İşgücüne Katılımda Tarihi Rekor

TÜİK geçtiğimiz hafta Haziran dönemi işgücü istatistiklerini açıkladı. Verilere memnun olmamakla beraber, şahsen şaşırmadım da. Zira son senelerde işgücüne katılımın izlediği 'kararlı artış eğilimi' gibi kocaman bir gerçeklik var.

TÜİK geçtiğimiz hafta Haziran dönemi işgücü istatistiklerini açıkladı. Verilere memnun olmamakla beraber, şahsen şaşırmadım da. Zira son senelerde işgücüne katılımın izlediği ‘kararlı artış eğilimi’ gibi kocaman bir gerçeklik var. Bu ise, işsizlik oranının direnmesine sebep oluyor.

İŞSİZLİK NEDEN YÜKSELDİ?

Mayıs döneminde %8,8 olan işsizlik oranı Haziran’da %9,1 düzeyine yükseldi. Mevsimsellikten arındırılmış veriler bazında da, aylık artış geçerli. Bir de yıllık olarak bakalım: Haziran’da işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 1 yüzde puan artış kaydetti. Öyleyse, hem aylık hem de yıllık bazdaki yüks eliş devam ediyor diyebiliriz.

Bu doğrultuda, son aylarda yeniden kendini gösteren işsizlik oranındaki yukarı yönlü hareketin temel nedenini de, veriler gayet net izah ediyor: İstihdamın, işgücüne katılımdaki büyümeye yetişmekte zorlanması.

İşgücüne katılımı, 15 yaş üstü olup çalışabilen ve çalışmaya niyetli kişiler olarak tanımlayabiliriz. Bu grup, hem aktif olarak çalışanları hem de çalışma niyeti olan işsizleri içine alır. İşgücüne katılım oranı ise, işgücünün ilgili nüfus içindeki payı bulunarak hesaplanır.

ARTIK 6 KİŞİ DAHA ‘BEN DE VARIM’ DİYOR

Bu kısa hatırlatmadan sonra, son yıllardaki işgücüne katılım oranımızı inceleyelim. Öncelikle, global kriz öncesiyle sonrası arasında gözle görülür bir farklılık olduğunun altını çizmeliyiz. Nitekim (yeni metodolojiye göre) 2008 öncesinde uzun süre ortalama %44 bandında seyreden oran, 2009 ve sonrasında adım adım tırmanarak 2013 itibariyle %48 bandına çıktı.

2014’ün ilk yarısında da, bu trend sürdü. Bu dönemde ortalama %50 seviyesinde bir işgücüne katılım oranı var. Bir başka deyişle, çalışma çağındaki nüfusta her 2 kişiden biri emeğini arz etmek istiyor. Bu aynı zamanda demek oluyor ki; kriz öncesine kıyasla bugün, çalışma çağındaki her 100 kişiden 6’sı daha ‘Ben de oyunda varım’ diyor.

Tek başına Haziran oranı ise dikkat çekici: %51,3. Bu, bugüne kadar yakalanan en yüksek işgücüne katılım oranı! Türkiye’de işgücüne katılımın, rekor kırarak büyüdüğünü haber veriyor.

Bu, güzel bir gelişme. Büyüme için gerekli aktif insan kaynağının artıyor olması sevindirici. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere çoğu ekonomide %60 ve üzeri oranlara sıkça rastlıyoruz. Oranın bizde daha düşük olmasının sebebi ise, kadınlarımızın işgücünden uzak kalmış olması.

KADIN NÜFUS AKTİFLEŞİYOR

Tam da bu noktada, kriz sonrasında gelen artışın arkasındaki temel dinamiğin, kadınların işgücüne girişte hızlanması olduğunu belirtelim. Nitekim 2008-2013 arası dönemde, katılım oranındaki artışın, erkeklerde 1,4 yüzde puanken, kadınlarda tam 6,3 puan olduğunu tespit ediyoruz.

2014 Haziran itibariyle ise oran, kadınlarda %30,9, erkeklerde %72,3 oldu. Bu rakamlar aylara göre inip çıkabiliyor ancak uzun döneme odaklandığımızda, motor gücün kadın nüfus olduğu bir işgücüne katılım artışı trendi görüyoruz.

Öte yandan, katılımdaki artışın olumsuz yönü ise, son dönemlerde şahit olduğumuz gibi, işsizlik oranının yükselmesine ya da düşmemesine zemin oluşturmak.

Araya virgül koyarak, istihdamın hakkını teslim edelim: Kriz sonrası dönemde Türkiye’de istihdam, sıra dışı tırmanışlar sergiledi. Halen de yeni iş imkânları yaratılıyor ve işgücü piyasası talep anlamında da canlılığını koruyor.

İŞGÜCÜNÜN COŞKUSU

Gel gör ki; istihdamdaki bu güçlü artış dahi, işgücünün coşkusuna yetişmekte zorlanıyor. Zira işsizlik oranını dizginleyebilmek için, taze işgücü katılımına denk düzeyde bir istihdam sunabilmek gerekiyor.

Bu bağlamda, oranı düşürebilmek, bir yandan yapısal sorunlara el atıp, diğer yandan da güçlü bir ekonomik büyüme sergilemekle başarılabilecek. Mevcut işgücü temposu da göz önünde bulundurulduğunda, işsizlikte anlamlı bir düşüş için, uzun dönemli ekonomik büyüme eğilimimizin üzerinde bir hız sergilemek önem taşıyor.

Velhasıl, yeni istihdam sunuluyor ancak emekteki arz talepten hızlı davranınca, işsizliğin %9 bandında ileri geri gitmesi kaçınılmaz oluyor. Aslında bu noktada, zirveye ulaşan bir emek katılımında, işsizlik oranının çift hanelere fırlamaması takdire şayan… Ancak bu, yüzleşmemiz gereken gerçekleri değiştirmiyor.

Bu noktada, üzerinde en çok durulması gereken unsur, kadın işgücü… Tabii işin, eğitim, yaş, bölge gibi daha detaylı demografik dinamikleri de var. Ve tüm bunlar üzerine şekillenmesi gereken yapısal istihdam stratejileri ve icraatları önem taşıyor.

Konuya, arayı çok soğutmadan, buradan devam edeceğiz.

Güzel bir hafta sonu dileklerimle…

[Yeni Şafak, 26 Eylül 2014]

Etiketler: