İran’a Sıkıştırma

Amerikan yönetimi İran'ı hedefe koymak için kararlı. Nükleer meselesi bunun için bir kılıf gibi duruyor. İran'a öylesine sert başlıklar sunuluyor ki, İran'ın kabul etmeyeceği şimdiden belli.

Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo İran’a karşı alacakları tutumu açık etti. “Tarihin en güçlü yaptırımları uygulanacak” dedi. Ayrıca bu açıklama Amerika’nın tek derdinin nükleer anlaşma meselesi olmadığını da ortaya koydu. Amerikan yönetimi İran’ı hedefe koymak için kararlı. Nükleer meselesi bunun için bir kılıf gibi duruyor. İran’a öylesine sert başlıklar sunuluyor ki, İran’ın kabul etmeyeceği şimdiden belli. Sonra da İran uyumsuz davranıyor diye üzerine gitmek istiyorlar.
Hala aynı görüşteyim. Obama’nın yaptığı nükleer anlaşma zaten İran’ı bitirmişti. İran artık nükleer silah sahibi bir ülke olma yolundan ayrılmıştı.
Bakmayın anlaşmada en az on beş yıl boyunca gibi tehditlerin konulduğunda.
İran on beş yıl sonra da nükleer silah elde edemeyecekti. Gerçi Trump bu anlaşmayı böyle okumuyor olabilir.
Onun İran bu anlaşmaya yaklaşımı İran ve Obama düşmanlığı gibi çok daha basit bir zeminden doğuyor olabilir.
Fakat İran’a verilen sinyaller göz önüne alındığında Amerikan yönetiminin zaten bu anlaşmayı çok önemsemediği görülüyor. Pompeo dönüp dolaşıp lafı rejim değişimine kadar getirdi.
Halbuki İran bu anlaşmayla nükleer silah olma şansını kaybetse de nefes alabileceğini düşünüyordu. Zaten silah geliştirme kapasitesinden çok uzak olan İran bu anlaşma sayesinde hem ekonomik olarak rahatlamayı hem de Ortadoğu’da elde ettiği siyasi ve askeri kazanımları korumayı amaçlıyordu.
Yani İran için de asıl mesele nükleer silah değildi.
Fakat bu anlaşma İran’ın nefes alması için yeterli olmadı. Bir türlü gereken güvenlik ortamı yaratılamadı.
İran’a yatırım yapma ihtimali olan Avrupalı ülkeler bile İran piyasasına girme cesareti gösteremedi. Zaman içinde bunun mümkün olabileceği düşünülüyordu. Ancak Trump geldiği günden bu yana bu ihtimal zayıfladı.
Şimdi bütünüyle imkânsız hale geldi. Avrupalı devletler Amerika’nın nükleer anlaşmadan çekilmesini kabul etmeseler bile onun hilafına hareket edip İran’la işbirliği yapamazlar.
Yatırımları artıramazlar. Dolayısıyla Avrupalılar beklemeye geçecek.
İran bu çatlağa oynamayı tercih edecektir. Avrupalıları mümkün olduğunca devreye sokmanın peşinde olacaktır. Ancak bu yöntemle ancak zaman kazanabilir. Daha ötesini değil.
Trump yönetimi çok daha sert bir anlaşma sunacaktır. Bunun sadece nükleerle sınırlı olmadığını gördük zaten. İran bu konuyu nükleerle sınırlandırmak ister. Zira dediğim gibi İran zaten stratejik olarak nükleer silah meselesinden vazgeçmiş halde.
Önemsediği tek şey Ortadoğu’daki kazanımları. Bunları korumak için her şeye razı olacaktır.
Amerika’nın bir niyeti var ama bunu nasıl gerçekleştireceğine dair stratejisi olduğunu düşünmüyorum.
Mesela İran’ı ne kadar geriletme peşinde olacaklar? Hangi bölgelerde yapacaklar? Yemen mi? Suriye mi?
Irak mı? Hangisi ana cephe olacak?
Hepsinde mi harekete geçilecek?
Bunun için kimlerle ittifak yapılacak?
Bunlar yeterince hesaplanmış değil.
Bu konuda gündelik siyaset Trump hükümetini şekillendirmeye devam edecek. İsrail her ne kadar bu mücadele sahnesi olarak Suriye ve Lübnan’ı görmek istese de Amerika öncelikle Irak sahnesine odaklanabilir.
Zira Irak seçimleri bu anlamda yeni bir gerçeklik doğurdu. Seçimlerden İran karşıtı bir koalisyon oluşturma şansı çıkınca Amerikalılar hemen devreye girdi ve müzakereleri başlattı.
Yeni kurulacak Bağdat Hükümeti Amerika’ya çok daha yakın olacak gibi.
Eğer böyle olursa siyasi mücadelenin sıklet merkezi Irak’a doğru kayabilir.
Fakat askeri mücadelenin merkezi şimdilik Suriye gibi görünüyor. Zira ortada devam eden bir iç savaş var.
Ve bu alan Amerika’nın İran’ı vekalet savaşında tüketmesi için son derece uygun bir zemin. Ama bunu PYD ile sürdürmek mümkün değil. Amerika böyle bir siyaset için muhalif Arap gruplara dönmek zorunda..

[Takvim, 27 Mayıs 2018]

Etiketler: