İran-Pakistan Hattında Türkiye

İran'ın Sistan-Belucistan bölgesinde, Cundullah terör örgütünün 18 Ekim intihar saldırısı sonucunda, aralarında İran Devrim Muhafızları üst düzey komutanlarının da bulunduğu 40 kişi öldü. Örgütün beyin takımının Pakistan'da yerleşik olduğuna ve teröristlerin eylemlerini Pakistan'dan sızarak gerçekleştirdiğine dair bir inanış var. İran'da en üst seviyeden siyasiler saldırıdan Pakistan'ı sorumlu tuttu. İran-Pakistan gerilimi son yılların en üst düzeyine erişti.

İran’ın Sistan-Belucistan bölgesinde, Cundullah terör örgütünün 18 Ekim intihar saldırısı sonucunda, aralarında İran Devrim Muhafızları üst düzey komutanlarının da bulunduğu 40 kişi öldü. Örgütün beyin takımının Pakistan’da yerleşik olduğuna ve teröristlerin eylemlerini Pakistan’dan sızarak gerçekleştirdiğine dair bir inanış var. İran’da en üst seviyeden siyasiler saldırıdan Pakistan’ı sorumlu tuttu. İran-Pakistan gerilimi son yılların en üst düzeyine erişti.

2003’te kurulan Cundullah ya da İran Halkın Direniş Hareketi, Beluci milliyetçiliğine dayanan ve İran-Pakistan sınırının her iki tarafındaki Beluçların desteğini sağlamaya çalışan bir örgüt. Sıklıkla Halkın Mücahitleri terör örgütü ile karıştırılıyor. Çeşitli saldırılarla gündeme gelmekle beraber Cundullah etkili ve güçlü bir örgüt değil. 1000 kadar silahlı militanı olduğunu iddia eden örgüt, mali kaynağını sınırda benzin ve mazot kaçakçılığından sağlıyor. Cundullah, İran ve Pakistan Belucistanı’nda etkili değil ve desteğini artırma ihtimali nerdeyse yok gibi. Bu durumun sonucu olsa gerek, örgüt Taliban ve Kaide ile işbirliği arayışı içinde. İntihar saldırısı, İran Devrim Muhafızları komutanlarının Belucistan bölgesinde ileri gelen aşiret liderlerinin katılımı ile kavgalı Şii ve Sünni grupları yakınlaştırma girişimi sırasında gerçekleşti. Muhtemelen katılımcıların sıkı denetlenmediği bir ortamda patlayıcılar vücuduna sarılı saldırgan, generallerin yanına yaklaşarak kendini havaya uçurdu.

Her ne kadar İran’da devrimden sonra bu ölçekte bir saldırı olmadığı söylense de, benzer saldırıların gerçekleşeceği ve İran’da kaosun başlangıcı olduğu tezleri oldukça abartılı. Saldırı İran-Pakistan ilişkilerine verebileceği zarar boyutu ile ele alınmalı. İran’ın Pakistan politikasında ilginç bir ikilem var. Dış politikada Pakistan ile Taliban’la mücadele ve İran-Pakistan boru hattı üzerinden gelişen ilişkilere rağmen, İran yönetimi iç politikada Pakistan’ı çeşitli sorunlardan sorumlu tutan söylemini sürdürüyor. Seçimler sonrası ortaya çıkan içerideki gerilime dışarıdan sorumlu arama eğilimi bir anda Pakistan’ı aranıp bulunamayan düşman konumuna getirebilir. İran’ın Irak’ta yaptıklarına karşı, Pakistan’dan bu sorunla karşılaştığı bölgesel retoriği bu algılamayı pekiştirebilir. Yaraya tuz basan iddia ise, İran’a saldırıların Amerika tarafından kışkırtıldığı. Pakistan’da saldırı, İran’da oluşan atmosferin tersine geniş bir yankı bulmadı. Pakistan yönetimi saldırıyı kınadı ve sorumluların işbirliği içinde bulunacağını bildirdi. Afganistan sınırındaki mücadele Pakistan’ın birincil önceliği ve başka bir cephe açmak istemiyor.

Türkiye’nin rolü Başbakan Erdoğan’ın Pakistan ve İran ziyaretleri bu kritik dönemde gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin mücavir alanlarında ve yakın havzalarında istikrar ve güvenliğin sağlanmasına verdiği önemin altını sürekli çiziyor. Erdoğan’ın Pakistan ve İran mesajları, aşırılıktan kaçınılması, insan ve toplum güvenliğinin önemi, teröre karşı ortak mücadele ve karşılıklı bağımlılığı pekiştirecek projelere odaklandı. Erdoğan’ın, İran ve Pakistan ile ilgili uluslararası toplumdan gelen eleştirilerin bir kısmına cesurca cevap vermesi ve bu ülkelerde daha adil olarak algılanan bir tutum takınması, mesajının etkisini artırıyor. İronik olarak bu yaklaşım bazı çevrelerde Türkiye’nin Batı’dan kopması şeklinde yorumlanırken, Pakistan’ın bölgesel politikada daha yapıcı tavır almasına, İran’ın nükleer sorununda Batı’dan gelen tekliflere daha ılımlı bakmasına yol açıyor. Pakistan içine düştüğü trajediden çıkma mücadelesi veriyor. Afganistan’da başlayan savaş Pakistan’a sıçramış durumda. İran ise içe kapanmanın sınırlarına ulaştı. İran’ın hem insan hem de hammadde kaynaklarını daha anlamlı değerlendirilebilmesi için uluslararası sistemle barışması gerekiyor. Bu hedefin hayal olmadığı bir uluslararası ortamda yaşıyoruz. İran-Pakistan gerilimi bu hedeflerin tam zıttı bir yerde duruyor. Bu sorunun çatışmaya dönüşmeden çözülmesine katkıda bulunacak sınırlı sayıda bölgesel aktörlerden birisi Türkiye’dir. Erdoğan’ın temasları ve açıklamaları, Türkiye’nin bu misyonu benimsediği ve hayata geçirmek için inisiyatifler geliştirdiğinin göstergesi.

Sabah – 28.10.2009

Etiketler: