3 küsur senedir devam eden bir çatışma ortamı var. Resmi rakamlara göre büyük çoğunluğu sivil 200 binden fazla Suriyeli Esed rejiminin eliyle ve kitle imha silahlarıyla katledildi. Kimyasal silah, varil bombaları, uzun menzilli roketler insanları ayırt etmeksizin öldürmenin Esed rejimi için araçlarıydı. Yetmedi, aynı Suriyelilerin başına bir IŞİD belası salındı. IŞİD Esed rejimi ve YPG’den öldürdüğü asker/militan toplamından daha çok Suriyeli muhalif öldürdü, kafa kesti, suikast düzenledi, kurşuna dizdi. Sınırımızın dibinde IŞİD muhaliflere saldırdı, günlerce çatıştı. Bu süreçte sus pus olanlar, bırakın birbirlerini kırsın diyenler, hatta Esed dostu olup muhaliflerin Esed ve IŞİD eliyle katledilişine futbol holiganı edasıyla alkış tutanlar, Kobani’deki YPG-IŞİD çatışmalarıyla askeri müdahaleci oldular.

ASKERİ MÜDAHALECİ ANTİ-MİLİTARİZM

Komedi tam da Timur ve Nasreddin Hoca’nın fil hikayesine döndü. İçimizdeki anti-militarist gay “aydın”lardan adını açıklamak istemeyen ABD’li üst düzey yetkililere kadar herkes Türkiye’nin sırtını sıvazlayıp “şu Kobani meselesini çözse çözse sen çözersin” veya “Şu IŞİD’le savaşsa savaşsa sen savaşırsın” sözleriyle gaz verme yarışına girdi. Bunu yaparken de ellerinden sopalarını eksik etmediler. Türkiye’nin iki terör örgütü arasındaki çatışmada terör örgütlerinden birine silah ve lojistik destek yapmaması durumunda nelerle karşılaşacağını göstermek için en iyi bildikleri işi yaptılar: yaktılar, yıktılar, masum insanları katlettiler, kısaca Türkiye’yi terörize ettiler.

Esed rejiminin Türk medyasındaki ve siyasetindeki müttefikleri, üç küsur senedir devam ettirdikleri yoğun yalan, dezenformasyon ve manipülasyon çabalarında Kobani bahanesiyle zirve yaptılar. Bu organizmalar, onulmaz düşmanlıklarından dolayı PKK’nın et dağıtırken başını taşlarla ezerek öldürdükleri gençlerin bile katline cevaz arama yarışı içerisine girdiler. İğrençlikte, yüzsüzlükte ve cömertçe kullanmadığım bir sıfat olan hainlikte sınır tanımadılar. “Marksist-Leninist” bir katili Müslüman bir maktule tercih ettiler. Kullanım değeri olan bir teröristi, sıradan bir Anadolu evladından evla tuttular. Kürtleri, terörist-sıradan vatandaş diye ayırıp terörist olanlarına sahip çıktılar.

GERÇEK DOST TÜRKİYE

Suriye’deki çatışmalar boyunca muhaliflerin belini büken konu sivil kayıpları oldu. Rejim sivil-militan ayrımı gözetmeksizin öldürürken, bir taraftan yedi düvelin desteklediği bir rejimle savaşırken diğer taraftan sivilleri hesaba katmak muhaliflerin en büyük kısıtlamalarından birisiydi. Kobani’de ise Türkiye, bir komşu olarak Kobani halkına ev

Etiketler: